FED’den Temmuz Hamlesi Gelebilir
ABD Merkez Bankası’nda alışılmışın dışında bir açıklama geldi. Fed Yönetim Kurulu Üyesi Michelle Bowman, temmuz ayında gerçekleşecek toplantıda faiz indirimi yapılmasını açıkça desteklediğini söyledi. Bu açıklama, Powell liderliğinde temkinli ilerleyen Fed yapısı içinde dikkat çekici bir ayrışmaya işaret ediyor.
Bowman, Çekya’da düzenlenen bir para politikası konferansında yaptığı konuşmada, son dönemde enflasyonun belirgin biçimde yavaşladığını, iş gücü piyasasında ise ilk zayıflama işaretlerinin görülmeye başlandığını belirtti. Özellikle istihdam yaratma hızındaki yavaşlama ve düşük ücret artışı baskısının, ekonomik aktivite üzerindeki stresi artırabileceğini vurguladı. Ona göre, bu veriler Fed’in politika faizinde bir indirime gitmesini rasyonel ve zamanında bir adım haline getiriyor.
Bu çıkışın ardında sadece ekonomik göstergeler değil, aynı zamanda politik arka plan da bulunuyor. Başkan Trump’ın yeniden seçilme hedefi doğrultusunda borçlanma maliyetlerinin düşürülmesi için Fed üzerindeki baskıyı artırması, kurumsal bağımsızlık tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. Bowman’ın da Trump tarafından atanan bir üye olması, açıklamasını siyasi tartışmalardan bağımsız kılmıyor. Ancak içerik itibarıyla, faiz indirimine dönük argümanları sadece siyasi değil, makroekonomik zemine dayanıyor.
İlginç olan bir diğer nokta, Bowman’ın “gözden geçirilmesi gereken yapısal meseleler” arasında bankacılık düzenlemelerini de göstermesi. Özellikle bankaların kaldıraç oranlarıyla ilgili düzenlemelerin, yüksek faiz ortamında kredi kanallarını daralttığına dikkat çekti. Bu mesaj, sadece faiz oranlarına değil, likidite mekanizmalarına da müdahale sinyali olarak yorumlanıyor.
Piyasalar bu açıklamayı ciddiye aldı. ABD 2 yıllık tahvil faizleri yüzde 3,82’ye gerilerken, vadeli kontratlarda temmuz indirimi olasılığı hızla fiyatlandı. Ancak hâlâ çoğu analist, Fed’in ilk indirimi eylül veya sonrasında yapma eğiliminde olduğunu düşünüyor. Bu ayrışma, piyasanın kısa vadeli heyecanıyla Fed’in yapısal temkinliliği arasındaki klasik ikilemi bir kez daha ortaya koyuyor.
Powell’ın “veriye bağlı” politika anlayışı, enflasyonun birkaç ay daha kontrol altında kalması halinde indirime yeşil ışık yakabilir. Ancak risk şu: Eğer Trump’ın seçim kampanyası sürecinde faiz indirimi gerçekleşirse, Fed’in siyasi bağımsızlığı sorgulanabilir ve dolar üzerindeki güven kırılabilir.
Bowman’ın çıkışı, bir yandan Fed içinde başlayan kırılmanın işareti olabilirken, diğer yandan piyasalara da “rahatlama sinyali” olarak geçiyor. Ancak bu rahatlık, geçici bir coşkuya mı dönüşecek, yoksa Powell’ın yön verdiği daha sistematik bir yumuşamaya mı evrilecek, bunu temmuz toplantısında göreceğiz.
Sonuç olarak; faiz indirimi sadece ekonomik değil, kurumsal meşruiyet meselesidir. Fed’in bu yılki her adımı, yalnızca enflasyonla değil, küresel güvenle de ölçülecek. Temmuz ayında atılacak her adım, sadece ABD ekonomisi için değil, tahvil piyasalarından gelişen ülke sermaye akımlarına kadar her cephede etkili olacak.
Ve eğer Fed, Trump’ın arzusuyla aynı tarihte indirime giderse, piyasa bir faiz kararını değil, sistemin geleceğini fiyatlamaya başlar.