BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Fakat en azından bazı doğru sorunlara odaklanıyor
Her lobicinin kutsal kâsesi, patronunun baret takmış halde sırıttığı bir fotoğraftır. Ancak sektörünüzün ya da teknolojinizin devlet belgelerinde adının geçmesi bile işinizi yaptığınızı gösterir. “Herkes çaresizce bunun içinde yer almak istiyor,” diye yakınıyor öfkeli bir politika uzmanı. Bir diğeri ise “Sanki bu bir parti teknesiymiş gibi davranıyorlar,” diyor.
Endüstriyel strateji dünyasına hoş geldiniz. 23 Haziran’da Britanya hükümeti, “geleceğin şirketlerinin burada doğmasını” teşvik etmeyi umduğu 160 sayfalık kapsamlı bir plan yayımladı. Belgede birbirinden oldukça farklı sektörler ele alınıyor ve içi “dönüştürücü” fonlar, merkezler ve hızlandırıcılarla dolu. Bakanlar, bu girişimin ekonomiyi canlandıracağını, karbon salımını azaltmayı hızlandıracağını, Londra dışındaki şehirlere yardımcı olacağını ve ülkeyi daha dirençli hale getireceğini söylüyor. Ancak önceki deneyimler biraz şüpheciliği haklı çıkarıyor.
1980’lerde gözden düştükten sonra, endüstriyel politikanın özellikle Britanya’da kötü bir ünü vardı. Çökmekte olan kamu devlerini ayakta tutmak için kullanılmıştı. British Leyland, otomobil üretiminden çok devlet yardımı almada başarılıydı. Ancak son on yılda bu fikir yeniden gündeme geldi. Artan küresel tehditler, ticaret engelleri ve iklim değişikliği karşısında siyasetçiler, devletin gücünü yeniden keşfettiler.
“Modern endüstriyel strateji” savunucuları—ki baştaki “modern” eki geçmiş hatalardan ders alındığını göstermek için orada—artık bu işin “para saçmakla” ilgili olmadığını savunuyor. Bunun yerine, ülkenin avantajlı olduğu sektörleri belirlemek ve şirketlerin bu avantajlardan en iyi şekilde yararlanmasına yardım etmek gerektiğini söylüyorlar. Eleştirmenler ise siyasetçilerin hâlâ para dağıtmaya bayıldığını, özel çıkar gruplarının baskılarına açık olduklarını ve hangi şirketlerin ya da teknolojilerin başarılı olacağını öngörme konusunda hâlâ kötü olduklarını belirtiyor.
İşçi Partisi’nin stratejisi, Muhafazakârların 2017’de hazırlayıp sonra büyük ölçüde terk ettiği plana dayanıyor. Bu yaklaşım, Britanya’nın hem “geri durup hem de çok fazla karışan” bir devletten zarar gördüğünü savunarak saf devletçiliğin ötesine geçiyor. Ayrıca Boris Johnson’ın “fırsat eşitleme” stratejisinden de farklılık gösteriyor: Odak noktası eski sanayi kasabaları değil, yığılma (agglomeration) avantajından yararlanabilecek şehir bölgeleri ve kümelenmeler.
Hükümet, ne kadar kamu kaynağı ayrılacağını net olarak belirtmiyor. Ancak yapılan analizlere göre önceki hükümetin planlarına ek olarak yapılacak harcamalar mütevazı düzeyde; beş yılda yaklaşık 15 milyar sterlin (20 milyar dolar veya yıllık GSYİH’nin %0,1’i). İşçi Partisi de üretkenliği artırmanın, Britanya’yı özel yatırımcılar için daha cazip hale getirmeye bağlı olduğunu kabul ediyor. Bu da yüksek enerji maliyetlerinden planlama gecikmelerine ve ağır düzenlemelere kadar yatırımcıların kârını azaltan sorunların çözülmesi anlamına geliyor.
Bazı kişiler, bu hükümetin kamu veya özel yatırımı nereye yönlendireceği konusunda endişe duymuş olabilir. Nitekim nisan ayında, Britanyalı firmaların uzun süredir rekabet etmekte zorlandığı çelik endüstrisine müdahale ediyordu. Yine de stratejide hedeflenen sekiz sektör—ileri üretim, temiz enerji, yaratıcı endüstriler, savunma, dijital ve teknoloji, finansal hizmetler, yaşam bilimleri ve profesyonel ve iş hizmetleri—bazı çelişkili gruplar oluştursalar da, İngiltere’nin güçlü yönlerini yansıttığı söylenebilir.
