- ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping arasında gerçekleşen telefon görüşmesi, iki ülke ilişkilerinde uzun süredir Trump tarafından beklenen kritik bir temas oldu.
- Görüşmede TikTok anlaşması, APEC Zirvesi’nde buluşma planı ve karşılıklı resmi ziyaretler öne çıktı.
- Petrol fiyatları, Trump-Şi görüşme planlarının açıklanmasının ardından gün içi en düşük seviyelere geriledi.
ABD ile Çin arasında uzun süredir beklenen en üst düzey temas gerçekleşti. ABD Başkanı Donald Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, yaptıkları telefon görüşmesiyle iki ülke ilişkilerine dair kritik mesajlar verdi. Piyasalarda “beklenen görüşme” olarak yorumlanan temas, hem siyasi hem ekonomik cephede dikkatle izlendi.
Trump görüşmeye dair yaptığı açıklamada, “Şi ile çok verimli bir telefon görüşmesi gerçekleştirdim. APEC Zirvesi’nde yüz yüze görüşme konusunda anlaştık. Ayrıca geleceğin kritik başlıklarından biri olan TikTok anlaşmasının onayı konusunda ilerleme kaydedildi” ifadelerini kullandı. ABD Başkanı, Şi’nin “uygun bir zamanda ABD’yi ziyaret edeceğini” duyurdu ve kendisinin de önümüzdeki yılın başlarında Çin’i ziyaret etmeyi planladığını belirtti.
Trump’ın açıklamalarının ardından petrol fiyatlarında sert hareketler yaşandı. Küresel piyasalarda, ABD-Çin arasındaki diyalogun artacağı beklentisiyle risk iştahının yükselmesi, petrolü gün içi en düşük seviyelere itti.
Çin tarafı ise ilişkilerin önemine vurgu yaptı. Devlet Başkanı Şi Cinping, “ABD-Çin ilişkileri çok önemli. ABD’nin Çinli şirketlere yönelik ticareti kısıtlayıcı önlemlerden kaçınmasını bekliyoruz. Aynı zamanda ABD’nin Çinli firmalar için açık ve adil bir iş ortamı sunmasını umuyoruz” dedi.
Her iki liderin açıklamaları, gergin geçen son birkaç yılın ardından daha pragmatik ve yapıcı bir döneme girileceği beklentilerini güçlendirdi. Özellikle teknoloji şirketleri, enerji piyasaları ve küresel ticaret zincirleri açısından bu temasın yankıları dikkatle izleniyor.
📌 Sonuç: Trump-Şi hattında gerçekleşen telefon görüşmesi, yalnızca diplomatik bir temas değil, aynı zamanda piyasalarda risk algısını doğrudan etkileyen, iki ülke ilişkilerinin geleceğini şekillendirecek nitelikte bir dönüm noktası olarak görülüyor.