BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
ÜÇ AY önce Donald Trump’ın açıkladığı gümrük tarifeleri piyasada çöküşe neden olmuştu. Ancak son zamanlarda yaptığı açıklamalar artık sadece omuz silkmeyle karşılanıyor. 7 Temmuz’da Amerika Başkanı, 14 ülkeye gönderdiği mektupları yayımladı. Bu mektuplarda, 1 Ağustos’tan itibaren yürürlüğe girecek “karşılıklı” tarifeleri tehdit unsuru olarak kullandı. Japonya ve Güney Kore’ye %25, bakıra %50 ve olası bir buçuk yıllık bildirim süresi sonrası ilaçlara %200’e varan vergi uygulamaları öngörülüyordu. Ertesi gün, Brezilya’yla yaşanan siyasi gerilimi artırarak bu ülkeyi de %50’lik tarifeyle tehdit etti.
Bakır fiyatı fırladı, Brezilya piyasaları sarsıldı; ancak küresel hisse senedi ve tahvil piyasaları pek etkilenmedi. Panik, yerini sakinliğe bıraktı.
Bu duruma herkesin kendince bir açıklaması var. Bir görüşe göre Trump aslında ciddi değil: Nisan’da piyasalarda çöküşe yol açan “Kurtuluş Günü” tarifelerinin çoğu ertelendi; Ağustos’ta uygulanması planlanan benzer tehditlerin de boş olduğu düşünülüyor. Başkanın asıl hedefi, ticaret anlaşmaları elde etmek. Bir başka görüşe göre ise birçok tarife zaten uygulandı, ama etkileri korkulduğu kadar kötü olmadı. Üçüncü teoriye göre ise Trump, piyasalar ya da ekonomi korkuya kapılırsa geri adım atıyor; dolayısıyla karamsar olmak pek kazandırmıyor.

Bu argümanlar hem tutarsız hem de hatalı. Uygulamaya geçen politikalara bakıldığında, Trump Nisan’daki “Kurtuluş Günü” saldırısını yumuşatmış olsa da, tarifeler adım adım ama durmaksızın artıyor. Ortalama gümrük vergisi oranı geçen yıl sadece %2,5 iken bugün yaklaşık %10 seviyesine ulaşmış durumda. 1 Ağustos’ta yürürlüğe girmesi beklenen yeni tarifeler ve sektör bazlı vergi artışları bu oranı %16–17’ye çıkaracak. Bu, bahar aylarında ekonomiyi tehdit eden %20 seviyesine oldukça yakın. Üstelik İngiltere ve Vietnam gibi ülkelerle yapılan anlaşmalar bile, yıl başındaki duruma kıyasla çok daha yüksek ticaret engellerini yürürlükte bırakmış durumda. Dahası, federal hükümetin Trump’ın “Büyük, Güzel Tek Tasarı”sını finanse edebilmek için bu yüksek tarifelerden elde edilen gelire giderek daha fazla ihtiyacı var.
Yerleşik kanaatin aksine, bu tarifeler ekonomiye zarar veriyor. Tüketim ve perakende satışlar zayıf seyrediyor. Amerika, bu yıl 2024’ün sadece yarısı kadar bir büyüme hızına ulaşabilecek gibi görünüyor. Enflasyon şimdilik görece düşük kalsa da, ithalat fiyatlarındaki artış Amerikalı şirketlerin, yabancı firmalar yerine, bu tarifelerin maliyetini üstlendiğini gösteriyor. Birçoğu fiyat artırmamak için stokladıkları ürünlerle geçici çözümler üretiyor. Ancak bu stoklar tükendiğinde, maliyet artışları fiyatlara yansıyacak. Yıl sonuna kadar enflasyonun %3’ün üzerine çıkması muhtemel.
Trump’ın geri adım atacağına güvenmek ise çelişkili bir beklenti. Eğer piyasalar zararlı politikaların duyurulmasına tepki vermezse, Trump’ın da bu politikaları değiştirmesi için bir baskı oluşmaz. Bu aynı zamanda rehavete de işaret eder. Trump, “Kurtuluş Günü” gibi büyük krizleri önlemek için tarifeleri kademeli artırdığında, piyasalardan ve reel ekonomiden gelen sinyaller çok daha sönük olur. Ancak sonuç değişmez: Amerika, bu politikalar nedeniyle potansiyelinden daha yavaş büyüyecektir — tıpkı Brexit’ten bu yana İngiltere’de olduğu gibi.
Elbette, ilkbaharda ortaya atılan en kötü senaryoların bazıları gerçekleşmedi: Amerika’ya yönelik misillemeler sınırlı kaldı. Ve evet, Trump küçük ve ticarete bağımlı ülkeler karşısında pazarlık gücüne sahip olduğunu haklı olarak düşünüyor. Fakat Trump’ın tarifeleri sürekli ikili bir pazarlık aracına çevirmek istemesi, Amerika’nın uzun vadeli çıkarına değil. Bu yaklaşım, şirketleri ürün geliştirmek yerine hükümeti ikna etmek için lobi yapmaya teşvik ediyor. Şimdilik belirsizlik tarifelerin zararını gölgede bırakmış olabilir, çünkü şirketler ve ülkeler gelişmeleri izlemeye devam ediyor. Ama eninde sonunda bu belirsizlik bile başlı başına bir maliyete dönüşecektir. Ekonomideki yavaş ve sinsi aşınma, kriz kadar görünür olmayabilir ama etkisi en az onun kadar yıkıcıdır. ■