

ABD Hazinesi, Temmuz ayında borç tavanının kaldırılmasının ardından yalnızca bir ayda 519 milyar dolar daha borçlandı. 2025’in ilk 6 ayında ise toplam borç artışı yaklaşık 1,6 trilyon dolara ulaştı. Hazine verilerine göre, 2025 sonuna kadar toplam kamu borcunun 37,8 trilyon dolar seviyesine ulaşması bekleniyor.
Bu artış, ABD tarihindeki en hızlı borçlanma periyotlarından biri olarak kayıtlara geçerken, sadece 6 aylık artış, birçok gelişmekte olan ülkenin toplam GSYH’sine eşit seviyeye ulaştı.
| Dönem | Toplam Borç (Trilyon $) | Aylık Artış (Milyar $) | Yıllık Projeksiyon |
|---|---|---|---|
| Ocak 2025 | 36,2 | – | – |
| Temmuz 2025 | 37,3 | 519 | – |
| 2025 Yılı Sonu | 37,8 (beklenti) | ~266 ortalama | 1,6 trilyon artış |
2025 yılı için sadece borç faizi harcaması yaklaşık 735 milyar dolar. Bu rakam, savunma harcamalarına yaklaşırken, toplam bütçe içinde en hızlı büyüyen kalem haline geldi.
Kongre Bütçe Ofisi (CBO) verilerine göre, 2024 sonunda %120 civarında olan borç/GSYH oranı, 2025 sonunda %124 seviyesini aşabilir. Bu oran, İkinci Dünya Savaşı sonrasından beri görülmemiş düzeyde.
Fitch ve Moody’s, ABD’nin kredi notunu “negatif izlemede” tutuyor. Borcun bu hızla büyümeye devam etmesi, ABD hazine tahvillerine olan güveni sarsabilir, bu da faizlerin daha da yükselmesine neden olabilir.
Ekonomistler, borçlanma hızının yapısal sorunlardan kaynaklandığını vurguluyor. Trump döneminde geçirilen “Big Beautiful Bill” yasasıyla devreye alınan kamu harcamaları ve vergi indirimleri, bütçe açıklarını büyütmeye devam ediyor. Aynı dönemde yaşlanan nüfus, savunma harcamaları ve sosyal güvenlik sistemine yönelik yük de borcun büyümesini hızlandırıyor.
“Borç sorunu artık finansal değil, siyasi bir istikrarsızlık problemine dönüşüyor.” — Brookings Institute Ekonomi Çalışmaları
ABD’nin borçlanma eğilimi artık konjonktürel değil, yapısal bir rotaya dönüşmüş durumda. Her yeni çeyrekte eklenen yüz milyarlarca dolar, yalnızca bugünü değil, gelecek kuşakların ekonomik manevra alanını da daraltıyor.
BS Ekonomi Perspektifiyle:
“Borç rakamı bir sayı değil, ülkenin rotasını çizen en ağır yüklerden biridir. Bugün yaşanan artışlar, yalnızca bilançoda değil; büyüme beklentilerinde, yatırım iştahında ve kurumsal itibarda ciddi erozyon yaratıyor.”
