
Çin, yıllardır “küresel atölye” olarak tanındı. Fakat 2025’te tablo kökten değişti: Pekin artık yalnızca üretici değil, teknoloji üssü haline geliyor. Yüksek profilli endüstrilerden yapay zekâya, temiz enerjiden elektrikli araç & bataryaya kadar geniş bir alan Çin’in yükselen yıldızı. Devlet stratejisi ve piyasa gücü bir araya gelince, Çin bir sınavdan çok “teknoloji devrimi” yürütüyor.
Bu devrim sadece Ar-Ge masalarında değil sokakta, fabrikada, veri merkezinde yaşanıyor. Çinli start-uplar ve Big Tech firmaları (Alibaba, ByteDance, DeepSeek vb.) yapay zekâyı hızla günlük hayatın ve üretimin parçası yapıyor. Özellikle açık kaynak modellerde küresel pazar payını ABD’nin önüne geçirdiler — bu, teknik bağımsızlık, esneklik ve küresel erişim açısından çok güçlü bir hamle.
Ancak aceleyle “Çin kazandı” demek için hâlâ zaman var. Teknoloji devriminin sürdürülebilirliği, kalite kontrolü, etik/fikri hak muhasebesi, küresel kabul ve tedarik zinciri çeşitliliği gibi değişkenlere bağlı. Eğer bu riskler yönetilebilirse — Çin’in yükselişi yalnızca bir “dalga” değil, uzun vadeli jeoteknolojik dönüşüm olabilir.
Son cümle net: 2025 değil belki 2035 fark edecek; ama şu anda küresel inovasyon dengeleri kayıyor — ve bu kayma Çin’den başlıyor.
