ABD’nin korumacı ticaret tutumu için attığı tarife adımları hala ekonomilerin odağında olurken, Orta Doğu’da artan gerilimle yükselen enerji fiyatları enflasyon ve resesyon endişelerini canlandırıyor. Dünya petrolünün yaklaşık 3’te 1’inin geçtiği Hürmüz Boğazı’nın kapanma ihtimali petrol arzına yönelik endişeleri yükseltirken, yükselen enerji maliyetleri ve şirketlerin temkinli tutumları imalat sanayi aktivitesi için riskler oluşturuyor.
İsrail ve İran arasında geçen hafta cuma günü başlayan ve hala devam eden karşılıklı saldırılar yatırımcılar tarafından yakından takip edilirken, çatışmaların ne kadar daha süreceğine yönelik belirsizlikler varlık fiyatlamalarında etkili oluyor.
İsrail, 13 Haziran’da İran’ın farklı kentlerindeki nükleer tesisler başta olmak üzere ordunun üst komuta kademesini de hedef alan geniş çaplı saldırılar düzenledi. İran da saldırılara yönelik misillemelerinde İsrail’e 370 balistik füze gönderdi.
Artan jeopolitik riskler bir sürü belirsizliği de beraberinde getirirken, Hürmüz Boğazı’nın kapanması ihtimali otoritelerin risk projeksiyonlarında dikkate alınmaya başladı. Bu olasılığın gerçeklemesi durumunda imalat sanayi başta olmak üzere birçok sektörün etkilenmesi bekleniyor.
Analistler, petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki olası yükseliş ve artan jeopolitik belirsizliklerin enflasyonist baskı yaratarak temel makroekonomik göstergeleri baskılayacağını söyledi.
Dünya petrolünün yaklaşık 3’te 1’i Hürmüz Boğazı’ndan geçiyor
Basra Körfezi’nin ağzındaki dar bir su yolu olan Hürmüz Boğazı, Orta Doğu’daki petrol ve LNG üretimini Umman Denizi ve Hint Okyanusu üzerinden dünya pazarlarına bağlıyor. Gelişmeler dünya petrolünün yaklaşık 3’te 1’inin geçtiği Hürmüz Boğazı’nda sevkiyatların aksayabileceğine yönelik endişeleri artırırken, konuya ilişkin haber akışı piyasaların odağında bulunuyor.
Analistler, petrol fiyatlarındaki artışın ürün maliyetlerini yükselteceği endişesini artırdığını söyledi.
Geçen hafta Brent petrolün varil fiyatı İsrail ve İran arasında devam eden hava saldırılarının etkisiyle haftayı yüzde 11,1 değer kazancıyla 73,7 dolar seviyesinden tamamladı. Söz konusu haftalık artış 3 Ekim 2022 haftasından bu yana en büyük haftalık artış olarak öne çıktı.
Bu hafta petrol fiyatlarında gerileme öne çıksa da çatışmaların uzaması ve İran’ın olası boğaz kapatma ihtimali küresel ekonomi aktörleri tarafından yakından izleniyor.
Avrupa’da doğal gaz fiyatları İsrail-İran geriliminin ardından yeni haftaya yükselişle başladı. Avrupa’da derinliği en fazla olan Hollanda merkezli sanal doğal gaz ticaret noktası TTF’de, temmuz vadeli kontratlarda megavatsaat başı gaz fiyatı yüzde 3,2 primle 39,1 avrodan alıcı buluyor.
İlk değerlendirme Alman Merkez Bankasından geldi
Konuya ilişkin ilk değerlendirme Almanya Merkez Bankası (Bundesbank) Başkanı Joachim Nagel’den geldi. Nagel, İsrail ve İran arasındaki savaşın başta petrol fiyatları olmak üzere olumsuz ekonomik sonuçları konusunda uyardı.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Yönetim Konseyi Üyesi de olan Nagel Frankfurt Avro Finans Zirvesi’nde yaptığı konuşmada Orta Doğu’daki çatışmaların ekonomik etkileri henüz tahmin edilemediğini belirterek, uzun süreli ve ciddi bir çatışmanın ortaya çıkması halinde petrol fiyatlarında önemli artışların olabileceğini vurguladı.
