BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türkiye’nin ana muhalefet partisi, 24 Ekim’de büyük bir tehlikeyi atlattı. Ankara’daki bir mahkeme, partinin lideri Özgür Özel’i görevden alıp yerine bir kayyum atayabilecek bir davayı reddetti. Dava, Özel’in 2023’te CHP Genel Başkanlığı’na seçildiği kurultayda oy satın alma iddialarına dayanıyordu. Ancak dava, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümetin desteklediği siyasi bir hamle olarak görülüyordu.
Kararın ardından Özgür Özel temkinli bir açıklama yaptı:
“Bu davada önemli olan sonuç değil, süreçti. Amaç CHP’yi yıpratmaktı.”
Haberin ardından borsa haftalardır görülmeyen bir yükseliş kaydetti. Ancak CHP’ye yönelik siyasi baskıların duracağına dair bir işaret yok. 27 Ekim’de, CHP’nin tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve eski kampanya direktörü hakkında casusluk suçlamasıyla yeni tutuklama kararları çıkarıldı. Aynı gün muhalif bir televizyon kanalının genel yayın yönetmeni gözaltına alındı; birkaç saat sonra kanala devlet tarafından bir kayyum atandı.
Mart ayında “uydurulmuş suçlamalarla” tutuklanarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden alınan İmamoğlu hâlâ cezaevinde. Yeni suçlamalar, onun tutukluluğunu daha da uzatacak gibi görünüyor. CHP için daha da kötüsü, son soruşturmanın “terör” kapsamına genişletilmesi ihtimali. Bu durumda Erdoğan ve AK Parti, 2019’dan bu yana CHP’nin yönettiği İstanbul’un kontrolünü yasal yollardan devralabilir.
Yıllık 400 milyar dolarlık ekonomik büyüklüğüyle İstanbul, Türkiye ekonomisinin üçte birini oluşturuyor. Özel, Erdoğan’ın böyle bir adımı atmasının “çok tehlikeli” olacağını düşünüyor:
“Bu, ekonomiye, topluma ve siyasete onarılmaz zararlar verir. Bunu göze alacaklarını sanmıyorum.”
CHP, tarihinin en sert baskı dönemlerinden birinden geçiyor. Mart’tan bu yana yüzlerce CHP’li, aralarında Türkiye’nin büyükşehir belediye başkanlarının da bulunduğu isimler gözaltına alındı. Öyle ki, İmamoğlu’nun eylül ayında “diploma” davası için çıktığı duruşmaya avukatı bile cezaevinden video bağlantısıyla katılmak zorunda kaldı — o da tutukluydu.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkında da yeni bir soruşturma açılabileceği konuşuluyor. Savcılık, 14 kişi hakkında yolsuzluk iddiasıyla iddianame hazırladı ve şimdi Yavaş’ın da soruşturmaya dahil edilmesini talep ediyor.
Bu operasyonların, 2028’de yapılması planlanan ancak erkene alınabileceği konuşulan genel seçimler öncesi daha da hızlanması bekleniyor. Erdoğan yönetimi, Özel’in deyimiyle CHP’yi “majestenin muhalefetine” dönüştürmeye kararlı görünüyor. Ancak baskının aşırıya kaçması, kitlesel protestoları ve finansal piyasalarda yeni bir sarsıntıyı tetikleyebilir.
Erdoğan, 2014’te “Yeni Türkiye, yeni bir muhalefete ihtiyaç duyuyor” demişti. O söz, o zamanlar “AK Parti güçlü bir rakip istiyor” anlamına geliyordu. Bugün ise bir tehdit gibi yankılanıyor. Ancak iktidarın CHP’yi sistemli biçimde budama çabaları, beklediği sonucu doğurmuş değil. Işık Üniversitesi’nden Prof. Seda Demiralp, durumu şöyle özetliyor:
“Eğer iktidar seçmenleri umutsuzluğa ya da ilgisizliğe itebilseydi, bu büyük bir tehlike olurdu. Ama bu olmuyor. Ve bu durum Özgür Özel’in başarısı. Çünkü seçmen, biri hâlâ onlar için mücadele ediyor hissine sahip. Bu yüzden oyun bitmiş değil.”






