Trump’ın Gazze için önerdiği barış planı, tarafların uzlaşmasıyla hayata geçme şansı elde etmiş olsa da kalıcı bir barış getirip getirmeyeceği, büyük ölçüde planın ötesindeki dinamiklere; ABD iç siyasetindeki değişimlere, İsrail’in tutumuna ve bölge ülkelerinin birlikte hareket etme becerisine bağlı görünüyor.
Planın teknik detayları ve tarafların konumları, barışın tesisi önündeki zorlukları ve fırsat pencerelerini anlamak açısından önem taşıyor. Aşağıdaki tablo, mevcut durumu özetlemektedir.
Planın Unsurları & Tarafların Pozisyonu | İsrail Lehine Görünen Unsurlar | Potansiyel Zorluklar & Fırsat Pencereleri |
---|---|---|
Ateşkes & Askeri Çekilme | İsrail’in çekilmesi muğlak bir “terör tehdidinin bitmesi” koşuluna bağlanabiliyor. | İsrail’in çekilme taahhüdünü yerine getirmemesi, ateşkesi riske atabilir. |
Rehine & Mahkum Takası | Hamas’ın 20’si canlı 48 rehineyi serbest bırakması; İsrail’in 2.000 Filistinliyi serbest bırakması. | Hamas rehineleri İsrail çekilmeden teslim ederse güven kaybı yaşanabilir. |
Hamas’ın Geleceği | Plan, Hamas’ın silahsızlandırılmasını ve nihayetinde yönetimden uzaklaştırılmasını öngörüyor. | Hamas, silahsızlanmayı kalıcı bir savaş sonuna bağlayabilir; bu da çıkmaza yol açabilir. |
Gazze’nin Yönetimi | Tony Blair’in de yer aldığı, Filistinli olmayan uluslararası bir “Barış Konseyi” öngörülüyor. | Uluslararası yönetim, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkıyla çelişebilir ve tepki çekebilir. |
Barışın Önündeki Temel Dinamikler ve Gelecek Senaryoları
Tabloda özetlenen teknik detayların ötesinde, planın kaderini üç temel dinamik belirleyecek:
– Trump’ın Kişisel Motivasyonu ve ABD İç Siyasetindeki Değişim: Trump’ın bu planı, bir “miras” bırakma ve Nobel Barış Ödülü kazanma arzusuyla kişisel bir proje olarak gördüğü anlaşılıyor. Bu nedenle, İsrail’in anlaşmayı sabote etmesi durumunda Netanyahu’ya bugüne kadarkinden daha sert tepki gösterebilir. Bunun altında yatan en önemli gerçek ise, özellikle genç ve muhafazakar seçmenler başta olmak üzere, ABD kamuoyunda İsrail’e yönelik desteğin hızla erimesidir. Anketler, genç Amerikalıların büyük çoğunluğunun İsrail’e daha fazla askeri yardıma karşı olduğunu gösteriyor. Charlie Kirk suikastı sonrası Tucker Carlson, Candace Owens gibi Trumpçı muhafazakar figürlerin İsrail’e yönelttiği sert eleştiriler, bu değişimin en somut göstergeleri. Trump’ın, kendi tabanındaki bu dalgayı görmezden gelmesi mümkün değil.
– İsrail’in Güven Kaybı ve “Meydan Okuma” Stratejisi: İsrail, özellikle Katar’a düzenlediği saldırı ve sonrasında Trump’ın baskısıyla özür dilemek zorunda kalmasıyla büyük bir prestij kaybına uğradı. Netanyahu’nun, TikTok fenomenleriyle para karşılığında işbirliği yapmaya çalışacak kadar paniğe kapılmış olması, bilgi savaşını kaybettiğinin itirafı gibi. İsrail, bu kaybı telafi etmek ve elindeki askeri üstünlüğü kalıcı kılmak için anlaşmanın detaylarında (asker çekilme koşulları, Barış Konseyi’nin yapısı gibi) kendisine maksimum hareket alanı sağlayan maddeler eklemeyi başardı. Esas mücadele, anlaşmanın uygulama safhasında İsrail’in bu maddelere sığınarak çekilmeyi reddetmesi veya yeniden askeri harekata yeltenmesiyle patlak verebilir.
– Bölge Ülkelerinin Desteği ve Bilek Güreşi: Türkiye, Katar ve Mısır’ın arabuluculuğu olmadan bu anlaşma mümkün olmazdı. Ancak kritik olan, bu birlikteliğin anlaşmanın *uygulanma* aşamasında da devam etmesidir. Eğer bölge ülkeleri, İsrail anlaşmaya uymadığında Trump’ı İsrail aleyhine baskı yapmaya zorlayabilir ve ellerindeki diplomatik-ekonomik araçları (Suriye, İran, enerji gibi diğer dosyalarda işbirliğini askıya almak gibi) koordineli bir şekilde kullanabilirlerse, Trump’ın “pragmatik tüccar” mantığıyla İsrail’e yönelmesi mümkün. Bu, planı Filistin lehine çevirebilecek en güçlü kaldıraç.
Trump’ın planı, başlangıçta İsrail lehine asimetrik görünse de, İsrail’in ABD’deki uzun vadeli kamuoyu desteğini kaybetme riski ve Trump’ın kişisel hırsları, bu denklemi değiştirebilecek unsurlar taşıyor. Planın kendisi bir nihai çözümden ziyade, Netenyahu’nun “şimdilik” kızılcık şerbetini içiyor gibi görünerek bölgede daha çetin bir kaosdan uzak durması ve yeni maçlar için soluklanmasıdır.
– Kazanım: İsrail, Hamas’ın silahsızlandırılması sürecini başlatma ve rehineleri kurtarma fırsatı elde etti.
– Fırsat Penceresi: Eğer bölge ülkeleri uluslararası askeri gücün Gazze’ye girişini hızlandırmayı başarır ve bu gücün kalıcılığını sağlarlarsa, İsrail’in Gazze’yi ilhak planları fiilen rafa kalkabilir. Bu güce İrlanda, İspanya gibi İsrail’e daha mesafeli NATO ülkelerinin de dahil edilmesi caydırıcılığı artıracaktır.
Sonuç olarak, Trump’ın planı bir “yük” gibi. Bu yükü, bölge ülkelerinin omuz omuza vererek ve ABD iç siyasetindeki değişimi akıllıca kullanarak İsrail’in revizyonist emellerine karşı (savunma pozisyonundan çıkıp inisiyatif alabilecekleri bir fırsata dönüştürmek) mümkün olabilir. Ancak bu, bugüne kadar maalesef gösterilemeyen kolektif bir siyasi irade ve stratejik akıl gerektiriyor.
Altın ve Barış
Dün gece Gazze’de ateşkes planına dair haberlerin yayılmasıyla ons altın kısa vadeli bir düşüş yaşadı, yatırımcıların risk iştahı artar gibi oldu. Ancak piyasa çok geçmeden bu barış haberine kalıcı bir değer atfetmedi; “savaşın ve belirsizliğin” devam edeceğine inanan yatırımcıların alımlarıyla altın yeniden yükseldi. Kısacası, altın piyasası “barışa inanmadı” ve güvenli liman talebi hızla geri döndü.