
Son yıllarda dünya ekonomisinin gidişatına yön veren ana eksen artık sadece ABD’nin faiz politikaları ya da Çin’in üretim rakamları değil. Bunların yanı sıra, dijitalleşme, enerji dönüşümü, yapay zeka, tedarik zinciri dönüşümü ve jeopolitik risklerin yatırım tercihlerindeki belirleyiciliği de ciddi şekilde arttı. Bu yeni konjonktürde yurt dışı varlıklara yönelmek isteyen yatırımcılar açısından doğru pozisyon almak artık sadece getiriyi maksimize etmekle değil, aynı zamanda küresel sistemin yapısal değişimini öngörmekle ilgili hale geldi.
Artık yatırımcı için sadece bilanço okumak yetmiyor. Fed’in söylemleri, Avrupa Merkez Bankası’nın bilanço küçültme stratejisi, Japonya’nın ultra gevşek para politikası gibi başlıklar, yatırım yapılacak varlıkları seçmede en az teknik analiz kadar belirleyici hale gelmiş durumda. Bu da yatırımcının daha entegre ve çok boyutlu düşünmesini zorunlu kılıyor.