- US Geological Survey verilerine göre nadir toprak elementleri rezervlerinde Çin açık ara dünya lideri
- Brezilya ve Hindistan sürpriz yükseliş gösterirken, ABD rezervlerde ilk 5’e dahi giremiyor
- Kaynak savaşlarının yeni alanı olan nadir topraklar, küresel teknoloji rekabetinin stratejik merkezine dönüşmüş durumda
Nadir toprak oyunu sertleşiyor: Çin lider – ABD geride, yeni eksen Brezilya–Hindistan
Küresel teknoloji rekabeti yalnızca çip, veri ve enerjiyle sınırlı değil; yeni güç mücadelesi kritik madenlerde yaşanıyor. US Geological Survey (USGS) verilerine göre nadir toprak elementleri (Rare Earth Elements – REE) rezervlerinde tablo, jeopolitik güç dengesini doğrudan etkileyen bir dağılım ortaya koyuyor.
Çin 44 milyon tonluk rezervle açık ara lider. Bu, dünya toplamının yaklaşık üçte birine denk geliyor. Dahası Çin sadece rezervde değil, üretim ve işleme kapasitesinde de piyasanın hâkimi konumunda. Küresel nadir toprak işleme altyapısının %85’i Çin kontrolünde. Bu nedenle REE’ler giderek “yeni petrol” veya “stratejik teknoloji metali” olarak tanımlanıyor.
İkinci sırada 21 milyon tonla Brezilya yer alıyor. Latin Amerika ülkesi sessiz ama stratejik bir yükseliş sergiliyor; ABD ve Avrupa şirketlerinin son dönemde Brezilya madencilik projelerine yoğun finansman ayırması tesadüf değil. Hindistan 6.9 milyon tonla üçüncü sırada ve bu da Asya’nın nadir toprak haritasındaki önemini artırıyor.
Liste şöyle devam ediyor:
Avustralya (5.7 milyon ton), Rusya (3.8 milyon ton), Vietnam (3.5 milyon ton) ve ABD (1.9 milyon ton).
ABD’nin listede ancak yedinci sırada yer alması, Washington’un neden kritik maden stratejisini ulusal güvenlik gündeminin üst sıralarına taşıdığını açıklıyor. Pentagon 2024’ten bu yana stratejik rezerv programı üzerinde çalışıyor; MP Materials gibi şirketlere doğrudan destek veriliyor.
Afrika ise yeni savaş alanı. Tanzanya, Güney Afrika ve Grönland gibi bölgelerde nadir toprak rezervlerinin bulunması, Çin–ABD rekabetini Afrika kıtasına taşıdı. Pekin yıllardır Afrika’da maden finansmanı üzerinden etkili olurken, ABD ve AB karşı hamleler başlatmış durumda.
Bu tablo açık bir gerçeği ortaya koyuyor: Geleceğin enerji dönüşümü ve yapay zekâ çağının altyapısı madende başlıyor. Yarı iletkenler, savunma sanayii, elektrikli araçlar, drone teknolojileri ve füze güdüm sistemleri – hepsi nadir topraklara bağımlı. Kaynaklar yeniden dağıtılırken jeopolitik riskler büyüyor.
Nadir topraklar sessizce dünya ekonomisinin yeni stratejik cephanesi hâline gelirken, bundan sonra teknoloji değil kaynak egemenliği konuşulacak.






