BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Amerika’nın dünya ile olan ticaret savaşının ilk aylarında şu soru gündeme geldi: Çin ve Avrupa Birliği (AB), Amerika’nın izolasyonist politikalarına karşılık olarak, kendi aralarındaki ticareti artırmak üzere iş birliği yapabilir mi? 24 Temmuz’da Pekin’de düzenlenecek zirve, bu sorunun cevabının kesin bir “hayır” olduğunu gösterecek. Bu zirve aslında diplomatik ilişkilerin 50. yılını kutlamak için planlanmıştı, ancak şimdilerde sönük geçmesi bekleniyor.
Yılın başlarında taraflar arasında ilişkiler ısınır gibi olmuştu. Mayıs ayında AB liderleri, Çin’le “ortak zorluklarla mücadele etmek” için “el ele çalışmaya hazır olduklarını” belirtmişti. Ancak Brüksel’deki yetkililere göre, bu kısa süreli yakınlaşma Çin’i etkileme girişiminden çok Amerika’ya mesaj vermek amacı taşıyordu. AB, Trump’tan çekinse de Çin’e karşı daha da temkinli.
Zirve Avrupa’da yapılacaktı ama Avrupalılar, ikinci adam Li Qiang yerine Devlet Başkanı Xi Jinping’le görüşmek istediklerinden Pekin’e gitmeyi tercih ettiler. AB ayrıca, anlamsız gördüğü bir ekonomi toplantısından da vazgeçti. Buna karşılık Çin, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve diğer liderlerin Hefei kentinde teknoloji ve otomotiv firmalarını ziyaret etme planlarını iptal etti.
Ancak mesele yalnızca protokol değil. Bu anlaşmazlık, ilişkinin merkezindeki derin sorunları yansıtıyor: ticaret ve güvenlik. AB, Çin’in devlet destekli mallarını ucuza satarak sanayilerini zayıflattığını düşünüyor. Donald Trump’ın uyguladığı tarifelerin Avrupa’ya yönlendirilen bu malların sayısını artırmasından korkuluyor. Çin’in nadir toprak elementleri üzerindeki hakimiyeti de önemli bir sorun. Ayrıca, Çin’in Ukrayna savaşında Rusya’ya verdiği destek, AB hedeflerine yönelik siber saldırılar ve Tayvan’a karşı askeri hazırlıkları büyük endişe yaratıyor.
Ticaret konusunda AB, Çin’in ya çok fazla mal göndermesinden ya da ihtiyaç duyulan şeyleri göndermemesinden şikayetçi. 2025’in ilk altı ayında Çin’in AB’ye ihracatı %7 artarken, AB’nin Çin’e ihracatı %6 azaldı. 2024’te Çin, AB’ye yaklaşık 560 milyar dolarlık mal sattı; bu, Amerika’ya ihracatından %30 fazla. AB’nin Çin’e ihracatıysa yalnızca 230 milyar dolar civarında kaldı.
Elektrikli araçlar (EV’ler) bu konuda kilit öneme sahip. Çinli firmalar, Avrupa’daki EV pazarının yaklaşık %10’unu oluşturacak. Çin araçları, Avrupalı üreticilerden %20 daha ucuz. AB, geçen yıl Çin’in sübvansiyonlarına karşı %45.3’e kadar gümrük vergisi uyguladı, ancak bu bile BYD gibi firmaların Avrupa’da kâr etmesini engellemiyor.
Çin’in nadir toprak elementlerini kısıtlaması, Avrupa’nın otomotiv, savunma, havacılık ve çip üretimini sekteye uğrattı. Von der Leyen, Çin’i “egemenlik, bağımlılık ve şantaj” politikası izlemekle suçladı.
Güvenlik açısından ise Çin’in Rusya’ya askeri teknoloji sağlaması en büyük endişe. Çin, bu iş birliğini stratejik görüyor. Ukrayna savaşı Batı kaynaklarını tükettiği sürece Çin, Amerika’nın ilgisinin Asya’ya kaymasından kaçınmış oluyor. Çinli Bakan Wang Yi, Rusya’nın yenilmesinin Amerika’yı Çin’e yönelteceğini Avrupalı yetkililere söyledi.
Ayrıca, Çin kaynaklı siber saldırıların artışı Avrupa’da tepki çekiyor. Mayıs ayında, Çekya dışişleri bakanlığına yönelik saldırı sonrası AB Konseyi, Çin’i “kötü niyetli siber faaliyetlerin” sorumlusu olarak suçladı. AB dış politika şefi Kaja Kallas, bu davranışın cezalandırılabileceği konusunda uyardı.
Çin ise AB ülkelerinin Tayvan’a verdiği sembolik destekten rahatsız. Almanya’ya ait iki savaş gemisinin Tayvan Boğazı’ndan geçişi gibi hamleler Çin medyasında “ayrılıkçı destek” olarak lanse ediliyor. Çin, AB’yi Amerika’dan koparıp Batı bloğunun uyumunu zayıflatmak istiyor.
Ancak Pekin, AB’nin gönlünü almaktan çok, üyeleri bölmeye çalışıyor. Çin, Almanya ve Fransa gibi kilit ülkelerle ayrı ayrı ilişkiler kurmaya odaklanıyor. Almanya, AB’nin Çin’e yaptığı ihracatın %40’ını tek başına gerçekleştiriyor. Şansölye Friedrich Merz’in bu yıl Çin’e iş heyetiyle bir ziyaret yapması bekleniyor.
Çin Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Çin Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü’nden Jin Ling’e göre, AB içinde Çin’e karşı görüşlerde parçalanma var. Bu da Çin’in AB ile nasıl ilişki kurması gerektiğini belirlemeyi zorlaştırıyor. Görünen o ki Pekin, tüm bloğu değil, bireysel ülkeleri kazanma stratejisiyle ilerlemeyi tercih ediyor.