BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Brezilyalı dev JBS büyümek istiyor—ancak muhalifleri izin verecek mi?
Brezilya dışında yaşayan tüketiciler JBS’yi tanımıyor olabilir; ancak ürünlerini büyük ihtimalle tatmışlardır. 13 Haziran’da New York Borsası’nda (NYSE) işlem görmeye hazırlanan bu et işleme devi, Amerikan rakiplerini tedirgin etti bile. Zira bu halka arz, halihazırda gelir açısından dünyanın en büyük gıda şirketi olan JBS’ye daha ucuz sermaye ve yeni yatırımcılar kazandırarak pazar payını daha da artırma imkânı tanıyacak. Ancak bu adım, JBS’yi çevrecilerden Cumhuriyetçi ve Demokratlara uzanan geniş bir muhalif yelpazenin açacağı davalara karşı da savunmasız bırakabilir.
JBS, 1953’te Brezilya’nın iç kesimlerinde José Batista Sobrinho’nun işlettiği küçük bir mezbaha olarak kuruldu. Yakınlardaki yeni başkent Brasília’nın inşaatı sürecinde şantiyelere et tedarik etti. Bu sırada üç oğluna da hayvan derisi yüzmeyi, et tuzlamayı, parçalamayı ve teslimat yapmayı öğretti.

Batista’nın oğulları Joesley ve Wesley, lise eğitimlerini tamamlamamış olmalarına rağmen iş dünyasında hızlıca başarı gösterdi. 2000’li yılların başında şirketin başına geçtiklerinde, Brezilya Kalkınma Bankası’ndan da destek alarak milyarlarca dolarlık satın almalarla tavuk, domuz, balık, yumurta ve bitkisel bazlı et alanlarına genişlediler. Şirket geçen yıl 78 milyar dolar ciro elde etti; bu, gıda gelirleri açısından rakiplerinin tamamını geride bırakıyor. Bugün satışlarının yaklaşık yarısı Amerika’dan geliyor.
JBS’nin hisseleri uzun süredir São Paulo Borsası’nda ABD’li rakiplerine kıyasla iskontolu işlem görüyor. Şirket, New York’ta işlem görmeye başlayarak Amerika’nın büyük kurumsal yatırımcılarına erişim sağlamayı ve S&P 500 gibi endekslere dâhil olarak pasif fonlardan da pay kapmayı hedefliyor. Bu kaynak, JBS’nin Asya ve Afrika gibi yeni pazarlarda büyümesini ve işlenmiş et gibi yeni ürün gruplarına yönelmesini kolaylaştırabilir. 2023’te ABD’de halka arz planı açıklandığından bu yana, JBS hisseleri neredeyse ikiye katlandı.
Ancak bazı çevreler bu halka arzı kolay hazmedemiyor. JBS, iki tür hisse ihraç etmek üzere Hollanda’da bir şirket kurdu. Bu yapıda, bir hisse türü diğerinden on kat fazla oy hakkı sunuyor. Böylece Batista kardeşlerin oy gücü %48’den %85’e yükselebilir (JBS, oy oranına dair yorumların erken olduğunu söylüyor). Bu tarz çift sınıflı hisseler teknoloji girişimlerinde kurucuların kontrolünü koruması için yaygın olsa da, eleştirmenler JBS’nin artık bir başlangıç şirketi olmadığını ve bu yapının kurumsal yönetimi zayıflatabileceğini savunuyor. Amerika’daki önde gelen kurumsal danışmanlık şirketleri halka arzın reddedilmesini tavsiye etti; ancak karar kıl payı onaylandı.
JBS, halka arz öncesi hisse sahiplerinin daha fazla oy hakkı sunan hisse türüne geçebileceğini, ancak bu hisselerin borsada işlem göremeyeceğini belirtiyor. Ayrıca ana rakibi Tyson Foods’un da benzer bir oy yapısına sahip olduğunu vurguluyor. CFO Guilherme Cavalcanti, “Bizim sektör çok zorlu—bu işi bilen insanların kontrolü önemli,” diyor. Batista ailesinin et sektöründeki deneyiminin, kısa vadeli kâr beklentileriyle hareket eden yatırımcılardan daha isabetli kararlar alınmasını sağladığını savunuyor.
