Petrolde Korkular Geri Döndü: Yedek Kapasite Hayal, Fiyatlar Gerçek
İsrail’in İran’a yönelik “Rising Lion” hava operasyonu ve Tahran’ın misilleme sinyalleri, petrol piyasalarında uzun süredir baskılanmış bir korkuyu yeniden sahneye taşıdı: arz şoku. Yatırımcıların gündemi, bu hafta içinde beklenen arz fazlasından Orta Doğu merkezli bir arz krizine döndü.
Sonuç? Brent petrol, sadece birkaç gün içinde %13’e varan bir sıçramayla yılın zirvesine yükseldi.
Yedek Kapasite: Kağıt Üzerindeki Variller
Bu yükselişin ardındaki en kritik faktör, jeopolitik gerilimin ötesinde, fiziki piyasaların yapısal kırılganlığı.
Analistlere göre, küresel yedek kapasite – yani talep şoklarını veya arz kesintilerini dengeleyecek ekstra üretim potansiyeli – 3 milyon varil/gün düzeyine gerilemiş durumda. Bu da kabaca İran’ın mevcut üretim kapasitesine denk.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri dışında, OPEC+ ülkelerinin neredeyse hiçbirinin anlamlı yedek kapasitesi bulunmuyor. Hatta bazı uzmanlara göre bu kapasitenin bir bölümü yalnızca “teorik”, yani gerçek hayatta hızla devreye alınması pek mümkün değil.
Petrol piyasalarında sıkça kullanılan bir deyimle ifade etmek gerekirse: “Kağıt üstünde milyonlarca varil var ama musluk döndüğünde gelen yok.”
Tahran’dan Gelen Sinyal: Hürmüz, Anahtar Rolünde
İsrail’in İran’daki nükleer altyapı dahil kritik enerji tesislerine saldırması, henüz doğrudan üretim veya ihracat üzerinde somut bir etki yaratmadı. Ancak Tahran’ın geçmişte verdiği sinyaller bugün ciddi bir tehdit olarak algılanıyor.
İran, misilleme stratejisi kapsamında Hürmüz Boğazı’ndaki petrol sevkiyatını kesintiye uğratabileceğini defalarca beyan etti. Bu boğaz, dünya petrol arzının yaklaşık %20’sine ev sahipliği yapıyor.
Rystad Energy’den Jorge Leon’un ifadesiyle:
“İran’ın Hürmüz Boğazı’nı hedef alması, bölgesel altyapıya veya ABD üslerine saldırması durumunda, fiyatlar varil başına 20 dolar daha yukarı fırlayabilir.”
OPEC+’ta Gerilim Artıyor: Suudiler Bastırıyor, Diğerleri Zorlanıyor
Petrol fiyatları pandemi sonrası dönemde yüksek volatilite ile yön bulurken, OPEC+ ülkeleri arasında da üretim stratejileri konusunda tansiyon artıyor.
Suudi Arabistan, 2020’de bir kez test ettiği 12 milyon varil/gün üzeri üretim kapasitesine yeniden ulaşmak için yeni yatırımları durdurmuş durumda. Yani Krallık bugün günde 9,5 milyon varil üretirken, bunu 2,5 milyon varil daha artırma imkânı teorik olarak var; ama bu sürdürülebilir mi, meçhul.
BAE ise kendi maksimum kapasitesini 4,85 milyon varil/gün olarak gösteriyor. Ancak şu anda 3,3 milyon seviyesinde üretim yapıyor. Aradaki fark da en fazla 1 milyon varillik bir manevra alanı sunuyor.
Buna karşılık Rusya, yaptırımlar nedeniyle üretimini artırmakta zorlanıyor. JP Morgan’a göre Moskova’nın üç ayda yapabileceği maksimum artış sadece 250 bin varil/gün.
Kısacası, fiziki yedek kapasite büyük ölçüde iki ülkenin – Suudi Arabistan ve BAE – üzerinde şekilleniyor. Diğer üyelerin çoğu zaten sınırda üretim yapıyor ve kapasiteyi artıracak sermaye ya da teknik altyapıya sahip değil.
Peki Şimdi Ne Olacak?
Petrol piyasası kırılgan bir denge üzerinde seyrediyor. Önümüzdeki günlerde fiyatların seyri üç ana başlığa bağlı:
- İran’ın Tepkisi: Misilleme sadece sözde mi kalacak, yoksa Hürmüz veya diğer stratejik varlıklara yönelip somut bir hamleye mi dönüşecek?
- OPEC+’ın Hamlesi: Suudi Arabistan’ın üretim kesintilerini gevşetme baskısı ne kadar karşılık bulacak?
- Yatırımcı Psikolojisi: Arz krizi endişeleri mi, yoksa talep şoku korkusu mu daha ağır basacak?
Jeopolitik riskler sürerken, petrol fiyatlarının kısa vadede 80 dolar bandını test etmesi ihtimal dışı değil. Ancak İran tarafında gerçek bir arz kesintisi yaşanırsa bu yükselişin daha da hızlanması beklenebilir.