
Trump yönetimi, 2025 yılı Ocak ayında, önceki yönetim döneminde Venezuelalı göçmenlere sağlanan “Geçici Koruma Statüsü”nü (TPS) iptal etti. Bu statünün kaldırılması, ABD’de yaşayan 300 binden fazla Venezuelalıyı etkileyen ve yasal durumlarını belirsizliğe sürükleyen bir hamleydi. Yönetim, bu kararın gerekçesi olarak, TPS’nin “her zaman sadece geçici olması gerektiği” ve önceki yönetimler tarafından “suistimal edilerek fiili bir af programına dönüştürüldüğü” iddialarını öne sürdü.
Ancak, bu plana yönelik hukuki mücadeleler kapsamında, alt mahkemeler yönetimin hamlesini engelledi. Süreç, nihayetinde ABD Yüksek Mahkemesi’ne taşındı. Eylül 2025’te Yüksek Mahkeme, Trump yönetiminin acil talebini değerlendirerek ve alt mahkeme kararını askıya alarak, yönetimin TPS’yi sonlandırmasına yeşil ışık yaktı. Mahkeme, 3’e karşı 6 oyla verdiği bu kararla, yönetimin göçmenlik sistemini “ABD vatandaşlarının çıkarları doğrultusunda yeniden düzenleme” politikasını hukuki açıdan desteklemiş oldu.
Trump yönetiminin Venezuelalı göçmenlere yönelik bu iç politik adımı, aynı zamanda Venezuela hükümetine karşı yürüttüğü agresif dış politikanın da bir parçası olarak görülüyor. Yönetim, “uyuşturucu kartelleriyle mücadele” gerekçesini öne sürerek, askeri operasyonlar da dahil olmak üzere bir dizi hamle başlattı.
Analistler, Trump yönetiminin “uyuşturucuyla mücadele” söyleminin arkasında, Venezuela’nın devasa enerji ve maden kaynakları üzerinde kontrol kurma ve rejim değişikliği sağlama hedefinin yattığını savunuyor. Venezuela, dünyanın en büyük kanıtlanmış petrol rezervine sahip ülkesidir. 303.8 milyar varillik bu rezerv, ülke gelirlerinin yaklaşık %96’sını oluşturuyor. Ayrıca ülke, altın, demir cevheri, boksit ve doğalgaz açısından da çok zengin rezervlere sahiptir.
Venezuela Devlet Başkanı Maduro, ABD’nin saldırılarını “yalanlarla örtülmeye çalışılan bir işgal girişimi” olarak nitelendirerek, Trump yönetiminin gerçek amacının ülkenin petrol ve doğalgazını ele geçirmek olduğunu iddia ediyor. Bu iddia, ABD’nin geçmişteki askeri müdahalelerine (Vietnam’daki Tonkin Olayı, Irak’taki kitle imha silahları iddiası gibi) atıfta bulunarak, mevcut operasyonların da benzer bir gerekçelendirmeye dayandığını öne sürüyor.
Sonuç olarak, Yüksek Mahkeme’nin Venezuelalı göçmenlerin koruma statüsünü kaldırmasına izin veren kararı, Trump yönetiminin hem içeride hem de dışarıda uyguladığı daha geniş bir stratejinin parçasıdır. “Uyuşturucu savaşı” söylemi, Venezuela’nın devasa petrol, doğalgaz ve maden kaynakları üzerinde kontrol sağlamak ve rejim değişikliğini teşvik etmek gibi stratejik hedefleri meşrulaştırmak için kullanılan bir araç gibi görünmektedir. Bu durum, küresel enerji politikaları ve büyük güçlerin kaynak rekabeti bağlamında ele alınması gereken karmaşık bir jeopolitik manzara ortaya koymaktadır.
