İsrail’den Türkiye’ye Yeni Cephe Uyarısı: “Bir Sonraki Düşmanımız Türkiye”
Ortadoğu’da İran ve İsrail arasında tırmanan gerilim henüz soğumamışken, İsrail’in eski Yayın Otoritesi Başkanı Yoni Ben Menachem’den dikkat çeken bir çıkış geldi. Ben Menachem, geçtiğimiz günlerde katıldığı “The Arabists” isimli programda, İsrail’in sıradaki stratejik düşmanının Türkiye olduğunu söyledi. Bu açıklama sadece iki ülke arasındaki diplomatik dengeleri değil, aynı zamanda ekonomik ve askeri blokların geleceğini de sorgulatacak boyutta.
Ben Menachem’in ifadeleri açık ve sertti:
“İran’ı bitirdikten sonra sırada Katar var. Ardından ise Türkiye. Türkiye ile ilişkileri onarmak zor olacak. Türk halkına karşı da sert bir çizgi izlememiz gerekebilir.”
Bu sözler, İsrail’in bölgesel stratejilerini yeniden kurguladığının ve Ankara’ya dair risk algısının üst seviyeye taşındığının bir işareti olarak görülüyor.
Türkiye Neden Hedef?
İsrail’de güvenlik bürokrasisi içinde geçmişte etkili görevlerde bulunmuş olan Ben Menachem’in sözleri tek başına kişisel bir görüş olarak değerlendirilmemeli. Özellikle Gazze savaşı sonrasında Türkiye’nin açık şekilde İsrail’i savaş suçlarıyla suçlaması, Hamas’la olan diplomatik temasları ve Erdoğan’ın Batı’yla farklılaşan söylemleri, Tel Aviv yönetiminde giderek artan bir rahatsızlık yaratıyor.
Bu durum sadece diplomatik bir huzursuzluk olarak kalmıyor. Türkiye’nin son yıllarda SİHA teknolojisinde gösterdiği gelişim, Karadeniz ve Doğu Akdeniz’deki enerji politikaları ve NATO içindeki pozisyonu, İsrail’in stratejik hesaplamalarında Ankara’yı yeni bir denge bozucu güç olarak konumlandırmasına neden oluyor.
Olası Bir Çatışma Senaryosu: Zamanlama ve Biçim
Ben Menachem’in kullandığı “önce İran, sonra Katar, sonra Türkiye” ifadesi, çok aşamalı bir stratejiyi ima ediyor. Bu da saldırganlığın askeri bir cephede değil, öncelikle diplomatik ve ekonomik zeminlerde başlatılacağını düşündürüyor.
- 1. Aşama – Uluslararası İzolasyon: Türkiye’nin İsrail karşıtı söylemleri, Hamas’la temasları ve Gazze’deki tutumu gerekçe gösterilerek Batı nezdinde bir “izolasyon” kampanyası yürütülebilir. Bu, Türkiye’nin dış finansmana erişimini ve yatırım algısını hedef alabilir.
- 2. Aşama – Siber Savaş ve Dezenformasyon: İsrail’in son yıllarda geliştirdiği siber operasyon kapasitesi dikkate alındığında, Türkiye’ye yönelik bir dizi dezenformasyon kampanyası ya da dijital altyapıya dönük saldırılar ihtimal dahilinde.
- 3. Aşama – Doğu Akdeniz’de Askeri Sürtüşme: İsrail ve Türkiye, Doğu Akdeniz’de doğrudan karşı karşıya gelebilecek iki aktör. Enerji hatları, sondaj sahaları veya Libya üzerinden yürütülen ittifaklar, bu sürtüşmenin zeminini oluşturabilir.
Bu çerçevede saldırı, doğrudan bir “askeri harekât” yerine, hibrit savaş yöntemleriyle yavaş ama istikrarlı bir baskı süreci şeklinde gelişebilir.
Türkiye’nin Cevap Kapasitesi ve Riskler
Türkiye’nin bu söylemlere cevabı henüz resmi ağızlardan gelmedi. Ancak geçmişte benzer tehditler karşısında Ankara’nın tepkileri sert ve kararlı olmuştu. Türkiye’nin jeopolitik konumu, NATO üyeliği ve bölgesel nüfuzu dikkate alındığında, İsrail’in bu tür bir yaklaşımı bölgesel kutuplaşmayı daha da derinleştirebilir.
Öte yandan İsrail’in bu tür açıklamalarla Türkiye’yi provoke etmeyi ve daha agresif bir duruşa iterek Batı dünyasında Türkiye’yi yalnızlaştırmayı hedeflediği de değerlendirilebilir.
BS Ekonomi Yorumu: Yeni Jeopolitik Hatlar, Yeni Ekonomik Dengeler
Yoni Ben Menachem’in sözleri, sadece politik bir uyarı değil, orta vadede yatırımcılar için de önemli bir jeopolitik sinyal niteliğinde. Türkiye–İsrail ilişkilerindeki bu sertleşme;
- Savunma sanayii ortaklıklarını etkileyebilir (örneğin radar sistemleri ve yazılım transferleri),
- Enerji projelerinde (örneğin boru hattı güzergahları) yeni denklem değişiklikleri yaratabilir,
- Türkiye’nin bölgesel finansman kanallarını (örneğin Körfez–İsrail–ABD eksenini) yeniden şekillendirebilir.
Bu bağlamda, yatırımcılar açısından sadece siyasi değil, enerji, savunma ve dış ticaret eksenli risk haritalarının yeniden yazıldığı bir döneme girildiği söylenebilir.