Petrol fiyatlarında jeopolitik riskler kaynaklı artışın devam etmesi halinde ekonomik görünümün değişebileceği ve fiyatlar açısından belirgin farkların ortaya çıkabileceği değerlendirmesinde bulundu.
Analistler, petrol fiyatlarının artışları dikkate alındığında 1973 Yom Kippur Savaşı, 1979 İran Devrimi, 1980 İran-Irak Savaşı ve 1990 Körfez Savaşı’nın fiyatlamalarda önemli dönüm noktalarından olduğunu hatırlatarak, olası bir Hürmüz Boğazı krizinin Kovid-19 salgını sonrası toparlanma eğilimine giren küresel ekonomiyi sarsabileceği konusunda uyardı.
1973’teki petrol ambargosu derin ekonomik krize neden olmuştu
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütüne (OPEC) üye Arap ülkelerinin, 6 Ekim 1973’te başlayan Arap-İsrail Savaşı (Yom Kippur) sırasında Tel Aviv’e destek veren ABD ve bazı Avrupa ülkelerine karşı uyguladığı petrol ambargosunun büyük ekonomik etkileri uzun yıllardır unutulmadı.
Mısır’ın 6 Ekim 1973’te İsrail’e yaptığı hamleyle fitili ateşlenen Yom Kippur Savaşı, İsrail’in 1967’de patlak veren “6 Gün Savaşı”nda işgal ettiği topraklardan çekilmeyi kabul etmemesi üzerine başladı.
Suriye ve Mısır’ın öncülük ettiği Arap ülkeleri, İsrail’i 1967’de işgal ettiği Mısır’ın Sina Yarımadası ve Suriye toprağı Golan Tepeleri’nden çıkarmak istedi.
OPEC üyesi Arap ülkeleriyle Mısır ve Suriye’den oluşan Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Örgütü (OAPEC) üyeleri, Kuveyt’te toplanarak Filistin halkının yasal hakları güvence altına alınıncaya ve İsrail 1967’de işgal ettiği topraklardan geri çekilinceye kadar petrol ambargosunu sürdürme kararı aldı.
OAPEC üyeleri, her ay petrol üretiminin yüzde 5 azaltılmasını öngören ambargoyu 15 Ekim 1973’te duyurdu. Arap ülkelerinin uyguladığı ambargonun kısa vadede çarpıcı etkileri oldu. Petrol fiyatlarının yaklaşık yüzde 400 artması dünya ekonomilerini ciddi şekilde etkiledi.
ABD başta olmak üzere sanayileşmiş ülkelerin petrole göre yapılandırılmış üretim sistemlerinde zorlanmalar ve daralmalar görüldü. Petrol fiyatlarındaki artış maliyetlere yansırken, bu durum enflasyonun hızlanmasına yol açtı. Batı’daki birçok ülkede petrol kıtlığı ve istasyonların önünde uzun araç kuyrukları oluştu.
Ayrıca ABD’de büyük hacimli otomobil üreten sanayi devleri üretimde duraklamaya giderken, daha küçük hacimli motorlu otomobiller üreten Japon firmaları küresel otomotiv piyasasında öne çıkmaya başladı.
ABD’de petrol tüketimini azaltmak için 1974’te otoyollarda hız limiti olarak saatte 90 kilometre belirlendi. Ocak 1974’ten Şubat 1975’e kadar güneş ışığından daha fazla yararlanmak için çeşitli uygulamalar başlatıldı.
Şirketler petrol bulmak için yeni imkanlar aramaya başlarken Avrupa’da kömür ve nükleer reaktörlerden enerji elde etmek için araştırmaların yolu açıldı. ABD’de 1973-1974 yıllarında petrol fiyatlarındaki artışla birlikte New York borsası yaklaşık 100 milyar dolar değer kaybetti.