BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Ekim ortasında Jamie Dimon, “Birçok varlık balon bölgesine girmiş gibi görünüyor,” diyerek uyardı. Bu sözler yankı buldu; çünkü Dimon yalnızca Amerika’nın en büyük bankası JPMorgan Chase’in CEO’su değil, aynı zamanda artan bir koroya da sesini katıyordu. Goldman Sachs CEO’su David Solomon “yatırımcı coşkusu”ndan, Citigroup’un patronu Jane Fraser ise “değerleme köpüklüğü”nden bahsediyordu. İngiltere Merkez Bankası kısa süre önce “keskin bir piyasa düzeltmesi riskinin arttığı” konusunda uyardı. IMF de “riskli varlık fiyatlarının temellerin çok üzerinde” olduğu gerekçesiyle “düzensiz bir düzeltmeden” endişe ediyor.
Bu uyarıların ortak noktası, birçok varlığın değerlemesinin göz kamaştırıcı derecede yüksek olması. Amerika’nın S&P 500 endeksindeki hisse sepetini almak isteyen yatırımcılar, şirketlerin düzeltilmiş kârlarının 41 katını ödemek zorunda — bu çarpan yalnızca dot-com balonunda biraz daha yüksekti. Yatırım yapılabilir seviyedeki şirket tahvilleri ise, Hazine tahvillerinden ortalama yalnızca 0,8 puan daha fazla getiri sunuyor. Bu kadar düşük kredi farkı en son 1998’de, yine dot-com balonu döneminde görülmüştü. Genellikle güvenli liman olarak görülen altın bile, son dönemde yatırımcıların anlık tepkilerine karşı savunmasız görünüyor. 20 Ekim’de rekor seviyeye ulaşan altın fiyatı iki gün içinde %7 düştü ve zirvesinin %8 altına indi.
Belki de bir düzeltme zaten başladı. Peki, diğerleri ne zaman gelir? Piyasayı yenmeye çalışan herkes — ister kuant fonları ister her koşulda getiri vaat eden hedge fonlar olsun — için bu sorunun yanıtı hayati. Elm Wealth’ten James White, “Makro yatırımın Nirvana’sı bu dönüm noktalarını öngörmektir,” diyor. Ancak Nirvana’ya ulaşmak neredeyse imkânsız.
Bir düzeltmeyi öngörmek aslında volatiliteyi, yani fiyat dalgalanmalarını öngörmek anlamına gelir. Hisse senetleriyle uğraşan traderlar ve kuantlar, uzun süre fiyat grafiğine baktığınızda fark edilen bazı kalıplardan yola çıkar. Bunlardan biri, volatilitenin “çift modlu” olmasıdır: fiyatlar uzun süre küçük hareketlerle seyir izler, ardından kısa ama şiddetli dalgalanmalar yaşanır. Yani volatilite de kendi içinde sıçrar — düşük ve yüksek volatilite rejimleri vardır. Düşük volatilite dönemlerinde fiyatlar istikrarlıdır veya yükselir; yüksek volatilite dönemlerinde ise düşer.
Volatilitenin genelde bir rejimde uzun süre kalması, yarının dalgalanmasını bugünden tahmin etmeyi mümkün kılar. Bu gözlem, bankalar ve yatırım şirketlerinde risk ölçümü için rutin olarak kullanılan “otokorelasyon” (autoregressive) modellerinin temelidir. Bu modeller aynı zamanda opsiyon fiyatlamasında da kullanılır; çünkü opsiyonların değeri gelecekteki fiyat oynaklığına dayanır. Ancak bu modeller, rejim değişimlerinin yaşandığı ani sıçramaları öngörmede zayıftır.
Bu nedenle birçok trader, otokorelasyon modellerini tamamlayan başka modeller geliştirir. En gelişmiş yaklaşım, makine öğrenmesiyle her türlü ekonomik değişkenin volatilite üzerindeki etkisini analiz etmektir. Şirket kârları, GSYİH, enflasyon, istihdam verileri… hepsi yatırımcı duyarlılığındaki ani düşüşlere yol açabilir. Makine öğrenmesi, görünürde ilgisiz değişkenler arasındaki karmaşık ilişkileri tespit etmede güçlü bir araçtır. Dünyanın en büyük hedge fonlarından Bridgewater, bu tür karmaşık ekonomik kombinasyonlara dayalı işlem stratejileriyle tanınır.
Ne var ki, bu stratejilerin pek azı işe yarar. Rakip bir hedge fonun eski traderı, “Bridgewater dışında makro modellerde başarılı olan bir kurum bilmiyorum,” diyor. Üstelik en iyi modeller bile, pandemi veya bankalara hücum gibi öngörülemez “şokları” tahmin edemez. Bu modeller yalnızca, böyle bir şokun piyasalar üzerindeki etkisinin büyük olabileceği durumları belirleyebilir.
Traderların kullandığı başka erken uyarı sinyalleri de vardır. Volatilite genellikle fiyat yön değiştiğinde sıçradığı için, momentum stratejisi izleyen yatırımcılar kazanç serisinin kırıldığı ilk düşüşte pozisyonlarını satar. Farklı varlık sınıfları arasındaki korelasyonlar da yaklaşan bir düzeltmenin işareti olabilir. Örneğin yatırımcıların “riskten kaçış” moduna geçtiğinin klasik göstergesi, hisse senetleri düşerken altın ve tahvil fiyatlarının yükselmesidir.
Büyük bir hedge fonun niceliksel strateji yöneticisi, “Kusurlu modellerin tahmin gücünü artırmanın en iyi yolu, birbirinden bağımsız birçok modeli birleştirmektir,” diyor. Yine de ilahi bir sezgiye sahip olmayan bir trader’ın en fazla yapabileceği şey, düzeltmeyi erken fark edip zararı sınırlamaktır. Wall Street’in en parlak isimleri çöküş uyarısı yapabilir; ama ne zaman olacağını söylemezler.






