BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Bu hikâyeyi dinleyin
Oregon’da bir gençken Jensen Huang tam bir masa tenisi canavarıydı. 1978 yılında onun akıl hocası Lou Bochenski, Sports Illustrated dergisine yazdığı mektupta onu “Amerikan kuzeybatısında şimdiye kadar masa tenisi oynamış en umut verici genç yeteneklerden biri” olarak tanımlamıştı. Yaşı biraz daha büyük olsaydı, belki de Bochenski’nin kızı Judy ile birlikte, 1971’de Richard Nixon’un komünist ve kapitalist dünyalar arasındaki ilişkileri iyileştirme amacıyla başlattığı “masa tenisi diplomasisi” kapsamında Çin’i ziyaret eden ekipte yer alacaktı.
Nvidia’nın kurucu ortağı ve CEO’su olan Huang, o dönemde kaçırdığı fırsatın telafisini bugün fazlasıyla yapıyor — ama bu kez raket yerine çiplerle. Amerika ile Çin, Donald Trump’ın başlattığı ticaret savaşında karşılıklı hamleler yaparken, Huang Washington ve Pekin arasında gidip gelerek her iki tarafa da Nvidia’nın Çinli alıcılara yapay zekâ (AI) çipleri satmasının karşılıklı çıkarlarına hizmet ettiğini anlatmaya çalışıyor. Sadece geçen hafta Trump’la görüştükten sonra bu yıl üçüncü kez Çin’e uçtu.
14 Temmuz’da Huang büyük bir zafer kazandı. Nvidia, Çin’de H20 AI işlemcilerini yeniden satabileceğini duyurdu. Bu çipler daha önceki ihracat kısıtlamalarına uyacak şekilde özel olarak tasarlanmış olsa da, Trump yönetimi Nisan ayında fiili bir yasak getirmişti. Bu yasak, Nvidia’ya Çin pazarından yaklaşık 10 milyar dolarlık gelir kaybı yaşatmış olabilir. Yasağın kaldırılması, firmanın bu yılki satışlarını 10–15 milyar dolar, net kârını ise 6–9 milyar dolar artırabilir. Açıklamanın ertesi günü Nvidia’nın piyasa değeri 160 milyar dolar artarak 4.2 trilyon dolara yaklaştı. Şirketin %3.5 hissesine sahip olan Huang’ın serveti de neredeyse 6 milyar dolar arttı. Oyun, set, maç: Huang mı?
Henüz değil. Nvidia’nın kaderinin nasıl farklı şekillenebileceğini görmek için Tim Cook’un deneyimine bakmak yeterli. Yıllarca Apple CEO’su, Çin ile Amerika arasında ticari işbirliğinin sembolüydü. Önce Çin merkezli aşırı verimli bir tedarik zinciri kurdu. Sonra da Trump (2017–2021) ve Biden dönemlerinde bu ağı korurken milyonlarca Çinli tüketiciyi iPhone bağımlısı yaptı. 2019’da, Trump’ın bazı Çin ithalatlarına %25 vergi getirme planını, bazı Mac’leri Amerika’da üreteceğini vaat ederek iptal ettirmeyi başardı (Apple bunu zaten yapacaktı belki de).
Bu sessiz lobi süreci bir süre işe yaradı. 2012–2022 arasında Apple’ın Çin (ve Tayvan) satışları ve faaliyet kârı üç katına çıkarak sırasıyla 74 milyar ve 31 milyar dolara ulaştı. Şirketin toplam gelirinin %19’unu ve faaliyet kârının %26’sını oluşturdular (bu oranlar 10 yıl önce %15 ve %18 idi). Tedarik zinciri konusunda cihazların arkasına bakarsanız hâlâ büyük olasılıkla şu cümleyi görürsünüz: “California’da tasarlandı, Çin’de üretildi.”