Ancak bazıları kardeşlerin bu denli kontrol sahibi olmasını riskli buluyor. Her ikisi de 2017’de kısa süreliğine hapse girdi, ardından beraat etti. Aynı yıl JBS’nin ana şirketi J&F, Brezilya’da vergi teşvikleri ve ucuz krediler elde etmek için yetkililere rüşvet verdiğini kabul ederek 2 milyar dolarlık bir ceza ödemeyi kabul etti (bu ceza, 2023’te Yüksek Mahkeme yargıcı tarafından askıya alındı). 2020’de ise J&F, Amerikan Adalet Bakanlığı ile yaptığı anlaşmada Brezilyalı yetkililere Amerikan banka hesapları üzerinden rüşvet verdiğini kabul etti ve 250 milyon dolardan fazla ceza ödedi. 2009 yılında Amerikan tavuk üreticisi Pilgrim’s Pride’ı satın alırken verilen rüşvet nedeniyle de 27 milyon dolar ceza ödendi. Pilgrim’s Pride, 2021’de piliç fiyatlarını sabitleme suçunu kabul ederek 100 milyon dolardan fazla para cezasına çarptırıldı.
Much at steak
Tüm bu sicil nedeniyle JBS’nin ABD’deki halka arzı, Washington’da nadir görülen bir partilerüstü birlikteliği tetikledi. Geçen yıl aralarında şimdiki Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun da bulunduğu bazı Kongre üyeleri, bu halka arzın “şirketin rekabete aykırı uygulamalarını artırabileceği ve Amerikalı çiftçi ve besicilere zarar verebileceği” yönünde düzenleyicilere çağrı yaptı. Pilgrim’s Pride’ın Donald Trump’ın başkanlık yemin törenine 5 milyon dolarlık katkı yapması—tüm bağışçılar arasında en büyüğü—ise Demokratları kızdırdı. (Şirket, “iki partiyle de uzun süredir süregelen ilişkileri” olduğunu belirtiyor.)
JBS, çevre ve insan hakları örgütlerinin de hedefinde. Şirketin tedarik zincirinde yasa dışı ormansızlaştırmayı önlemekte yavaş davrandığı iddia ediliyor. Washington merkezli Mighty Earth, 2018-2024 arasında JBS mezbahalarına on binlerce sığır tedarik eden bazı çiftliklerin Amazon’daki yasa dışı ormansızlaştırma faaliyetlerine karıştığını belirtiyor. Dolaylı tedarikçilerin bulunduğu çiftliklerde bu uygulamanın hâlâ yaygın olduğu ifade ediliyor. Mighty Earth, 8 Haziran’da NYSE’ye yasal bir bildirim göndererek, yasa dışı ormansızlaştırmadan elde edilen kârlarla bağlantılı olduğu takdirde halka arzın kara para aklama yasalarını ihlal edebileceğini bildirdi.
JBS bu suçlamaları reddediyor ve ormansızlaştırmaya karşı diğer et üreticilerinden daha fazla çaba gösterdiğini savunuyor. Ocak ayından itibaren, doğrudan tedarikçilerin satın aldıkları çiftliklerin bilgilerini açıklaması zorunlu olacak. Şirket, 26 milyon sığıra ev sahipliği yapan Amazon eyaleti Pará’da sığırları takip etmek için kulak küpesi finansmanı sağlıyor. Ancak bugüne dek yalnızca 12.000 sığır küpelendi.
JBS’nin kurumsal merkezinin Hollanda’da olması ise çevrecileri umutlandırıyor. Çünkü bu ülke, iklim davaları için yeni bir merkez haline geldi. Mighty Earth’ten Alex Wijeratna, “Hollanda’ya iner inmez JBS’ye çevre aktivistlerinden davalar yağacak,” diyor. Yatırımcılar için düşünülmesi gereken bir başka konu.