BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Editörün notu: 17 Temmuz’da Sir Keir Starmer ve Friedrich Merz, bu haberde anlatılan antlaşmayı imzaladı.
Devlet görevlileri için bu ayki etkinlik organizasyonları oldukça yoğundu. 8 Temmuz’da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a üç günlük devlet ziyareti düzenlendi. 17 Temmuz’da ise Almanya’nın yeni şansölyesi Friedrich Merz’in Britanya’ya ilk resmi ziyareti gerçekleşti. Macron’un ziyareti kadar görkemli olmasa da, Merz’in ziyareti tarihi öneme sahipti.
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden seksen yıl sonra, Merz ve Birleşik Krallık Başbakanı Sir Keir Starmer, kapsamlı bir Anglo-Alman “dostluk” antlaşması imzaladı. Almanya açısından bu, 1963’te Fransa ile imzalanan Élysée Antlaşması’ndan bu yana yapılan ilk büyük ikili anlaşmaydı. Starmer ise bunu Avrupa Birliği ile ilişkilerdeki genel “sıfırlama” politikasının bir parçası olarak sundu. Yetkililer, bu antlaşmanın Britanya, Fransa ve Almanya arasında bir “stratejik üçgen” oluşturulmasına katkı sağlayacağını düşünüyor.
Anglo-Alman antlaşması bir süredir gündemdeydi. Starmer, Almanya’nın önceki başbakanı Olaf Scholz ile yakın bir ilişki geliştirmişti. Ancak Scholz’un Kasım ayında çöken koalisyonu görüşmeleri kesintiye uğrattı. Yine de Starmer, yeni şansölye Merz’de istekli bir ortak buldu. Merz, Britanya’nın Avrupa siyasetindeki “özel rolünü” özellikle savunma alanında övdü. Ayrıca Starmer’ın, öngörülemezliğiyle bilinen Macron’dan daha kolay bir muhatap olduğunu düşündüğü ifade ediliyor. Her iki lider de benzer zorluklarla karşı karşıya: Amerikan savunma teçhizatına aşırı bağımlılık, zayıf ekonomik büyüme ve aşırı sağ partileri besleyen göç tartışmaları.
Antlaşma bu nedenle savunma, ekonomi ve göç konularına odaklanıyor. Savunma alanında, geçen Ekim ayında iki ülkenin savunma bakanları tarafından imzalanan Trinity House Anlaşması güçlendiriliyor. İngiliz ve Alman savunma sanayileri genellikle birbirini tamamlıyor. Mayıs ayında, her iki ülkenin de şu anda ABD’ye bağımlı olduğu uzun menzilli taarruz füzesi geliştirmek için ortak bir proje duyuruldu. Uzun süredir İngiliz silah üreticileri için sorun teşkil eden Almanya’daki sıkı silah ihracat kısıtlamalarının gevşetileceği açıklandı. Rheinmetall ve Helsing gibi Alman savunma şirketleri Britanya’daki yatırımlarını artırırken, İngiliz firmalar da Almanya’nın yükselen savunma harcamalarından faydalanmak istiyor.
Yeni olan bir diğer madde ise, saldırı durumunda taraflardan birinin diğerine yardım edeceğini taahhüt eden karşılıklı yardım maddesi. Yetkililer bunun NATO’nun 5. maddesini tamamlayıcı nitelikte olduğunu belirtiyor. Bu, daha önce Britanya ve Fransa arasında imzalanan Lancaster House Antlaşmaları’yla benzerlik taşıyor: bir ülkenin “hayati çıkarlarına” yönelik tehdit, diğerinin de çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak kabul ediliyor. Geçtiğimiz hafta Britanya ve Fransa bu taahhüdü yeniden teyit ederek, Avrupa’ya yönelik hiçbir ciddi tehdidin her iki ülkenin ortak tepkisi dışında kalmayacağını belirtti. Merz geçmişte, Britanya ve Fransa’nın nükleer şemsiyesini Almanya’ya da genişletmesi gerektiği yönünde görüşler dile getirmişti.
Ekonomik maddeler daha belirsiz. Almanya, Britanya’nın ikinci en büyük ticaret ortağı. Ancak daha kapsamlı bir ekonomik yeniden yapılandırma yalnızca Avrupa Birliği çerçevesinde mümkün olabilir. Alman ve İngiliz yetkililer, bilim ve teknoloji ortaklıkları gibi başlıklarda görüşmeler yürüttü. Kuzey Denizi’ndeki elektrik hatlarının artırılması veya Berlin ile Londra arasında yeni bir yüksek hızlı tren hattı gibi enerji ve ulaşım projeleri de gündeme geldi. Ancak bunların kısa vadede büyümeye katkı sağlaması beklenmiyor.
Starmer için daha önemli olansa Almanya’nın yasa dışı göçle mücadele sözü. Almanya, kaçakçı çetelerin Manş Denizi üzerinden insan taşımasında kullandığı küçük teknelerin tedarik zincirinde merkezi bir rol oynuyor. Buna karşılık olarak Britanya, kültürel bağları artırma sözü verdi. Eğitim değişimlerinin çöküşü, Alman müzakereciler için özellikle hassas bir konuydu. Yeni antlaşma sayesinde öğretmenlerin öğrenci gruplarını vizesiz şekilde Britanya’ya getirmesi kolaylaştırılacak. Bertelsmann Stiftung düşünce kuruluşundan Jake Benford, bu düzenlemenin sembolik değil, oldukça gerçek bir duygusal bağa karşılık geldiğini belirtiyor. Almanya’da Britanya’da şekillendirici bir deneyim yaşamamış birine rastlamanın oldukça zor olduğunu söylüyor.
Ancak ikili bir antlaşmanın etkisi sınırlı. Benford, Alman kamuoyunun Britanya’ya yakınlık duyduğunu ancak Almanya’nın stratejisinin daima AB çerçevesinde şekillendiğini vurguluyor. Şu ana kadar Starmer’ın AB ile ticareti yeniden düzenleme girişimi tarihi değil, daha çok teknik ve pragmatik nitelikte oldu. ■