Ama artık Tim Cook’un ikna gücü zayıflıyor gibi görünüyor. 2023’te, Çinli yetkililerin devlet çalışanlarına iPhone kullanımını yasakladığı haberleri çıktı. Bu adım hem Çin’in yerli firmaları (Huawei gibi) desteklemesi hem de Amerika’ya siyasi mesaj vermesi açısından önemliydi. 2023’te Apple’ın Çin satışları, 2022’deki zirveye göre %10 düşerek 67 milyar dolara geriledi, oysa küresel satışları artmıştı.
Cook, Nisan ayında Trump’ın son tarife planında elektronik sektörüne muafiyet kazandırmayı başardı. Ancak Apple’ın Çin merkezli tedarik zincirini ısrarla koruma çabası, gelecekte daha büyük sorunlara neden olabilir. Şirket üretimin bir kısmını Hindistan ve Vietnam’a taşımış olsa da, tedarikçilerinin beşte biri hâlâ Çinli. Tayvanlı Foxconn gibi en büyük üretici ortağı, tesislerinin yarısını Çin’de bulunduruyor. Bu da Apple’ı hem Trump’ın hem de Xi Jinping’in siyasi dalgalanmalarına karşı son derece savunmasız kılıyor. Günümüzün kutuplaşmış jeopolitiğinde, bu tür çalkantılar sadece bir zaman meselesi.
Cook’un bu mevcut dengeyi korumaya harcadığı efor, onu belki de daha acil konulara odaklanmaktan alıkoydu — örneğin, tutarlı bir yapay zekâ stratejisi geliştirmek gibi. Bu eksiklik, tarifelere olan açık maruziyetle birleşince, şu anda yatırımcılar için sorun yaratıyor. Apple’ın piyasa değeri Aralık sonundan bu yana yaklaşık 800 milyar dolar kaybetti.
Huang, Cook değil. Alabamalı Cook’un yumuşak ses tonuna sahip olmayabilir ama hem “Önce Amerika” diline hem de Xi Jinping’in resmi söylemine daha akıcı bir şekilde hâkim görünüyor. Nvidia’nın blog yazısında, H20 yasağının kaldırılmasını ve CEO’nun dünya turunu duyururken, hem Amerikan yönetiminin istihdam, üretim ve AI’da liderlik hedeflerine destek mesajları, hem de Çin’in kolektif fayda söylemleri özenle yer aldı.
Üstelik Nvidia, Apple da değil. Gelirinin altıda birini Çin’den elde ediyor ama tedarik açısından Çin’e bağımlı değil. En büyük 20 tedarikçisinin hiçbiri Çinli değil. Apple’ın ise ilk 20 tedarikçisinden dördü Çinli — Foxconn hariç bu firmalara çeyreklik 10 milyar dolar ödeme yapıyor, Foxconn’a ise 15.5 milyar dolar. Ayrıca Nvidia, Apple’dan farklı olarak yenilik yapmaya devam ediyor.
Ama bu bir “kırılma noktası”. Nvidia, şu anda dünyanın en değerli şirketi unvanını koruyor olabilir ama ürünleri, akıllı telefonlardan çok daha fazla jeopolitik hassasiyet taşıyor. Dolayısıyla her türden kısıtlamaya çok daha açık. 15 Temmuz’da Trump çiplere yeni tarifeler getirme tehdidinde bulundu. Ayrıca H20 yasağının kaldırıldığını henüz resmen onaylamış değil.
Nvidia’nın Çin’den çekilmek zorunda kalması, onu yalnızca büyüyen bir pazardan mahrum bırakmakla kalmaz — aynı zamanda Huawei gibi yerli rakipler için dev bir fırsat anlamına gelir. Huawei, halihazırda H20’den daha güçlü AI çipleri sunabiliyor (henüz Nvidia’nın amiral gemisiyle boy ölçüşmese de). Çin pazarında tek başına kalması, Huawei’nin Nvidia’ya rakip olacak bir ekosistem kurmasını ve bunu dünyaya ihraç etmesini kolaylaştırır. Bu nedenle Huang’ın, mevcut durumu koruma çabası, geçmişte Cook’un sahip olduğu motivasyonla birebir örtüşüyor. Ancak oyun alanını korumaya çalışırken topu gözden kaçırmaması gerekiyor. ■