BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Venezuela’daki söylenti kazanı, ABD’nin yakında ülkenin gayrimeşru lideri Nicolás Maduro’yu devirmek amacıyla askerî bir operasyon başlatabileceği iddialarıyla kaynıyor. Bu söylentilerin çoğunu bizzat Amerikan yönetimi körükledi. Son haftalarda Amerikan yetkililer, geçen yılki seçimi çalarak kazanan Maduro’nun tamamen gayrimeşru bir lider, bir “narko-terörist” ve “Amerikan adaletinden kaçan bir firari” olduğunu ısrarla vurguluyor. Maduro’nun bir uyuşturucu kaçakçılığı örgütünün başında olduğunu öne sürüyorlar — Maduro tüm suçlamaları reddediyor. Adalet Bakanlığı, Ağustos ayında, Maduro’nun yakalanmasına yol açacak bilgi karşılığında verilen ödülü 50 milyon dolara çıkardı.
Karayipler’de etkileyici bir Amerikan askerî gücü toplanıyor. Savaş gemileri ve F-35’lerden oluşan bu filo, resmî olarak “uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele” amacıyla orada bulunuyor. Ancak bu filo en az beş uyuşturucu taşıdığı iddia edilen tekneyi batırarak 27 kişiyi öldürdü. Pek çok kişi asıl hedefin Maduro olduğuna inanıyor. 15 Ekim’de, üç Amerikan B52 bombardıman uçağı, başkent Caracas’ın 150 mil yakınında daireler çizdi. Aynı saatlerde ABD’den gelen bir sınır dışı uçuşunun Venezuela’ya inişine izin verilmedi. Günün ilerleyen saatlerinde Donald Trump, CIA’e “gizli” bir operasyon yetkisi verdiğini açıkladı. “CIA’in Maduro’yu ortadan kaldırma yetkisi var mı?” sorusuna Trump şu yanıtı verdi: “Aslında bu saçma bir soru değil, ama benim yanıtlamam saçma olurdu.”
Başlangıçta bu askerî hareketliliği bir “tiyatro gösterisi” olarak küçümseyen Maduro yönetimi artık ciddi biçimde endişeli. New York Times, 10 Ekim’de Maduro’nun, Trump’ın “alışverişe dayalı içgüdülerine” hitap etmeye çalışarak, iyi ilişkiler karşılığında Venezuela’nın petrol ve maden gelirlerinden büyük bir pay teklif ettiğini yazdı. Ancak bu girişim başarısız oldu; Trump, Venezuela özel temsilcisi Richard Grenell’e Caracas’la tüm temasları kesme talimatı verdi.
O tarihten bu yana füze rampaları, kentin askerî havaalanında ve Karayip kıyıları boyunca ortaya çıktı. Maduro, halka açık etkinliklerinde etrafını sivillerle çevreliyor; bu şekilde bir drone saldırısını caydırabileceğini umuyor. Artık televizyon konuşmalarını eskiden olduğu gibi Miraflores Sarayı’nda değil, çeşitli otellerde yapıyor. International Crisis Group düşünce kuruluşundan Phil Gunson, “Maduro çok açık biçimde insan kalkanı kullanıyor,” diyor.
9 Ekim’de, “çok kısa süre içinde silahlı bir saldırı” tehlikesi bulunduğunu öne süren Venezuela, BM Güvenlik Konseyi’nden acil toplantı talep etti ve bu talep kabul edildi. Ancak toplantının zamanlaması Maduro için talihsizdi. Toplantıdan yalnızca birkaç saat önce, geçen yıl Temmuz seçimlerinin çalındığını kanıtladıktan sonra ülkesinde gizlenmek zorunda kalan muhalefet lideri María Corina Machado, Nobel Barış Ödülü’nü kazandı. Batılı temsilciler Machado’yu tebrik ederken, Venezuela temsilcisi Samuel Moncada’nın yüzü asıktı — yalnızca dinlemekle yetindi.
Eski bir milletvekili olan Machado’nun, geçen yıl kendisinin aday olmasını engelleyen rejime karşılık, eski büyükelçi Edmundo González’i vekil aday olarak belirlediği kampanya büyük yankı uyandırmıştı. Onun için oy kullanamayan milyonlar, González’e oy verdi. Machado’nun kurduğu gönüllü ağı, seçim günü neredeyse tüm sandıklardan orijinal oy pusulalarının kopyalarını toplayarak bir veri tabanı oluşturdu. Bu belgeler, González’in ezici farkla kazandığını kanıtladı. Caracas’taki bir psikoloji öğrencisi şöyle diyor: “Maduro ve çetesi bize ihanet etti, oyumuzu çaldı. Ne geliyorsa hak ediyorlar.”
Ancak Trump’ın ne yapacağı hâlâ net değil. 5 Ekim’de, vurulacak yeni tekne bulamamaktan duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi (14 Ekim’de filosu bir tekneyi daha imha etti) ve yönetiminin artık “karaya bakmaya başlaması gerektiğini” söyledi.
Bu ifade, Venezuela’nın ücra bir bölgesindeki sözde bir uyuşturucu üssüne sınırlı bir kara operasyonu anlamına gelebilir. Maduro ise böyle bir adımın, ülkede olağanüstü hâl ilan edilmesine ve daha fazla muhalifin tutuklanmasına yol açacağını söyledi. Şu anda zaten yüzlerce kişi hapiste.
Saklandığı yerden konuşan Machado, destekçilerine Maduro döneminin sonunun yaklaştığını söylüyor: “Hiç şüphem yok, Maduro gidecek,” dedi 12 Ekim’de Free Press’e. “Rejimdeki çatlaklar ve kırılmalar büyüyor.”
Ancak muhalefetin en büyük umudu olan bölünmüş bir rejim ve zayıflayan askerî destek iddialarına dair somut bir kanıt yok. Caracas’taki bir diplomat şöyle diyor: “Bu ülke bir mafya gibi yönetiliyor ve kendi hayatta kalma meselelerinde neredeyse hiç hata yapmıyorlar.” Yıllardır alt rütbelerdeki askerî hoşnutsuzluklar, karşı istihbarat birimleri tarafından hızla bastırılıyor.
Yine de Machado’nun dediği gibi rejim gerçekten çöküşün eşiğindeyse, sonrası ne olacak? Machado, Maduro’nun yoksullaştırdığı ülkenin yeniden doğacağını, trilyon dolarlık bir yatırım fırsatının ve ülkeyi terk etmek zorunda kalan diasporanın tarihi dönüşünün başlayacağını söylüyor. Destekçileri, iç savaş söylentilerini “saçmalık” olarak görüyor; seçim sonuçlarının halkın iradesinin tek bir yönde olduğunu kanıtladığını savunuyor.
Ancak Phil Gunson ve diğer uzmanlar temkinli olunması gerektiğini vurguluyor. Mevcut düzenin sürmesinden çıkarı olanlar az sayıda olsa da çok tehlikeli: milis gruplar, uyuşturucu çeteleri ve Kolombiyalı silahlı isyancılar. Gunson’un uyarısı net: “Tarih bize gösteriyor ki, korku yaratmak için çok fazla insana gerek yok.”





