ABD, Haziran ayına Kaliforniya sokaklarında yeni bir kaos dalgası ve Beyaz Saray’da derin bir siyasi hesaplaşmayla girdi. Başkan Donald Trump’ın agresif göç politikaları, protestoları büyütürken, Los Angeles’ta 700 Deniz Piyadesi’nin konuşlandırılması kararı, ülkenin iç düzeninde daha önce nadiren başvurulan askeri adımlar arasında yerini aldı.
KRİZİN ATEŞİ
Los Angeles’ta göçmen baskınlarına karşı dört gündür devam eden protestolar, Trump yönetiminin Ulusal Muhafızları sahaya sürmesiyle yeni bir aşamaya evrildi. Ancak asıl dönüm noktası, valilikle Beyaz Saray arasındaki söz düellosu oldu. Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, Trump’ı “otoriterliğe giden yolun taşlarını döşemekle” suçladı. Trump ise Newsom’un tutuklanmasını destekleyeceğini söyledi.Trump’ın açıklaması, sokaklardaki gerilimi körüklerken Demokrat Parti’ye de can simidi sundu. Göçmen karşıtı politikalar, Trump’ın 2024 seçimlerinden bu yana elindeki en güçlü kartlardan biri. ICE’ye günlük 3.000 göçmen tutuklama hedefi verilmesi ve Meksika sınırında artan baskı, Los Angeles protestolarının ulusal siyasette bir “muhalefet vitrini” haline gelmesine neden oldu.
KONGRE’DE HESAPLAŞMA
Bu gerilimin gölgesinde, Cumhuriyetçiler’in uzun süredir peşinde koştukları “Tek Büyük Güzel Yasa Tasarısı” Senato’ya ulaştı. Tasarı sadece sınır güvenliğini sıkılaştırmakla kalmıyor; Medicaid kesintileri ve yeşil enerji yatırımlarını da törpülüyor. Beyaz Saray basın sekreteri Karoline Leavitt’in “tek, büyük ve güzel bir yasa tasarısının geçmesine ihtiyacımız var” açıklaması, protestoları fırsat bilerek tasarıyı hızlandırma arayışının bir işareti.
ASKERİ SEVKİYAT VE HUKUKİ SAVAŞ
ABD Kuzey Komutanlığı’nın raporlarına göre, Kaliforniya Ulusal Muhafızları’nın 300 askeri üç farklı noktada konuşlandırıldı. Deniz Piyadeleri ise geçici olarak sokaklara inerek ICE baskınları sonrası yaşanan protestoları kontrol altına almakla görevlendirildi. Bu, ABD Anayasası’nın yasalar çerçevesinde başkana verdiği “isyan veya işgal” durumunda askeri güç kullanma yetkisi ile açıklansa da, Kaliforniya Başsavcısı Rob Bonta tarafından hemen mahkemeye taşındı.
Bonta, Trump’ın yetkisini aştığını ve bu adımın hukuka aykırı olduğunu savundu. Reuters, davanın açıldığını henüz bağımsız olarak doğrulayamasa da, “ABD Anayasası’nı ihlal etme” suçlaması Kaliforniya ile Beyaz Saray arasındaki ipleri iyice gerdi.
TRUMP-MUSK İKLİMİ
Beyaz Saray’daki gerilim sadece valiler ve protestocularla sınırlı değil. Geçtiğimiz aylarda, Elon Musk’ın, Trump’ın göç ve enerji politikalarını eleştirerek Tesla’nın Meksika’daki yatırım planlarını ertelemesi piyasaları karıştırmıştı. Ancak son haftalarda Biden yönetiminin yeni vergi planları ve sendika baskıları, Musk’ı yeniden Trump’a yaklaştırdı. Los Angeles olaylarının patlak vermesiyle birlikte, Musk’ın sessizliği ve Trump’a karşı önceki “soğuk savaş” havasının bir nebze yumuşadığı da dikkat çekti.
Bu “yumuşama”, Beyaz Saray’ın, protestoları ‘Tek Büyük Güzel Yasa Tasarısı’ için siyasi fırsata dönüştürme planıyla da örtüşüyor. Musk’ın sessizliği, Washington kulislerinde “enerji patronları için yeşil ışık” olarak yorumlanıyor.
SAHADAKİ DURUM
Trump’ın “Ben Tom olsam tutuklardım” açıklaması, ICE sınır sorumlusu Tom Homan’ın vali dahil göç karşıtı uygulamalara direnen herkesi tutuklama tehdidini destekleyen bir sinyaldi. Bu da Demokrat Parti’nin “siyasi zemini” yeniden kazma şansını artırıyor.
Amerika, Trump’ın göç politikasını sokakta, Kongre’de ve mahkemelerde aynı anda test ediyor. Beyaz Saray protestoları fırsat bilerek sınır güvenliği yasasını geçirmeye çalışırken, valiler, sendikalar ve muhalefet safları “otokratikleşme” tehlikesini dillendiriyor.
Musk’ın temkinli sessizliği, protestoların gölgesinde yeni bir enerji denklemine kapı aralıyor. ABD ekonomisi, siyasi fırtınalarla sarsılırken, Kaliforniya’daki “sivil protesto–asker müdahalesi” döngüsü, Anayasa’nın çizdiği sınırları ve Amerikan demokrasisinin kırılganlığını gözler önüne seriyor.