BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Son altı ayda Başkan Donald Trump, Ukrayna konusunda tutarsız bir tutum sergiledi. Savaşı 24 saat içinde bitirebileceğini söyledi. Ardından, Rusya ile müzakere yürütürken Ukrayna’ya silah tedarikini kesmekle tehdit etti. Geçtiğimiz hafta ise Ukrayna’ya destek verme konusunda yeniden hevesli göründü. Bu ani dönüş; belirsizlik, gösteri ve alaycılık barındırıyor. Ancak Ukrayna ve destekçileri için zayıflayan cepheyi dengelemeye yarayabilecek bir yol da açıyor. Bu fırsat değerlendirilmek zorunda.
Trump başlangıçta Vladimir Putin’e “deha” demiş, savaştan Ukrayna’yı sorumlu tutmuş ve Ukrayna Cumhurbaşkanı’nı dünya basınının önünde küçük düşürmüştü. Ancak 14 Temmuz’da NATO ile yaptığı görüşmenin ardından açıkladığı yeni tutumu oldukça farklı. Öncelikle Trump, barış çağrılarını dikkate almayan, cepheye daha fazla asker süren ve Ukrayna şehirlerine füze yağdıran Rus liderden “hayal kırıklığına uğradığını” söylüyor. İkinci olarak, Rusya’ya savaşı sona erdirmesi için 50 gün süre tanıyacağını, aksi hâlde Amerika’nın Rusya’dan ihracat yapan ülkelere ikincil gümrük vergileri uygulayacağını ilan ediyor. Bu vergiler özellikle Rus petrolünü hedef alacak. Son olarak da Amerika’nın Ukrayna’ya silah sevkiyatına yeniden başlayacağını belirtiyor.
Peki bu geri dönüş ne anlama geliyor? Trump’ın tutarsızlığı bir kez daha dikkat çekiyor: Bazı açıklamalarını yalnızca bir gün sonra geri aldı. 15 Temmuz’da “Ben kimsenin tarafında değilim” dedi. Ukrayna’nın Rusya topraklarının derinliklerine yaptığı saldırıları destekliyor gibi görünse de, Zelenskiy’e Moskova’ya saldırmamasını söyledi ve Ukrayna’ya uzun menzilli füze verme niyetinde olmadığını belirtti.
“Ciddi” ikincil yaptırımlar tehdidi de pek inandırıcı değil. Teorik olarak, Kremlin’in enerji ihracatını büyük ölçüde etkilemeden Rusya’nın döviz gelirlerini azaltacak yaptırımlar uygulanabilir. Ancak bu yaptırımlar, Rusya’nın enerji satışlarını gerçekten durduracak kadar sert olursa, petrol fiyatları fırlayacak ve Trump’ın tahammül edemeyeceği bir enflasyon şokuna yol açacaktır. Rus petrolünün en büyük alıcıları Çin (%47) ve Hindistan (%38). Trump, Çin’le tam kapsamlı bir ticaret savaşından geri adım attı ve Hindistan’la da müzakere hâlinde. Nitekim yatırımcılar da Trump’ın bu gerilim stratejisine inanmıyor. Rusya ile ticaretin kesileceği tehdidinin ardından petrol fiyatı düştü.
Yine de Amerika’nın yeni tutumunun bir yönü değerli: silah akışı. Joe Biden’ın yaptığı gibi Amerikan silahlarını doğrudan bağışlamak yerine, Trump bu silahların Avrupa hükümetleri tarafından satın alınıp Ukrayna’ya verilmesini istiyor. Bu yaklaşımın gerekçesi çıkarcı: Trump bunun “iyi bir ticaret” olacağını söylüyor. Yine de Avrupa, bu silahları finanse ederek cephedeki boşlukları doldurabilir. Tüm Avrupa liderleri bu fikre sıcak bakmasa da, maliyeti dondurulmuş Rus devlet varlıklarını kullanarak hafifletebilirler. Almanya, Ukrayna’ya hava savunması sağlayabilecek Patriot füze bataryaları satın alacağını şimdiden duyurdu.
Ancak bu yeni düzenleme tamamen Trump’ın sözüne bağlı olduğundan güvenilir değil. Üretim darboğazları nedeniyle, Amerika istekli olsa ve Avrupa ödemeye hazır olsa bile bazı silahlar yetersiz kalabilir. Yine de bu, Avrupa’nın mühimmattan uydulara kadar üretim kapasitesini artırması ve Ukrayna’nın sivil kayıpları önlemek için yeni savunma yöntemleri geliştirmesi açısından zaman kazandırabilir. Örneğin, hava saldırılarını etkisiz hale getirecek savunma dronları bu amaçla devreye sokulabilir. Eğer Ukrayna şehirlerini havadan korumanın bir yolunu bulursa, Putin yıpratma savaşına hapsolur. Son iki yılda kara birlikleriyle büyük bedeller karşılığında yalnızca sınırlı ilerlemeler sağlayabildi.
Sonuçta Avrupa, zenginliği ve kapasitesiyle Rusya’yı sınırlandırabilecek durumda. Trump’ın hızlı bir barış anlaşması hayali ise bir kurgu olduğu kadar ifşa da oldu. Her ne kadar sözüne güvenilmez olsa da, Ukrayna ve Avrupa bu fırsatı değerlendirerek, her gün başkanın kararını beklemeden işleyebilecek bir mekanizma kurmalı.