Tankut Taner Çelik
Son veriler, Amerika Birleşik Devletleri’nde Bitcoin sahipliğinin altın sahipliğini geçtiğini ortaya koyuyor. The Nakamoto Project ve Gold IRA Guide kaynaklı grafiğe göre, yaklaşık 50 milyon Amerikalı Bitcoin sahibi iken, altın sahibi olanların sayısı 37 milyon civarında kalıyor.
Bu durum, Bitcoin’in dijital altın tanımını her geçen gün daha da somutlaştırıyor. Özellikle genç kuşağın Bitcoin’i benimsemesi, varlığın uzun vadeli rezerv niteliği taşıdığına dair inancı güçlendiriyor.
Bitcoin’in yatırımcılara sunduğu temel argüman, arzının sınırlı olması nedeniyle zaman içinde itibari paralara karşı değer kazanacağı yönünde. Nitekim bu öngörü, sadece bir spekülasyon değil; Bitcoin’in benimsenme oranının artması ve fiyatının uzun vadeli seyri bu argümanı destekliyor.
Kritik eşiğin aşılmak üzere olduğu bu süreçte, ABD Merkez Bankası (FED) açısından yeni bir döneme giriliyor. FED’in para politikası araçları, Bitcoin’in yükselen etkisi karşısında zayıflamaya başlayabilir. Gelişmekte olan ülke merkez bankalarının dolar karşısındaki kırılgan pozisyonuna benzer şekilde, FED de Bitcoin karşısında aynı zorlukla karşı karşıya kalabilir.
Özellikle negatif faiz politikaları uygulandığında, yatırımcıların Bitcoin’e yönelme ihtimali artacak. Bu da geleneksel para politikasının etkinliğini azaltabilir. Bu bağlamda, ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’nun (SEC) spot Bitcoin ETF’lerine onay vermesi, FED açısından tarihsel bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir.
Eğer bu eğilim sürerse, gelecekte finansal dünyada kazançları dolar cinsinden değerlendirmek anlamını yitirebilir. Nasıl ki bugün global ölçekte birçok değer dolar bazında ölçülüyorsa, yakın gelecekte Bitcoin bazlı değerleme norm haline gelebilir.
Son sözü merkez bankaları söyleyecek. Ancak genişlemeci para politikalarının sürmesi halinde Bitcoin’in küresel düzeyde daha da benimseneceği bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.
