BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Ukrayna’nın Rusya’daki cesur baskını Avrupa orduları için ders niteliğinde. Ama nakit de gerek.
Ukraynalı askeri insansız hava araçları, 1 Haziran’da Rusya’nın iç kesimlerinde kamyonlardan çıkıp Rus hava üslerine dalarak belki de bir düzine bombardıman uçağını vurdu. Bu operasyon, askeri tarihindeki en etkileyici baskınlardan biri olarak anılacak. Eski usul sabotaj ile Ukrayna savaşının simge silahını birleştiren bu eylem, iki önemli dersi ortaya koydu: Biri, yaratıcı şekilde konuşlandırılan yeni teknolojilerin orantısız derecede öldürücü olabileceği. Diğeri ise artık cephe hattının çok gerisindeki alanların da savaş alanına dönüşmüş olması; bu da son çeyrek yüzyılın varsayımlarını yerle bir ediyor.
Britanya’nın ertesi gün yayımlanan savunma incelemesi, bu iki dersi fark ettiği için övgüyü hak ediyor. Ayrıca, savaş alanını dönüştüren baş döndürücü yeniliklere karşı Avrupa ve Asya’da ihtiyaç duyulan yeni ve esnek düşünce yapısına dair somut bir örnek teşkil ediyor. Ancak bu inceleme, bu düşünceyi gerçeğe dönüştürmenin en büyük engelini de gözler önüne seriyor: Tüm bunları finanse edecek kaynağı bulmak.
On yıllar süren rehavetin ardından Britanya, müttefikleri gibi, artık savaşa hazırlıklı olması gerektiğini kabul etti. Bu da hem yurtdışında savaşmak için mühimmat, kuvvet ve teknoloji oluşturmayı hem de iç cepheyi korumayı gerektiriyor. Soğuk Savaş sonrasında Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF), birçok Avrupa ordusu gibi tasarruf amacıyla üsleri kapatmış ve uçakları daha az sayıda noktada toplamıştı. Ukrayna’nın sürpriz saldırısı, bu kararların neden hatalı göründüğünü gösteriyor. İnceleme, RAF’ın daha geniş bir üs ağıyla savaşmayı yeniden öğrenmesi, mühimmat, yedek parça ve yakıt stoklarını dağıtması gerektiğini vurguluyor.
Aynı dayanıklılık ilkesi daha geniş bir alana yayılıyor: Hava üsleri kadar denizaltı kabloları, elektrik trafoları ve iletişim altyapısı da yedeklilik gerektiriyor. Britanya raporu haklı olarak sanayi, finans, akademi, eğitim ve halkın krizlere daha iyi hazırlanmasını hedefleyen “toplumun tümüyle katılımını” savunuyor.
Askeri teknolojiyi düşünme biçimi de aynı esneklikle yeniden ele alınmalı. Raporun uyarısı net: “Ortaya çıkan teknolojiler, insanlık tarihinde savaşın doğasını en derinden değiştiren dönemi yaşatıyor.” Britanya ve müttefikleri bu değişime uyum sağlamakta yavaş kaldı. 20 milyon sterlini aşan savunma projelerinde ortalama sözleşme süresinin 6,5 yıl sürdüğü belirtiliyor. Raporda, yıllık savunma tedarik bütçesinin %10’unun yenilikçi teknolojilere ayrılması öneriliyor.
Daha cesur ve hızlı askeri yeniden yapılanma da reçetenin bir parçası.
Kraliyet Donanması, hem gelişmiş hem de basit insansız hava araçlarının F-35’lerle birlikte uçtuğu “hibrit” bir uçak filosu oluşturmayı hızlandıracak. Kara kuvvetleri ise donanımda %20-40-40 oranını benimseyecek. Manned (insanlı) platformlar yalnızca %20’lik kısmı oluşturacak. Bu platformlar, tekrar kullanılabilir insansız araçları (%40) ve tek kullanımlık mühimmat, füze ve kamikaze drone’ları (%40) kontrol edecek.

Britanya bu anlamda deneme yapma fırsatına sahip çünkü Almanya gibi büyük kara gücü olan ülkeler, geleneksel kara kuvvetlerini büyütüyor. Ancak rapor, büyük ve eski teçhizatların modasının geçtiği fikrine kapılmıyor. Her askeri eylem kamyon içindeki drone’larla yapılamaz. Örneğin, tankların hâlâ önemli olduğunu vurguluyor; özellikle de askerleri giderek daha “şeffaf” hale gelen savaş alanında korudukları için. On ikiye kadar saldırı denizaltısı inşa etme taahhüdü de nükleer enerjili denizaltıların hâlâ en etkili ve en maliyetli silahlardan biri olduğunu hatırlatıyor.
Buraya kadar her şey övgüye değer. Ancak hedeflerle mevcut bütçe arasında büyük bir uçurum var. Britanya, 2027’ye kadar GSYİH’sinin %2,5’ini savunmaya ayırmayı planlıyor; 2034 için ise belirsiz bir %3 hedefi var. Bu oran ciddi şekilde yetersiz. Rusya hızla silahlanıyor ve Amerika Avrupa’daki birliklerini azaltacağının sinyallerini veriyor. Almanya, aynı tehditlerle karşı karşıya olmasına rağmen 2029’a kadar Britanya’nın iki katı kadar harcama yapabilir.
NATO müttefiklerinin, 24 Haziran’daki zirvede savunma harcamalarında %3,5’lik GSYİH hedefi üzerinde anlaşması bekleniyor. Ancak bu, acı verici vergi artışlarını, sosyal yardımlarda kesintiyi veya borçlanmayı gerektirecek. Yine de Avrupa’nın Ukrayna’yı desteklemesi, Rusya’yı caydırması ve Amerika’nın boşalttığı alanları doldurması daha düşük bir bütçeyle mümkün görünmüyor.
NATO müttefikleri, 2014’te %2 hedefi koymuş ama bunu görmezden gelmişti. Bu kez takvim, hedef kadar önemli. Harcamayı 2030’lara ertelemenin anlamı yok. Britanya savunma incelemesinde şu söz yer alıyor: “Yakın zamana kadar, gelişmiş askeri güce sahip başka bir ülkeye karşı savaş düşünülmezdi.” Ancak şimdi, böyle bir çatışmanın ölümcül ve uzun süreceği belirtiliyor. O halde, bu savaşı kazanmak yerine caydırmak çok daha iyi değil mi?