Ekonomist Doktor Artunç Kocabalkan bizlerle. Hoş geldiniz yayınımıza. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz politika faizini?
Türkiye’deki transformasyonun tamamlanabilmesi için Türkiye’nin bir ödemeler dengesi krizine girmeden yani döviz krizine girmeden enflasyonu biraz aşağı indirmesi gerekiyor. Merkez Bankası’nın aslında bir enflasyon hedefi yok, sürdürülebilir büyüme hedefi de yok. Tek hedef, bu siyasi değişim gerçekleşirken Türkiye’nin kriz yaşamaması. Bu yüzden çeşitli yorumlar yapılıyor. İnsanlar haklı çünkü hayatımız bu kararlara göre şekilleniyor. TÜİK enflasyon verisini açıklıyor ama doğru mu bilmiyoruz. Mahkeme kararını hiçe sayarak veri setini açıklamadı. ENAK da açıklamıyor, ona da güvenilmeyebilir belki ama hukuken olumsuz bir sonucu olmadı. Dolayısıyla doğru olmayan verilerle yorum yapmamız isteniyor. Bu verilerle hayatımız değişiyor; memur zammı, kira, gıda fiyatları hepsi buna göre belirleniyor.
Bugünkü faiz düşüşünü Merkez Bankası aslında 300 baz puan yapacaktı. Sisteme bakınca döviz talebinin çok büyük olmadığını görüyor, ama siyasi gelişmeler nedeniyle temkinli olmak istiyor. O yüzden 250 baz puan indirdi. Burada ince hesaplar yapıldığını düşünmüyorum, çünkü zaten çok büyük hatalar yapılıyor. Bugünkü açıklamada “Türk lirasının reel değerlenmesinin devam edeceği” ifadesi çıkarıldı. Bu çıkarılınca herkesin korkusu “Kur ne zaman yükselecek?” oldu. Aslında reel değerlenmeden vazgeçilmiş değil. Türkiye’de sözde enflasyonla mücadele için yapılabilecek tek şey kuru baskılamak. Merkez Bankası’nın da Mehmet Şimşek’in de tek görevi ödemeler dengesi problemi yaratmamak. Para ve maliye politikasında doğrular yapılmadığında elde kalan tek silah dövizi baskılamak. Bunun için Merkez Bankası, Türk lirasına yatırılan paralarla döviz alıyor, rezervlerini artırıyor. Gerekirse kamu bankalarına da özel bankalara da döviz satın der.
Benim düşüncem şu: Enflasyon sözde %30’un altına yaklaşacak. Faizler sene sonunda %36 seviyesine yaklaşacak. Dövizde de büyük hareket olmayacak. Türk lirası reel olarak değer kazanacak. Bu yüzden yurt dışı harcına getirilen ek yük de anlaşılır. Türkiye’de kazanan belli bir grup, o da yüksek faizden yararlananlar. Orta ve alt sınıfın para kazanma olasılığı yok. Önümüzdeki günlerde faizler hafif inmeye devam edecek, enflasyonda da sözde düşüşler görülecek. Ama Türkiye’nin sürdürülebilir büyümeye ya da fiyat istikrarına gitme olasılığı yok.
Kayyum politikasının maliyeti nedir?
Mart ayında İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla kur 36’dan 41’e yükseldi. Merkez Bankası daha acemiydi, hatalar yapıldı. Sonrasında kuru 38–37’ye çektiler ama bunun maliyeti 3,5 puan faiz artışı ve milyarlarca dolar döviz satışı oldu. Bu maliyetlerin hükümet için önemi yok. Çünkü tek amaç, siyasi olumsuzluklar yaşanırken kurda hareketlilik olmamasını göstermek. İnsanların enflasyon beklentileri büyük oranda kur beklentilerinden kaynaklanıyor. Basında sürekli “Kur patlayacak” denmesi yanlış. Çünkü insanlar inanıp döviz tutuyorlar, bu da alım güçlerini düşürüyor.
Asıl maliyet uzun vadeli. Türkiye bugün Varlık Fonu üzerinden %7–8 dolar faiziyle, içeride %40’ın üzerinde faizlerle borçlanıyor. Köprüler satılıyor. Türkiye bu siyasi dönüşümü finanse etmek zorunda. Bu maliyeti biz değil, çocuklarımız yaşayacak. Uzun vadede bu faizlerle borçlanmak akıl kârı değil. Siyasi olaylar devam edecek, maliyetler uzun vadeye yayılacak. Kılıçdaroğlu’nun dönüşü, CHP’nin parçalanma ihtimali, erken seçim senaryosu da tabloyu belirleyecek. Erdoğan bugüne kadar kaybedeceği hiçbir seçime girmedi, bu yüzden erken seçim kararı da bu hesapla verilecek.
Bazı doğrular yapılıyor ama mali kural ve şeffaf ihale yasası olmadan bunların anlamı yok. Sadece siyaseti finanse ediyorsunuz. Yurt dışı harcı artışı, köprü satışı, tamamlayıcı sigorta uygulamaları hep para bulma çabası. iPhone örneğinde olduğu gibi vergiler olağanüstü yüksek. İnsanlar ciddi bir hayat pahalılığı içinde eziliyor.
Benim önerim şu: Harcanabilir geliriniz varsa tasarruf etmeyin. Çünkü düşük reel faiz ve yüksek enflasyon varlıklarınızı eritecek. Dokunulabilir varlıklara yatırım yapın, küçülmeye çalışın. Çünkü zor günler geliyor. Altın reel olarak tarihi seviyelerde. Altın enflasyondan ve belirsizlikten beslenir. Bugün ikisinin de olasılığı yüksek. Borç yükleri o kadar arttı ki eritilebilmesi için savaş ya da yüksek enflasyon gerekiyor.
Morgan Stanley’in asgari ücret tahmini (%20–22 artış) hakkında ne düşünüyorsunuz?
AK Parti İstanbul ve Ankara belediyelerini kaybettikten sonra seçim finansmanını bütçeden yaptı. Ardından KKM getirildi. Mehmet Şimşek’in görevi ödemeler dengesi krizi yaşatmamak. Bunun için finansman bulması gerekiyor. Bir kısmını yurt dışından buldu, ama büyük kısmını yurt içinden sağlamak zorunda. Türkiye’de çok büyük bir memur–işçi–sabit gelirli kesim var. Bütçe içinde personel harcamaları çok büyük. Bu yüzden reel ücretler düşürülüyor. Doğru olmayan enflasyon açıklamalarıyla ya da düşük zamlarla bu sağlanıyor. O yüzden erken seçim beklememek lazım.
Teşekkür ederiz.
Ekonomist Dr. Artunç Kocabalkan