● ABD Başkanı Donald Trump, Şi Cinping ile Güney Kore’de yapmayı planladığı görüşmeye ilişkin “belki de gerçekleşmeyebilir” diyerek karışık mesajlar verdi.
● Trump, Çin’e yönelik yüksek gümrük vergilerinin sürdüğünü, Tayvan meselesinde ise “Çin işgal istemiyor” ifadesiyle tansiyonu düşürmeye çalıştı.
● Ancak ABD Ticaret Temsilcisi Greer, Pekin’i “ekonomik zorbalıkla” suçlayarak daha sert bir çizgiye geçti; bu da Washington’daki politika tutarsızlıklarını belirginleştirdi.
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray’da Cumhuriyetçi Kongre üyeleriyle yaptığı öğle yemeğinde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile planlanan görüşmesine dair açıklamalarda bulundu. Trump, Çin ile gümrük vergileri konusundaki müzakerelerin sürdüğünü belirterek, “Hâlâ yüksek tarifeler uyguluyoruz” dedi. Ancak konuşmasının devamında, “İki hafta içinde Güney Kore’ye gidip Şi ile görüşeceğim” dedikten sonra, aynı cümleler içinde “Belki de bu gerçekleşmeyecek” sözleriyle kafa karıştırdı.
Trump’ın çelişkili açıklamaları, Washington’ın Çin politikasında belirsizlik yaratırken, 31 Ekim–1 Kasım’da Güney Kore’de yapılacak Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Zirvesi’ne dair beklentileri de zayıflattı. ABD Başkanı, “Şi ile iyi bir anlaşma yapabileceğimi umuyorum ama bu anlaşma adil olmalı” ifadelerini kullanarak, hem uzlaşma isteğini hem de baskı politikasını aynı anda sürdürdü.
Trump, aynı gün Avustralya Başbakanı Anthony Albanese ile yaptığı görüşmede de Çin’e karşı kritik mineraller alanında iş birliği anlaşması imzaladı. Basın toplantısında kendisine Tayvan meselesi sorulduğunda ise, “Çin bunu yapmak istemiyor,” diyerek Pekin’in işgal planı bulunmadığını savundu. “Bizde her şeyin en iyisi var, kimse buna bulaşmayacak,” sözleriyle de ABD’nin askeri caydırıcılığını öne çıkardı.
Ancak Trump’ın yumuşatıcı açıklamalarının ardından ABD Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer’in mesajları farklı tondaydı. Greer, Çin’in ABD bağlantılı stratejik sektörlerde faaliyet gösteren firmalara karşı “ekonomik baskı” uyguladığını söyleyerek, Washington’ın buna “uygun biçimde yanıt vereceğini” açıkladı. Özellikle Çin’in Güney Koreli tersane devi Hanwha Ocean’a yönelik yaptırımları, ABD-Kore savunma iş birliğinde endişe yarattı.
Bu açıklamalar, Trump yönetiminde Çin politikasının iki ayrı kulvarda ilerlediğini gösterdi: Başkan Trump ticarette “adil anlaşma” vurgusu yaparken, ticaret ekibi Pekin’i hedef alan daha çatışmacı bir dil benimsiyor.
Tayvan Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ise, Trump döneminde ABD-Tayvan ilişkilerinin “istikrarlı biçimde derinleştiğini” belirterek, Washington ile iletişimin “sorunsuz sürdüğünü” açıkladı. Buna rağmen Pekin, Tayvan üzerindeki askeri ve diplomatik baskısını artırıyor ve “güç kullanma hakkından vazgeçmediğini” yineliyor.
Trump’ın son açıklamaları, ticaret ile jeopolitik riskin aynı dosyada ilerlediği bir tabloyu ortaya koyuyor. APEC Zirvesi’nde olası bir Trump–Şi buluşması, hem ticaret savaşlarının hem de Tayvan krizinin seyrinde belirleyici olabilir — ancak Trump’ın kendi sözleriyle: “Belki de gerçekleşmeyecek.”