Bakanlara göre, ekonominin üçte birini kapsayan bu sektörler en yüksek büyüme potansiyeline sahip. Her biri için ayrı “sektör planı” oluşturulmuş. Ancak burada işler daha az ikna edici hale geliyor. Öncelikle, bu sektörlerin çoğu yükseköğretim ve göçmen emeğine büyük ölçüde bağımlı. Buna rağmen, hükümetin—öğrenim ücretlerine tavan koymaya devam ederken yabancı öğrenci akışını da azaltarak iş modellerini baltaladığı—üniversiteler hakkında söyleyecek pek de sözü yok.
Yabancı araştırmacıları çekmek için yeni bir “küresel yetenek görev gücü” kurulacak (bu hamle, Fransa ve diğer ülkelerin memnuniyetsiz Amerikalı bilim insanlarını cezbetme girişimlerinin ardından geliyor). Ancak bu plan mevcut vize yollarına dayanacak ve yalnızca küçük bir fonla—kısmen bürokrasiye gidecek—desteklenecek. Strateji başka açılardan da hükümetin radikalizm eksikliğinden sınırlanıyor. Örneğin dar bir sektörde—profesyonel ve iş hizmetleri gibi—büyümeyi ince ayarla yönlendirmeye çalışmak, genel verimliliği artıracak daha açık önlemlerden, örneğin ciddi bir vergi reformundan kaçınan bir hükümet için Don Kişotvari bir çaba gibi görünüyor. Hükümet Enstitüsü’nden Giles Wilkes’in ifadesiyle: “İş dünyasını hedef alacak kolayca bulunacak bir ‘çizgili takım elbise vergisi’ yok.”
Sonuç, önceki endüstriyel stratejilerde olduğu gibi, küçük fonlar ve dağınık projelerden oluşan bir tablo. Felixstowe’da temiz enerji inovasyon merkezi için 18 milyon sterlin, Newcastle’da bir pil eğitimi merkezi için 9,7 milyon sterlin ve “yaratıcı yerler büyüme fonu” için 150 milyon sterlin ayrılacak (altı bölgeye bölüştürülecek). Bu, milletvekilleri, şirketler ve lobiciler için planı didik didik edip küçük “ödüller” aramak adına bulunmaz nimet. Ancak gerçekten bir fark yaratacak mı? Kanıtlar, iyi hedeflenmiş endüstriyel politikaların bile üretkenlik üzerindeki etkilerinin sınırlı olduğunu gösteriyor. Ve bir başka düşünce kuruluşu olan IPPR’dan Sam Alvis, İngiliz film stüdyolarının geri kalmasının devlet müdahalesi eksikliğinden kaynaklandığının da pek açık olmadığını söylüyor.

Tek bir sorunda ise daha somut adımlar atıldı: sanayi elektriği maliyetleri. Son yıllarda Britanya’da bu maliyetler büyük ölçüde arttı (bkz: grafik). Bu durum, çelik, cam ve seramik gibi enerji yoğun sektörlerdeki firmaları ciddi şekilde sarstı. Sheffield merkezli bir üretici olan International Energy Products’tan Emma Parkinson, “Şimdiden ciddi sayıda kayıp yaşandı,” diyor. Yüksek enerji maliyetlerinin, ileri üretim ve yapay zekâ alanlarına yapılacak yatırımları da muhtemelen azaltarak veri merkezlerinin fizibilitesini düşürdüğü düşünülüyor.
Britanya’da elektrik fiyatları neredeyse her zaman pahalı doğalgaz tarafından belirleniyor. Yenilenebilir enerjilerin yaygınlaştırılmasını desteklemek için uygulanan vergi ve harçlar da faturaları artırıyor. Hükümet, 2027’den itibaren yaklaşık 7.000 işletme için faturaları dörtte bire kadar azaltacak muafiyetler getireceğini açıkladı. Ancak bu indirimin maliyetini kimin üstleneceği henüz net değil.
Görevdeki ilk yılını dolduran İşçi Partisi hükümeti, bir harcama gözden geçirme süreci tamamladı ve altyapı ile sanayiye yönelik stratejiler yayımladı (26 Haziran’da ticaretle ilgili başka bir strateji daha açıklanacak). Ancak piyasalar, uzun vadede büyümeyi artırmaya yönelik somut bir plan olduğuna henüz ikna olmuş görünmüyor.