
Cem Karsan’a göre 2025, 40 yıllık “faiz düşer – dipler alınır” rejiminin son büyük tepe oluşumu. Küresel piyasalar yılı güçlü bir ralliyle kapatmaya hazırlanırken, büyük kurumsal yatırımcıların perde arkasındaki değerlendirmeleri çok daha sert bir döneme işaret ediyor. Yıllardır “Fed kurtarır, büyüme hisseleri uzun vadede hep kazanır” refleksiyle hareket eden yatırımcılar için Karsan’ın analizleri alarm zillerini çalıyor.
Karsan, 2022’de başlayan kırılmanın 2023–2025 arasında dev bir karşı-trend yükselişle maskelendiğini, ancak bu rallinin 40 yıllık rejimin tepesini tamamlayan geniş bir dağıtım fazı olabileceğini savunuyor. Bu yüzden 2025’i, çıkışların hâlâ makul fiyat bulabildiği bir eşik; 2026’yı ise keskin dönüş riskinin yoğunlaştığı yıl olarak konumlandırıyor.
Analizinin merkezinde popülist dönemlere özgü seçim döngüsü var. 1962–1982 arasındaki popülist çağda, her başkanlık seçim yılında borsalar çift haneli yükselişler kaydederken, her ara seçim yılında sert düşüşler yaşandı. Karsan’ın derlediği verilere göre bu ara seçim yıllarında yıl içi zirveden dibe düşüşler yüzde 20’lerin çok üzerinde, yüzde 50’ye yaklaşan kayıplara kadar uzanıyor. 2020 ve 2024 seçim yıllarının da güçlü rallilerle bu modeli teyit ettiğini hatırlatan Karsan, sıradaki midterm yıl olan 2026 için “tarihsel pattern’le riskin çakıştığı” bir döneme girildiğini söylüyor.
Bu resim, klasik buy-and-hold yaklaşımı için yapısal bir uyarıya dönüşüyor. Karsan’a göre son kırk yılda servet yaratan büyüme odaklı pasif stratejiler, önümüzdeki 10–15 yılda servet korumak bir yana, reel anlamda serveti eritebilir. Faizlerin trend olarak düştüğü, küreselleşmenin hızlandığı, teknoloji ve düşük maliyetli borç üzerine kurulu dönemin şartları artık yok. Yerine daha yüksek ve dalgalı faizler, de-globalizasyon, demografik baskılar, popülizm ve daha çok şok içeren bir dünya geliyor. Bu yeni rejim, pasif 60/40 portföyünü de “güvenli liman” olmaktan çıkarıyor.
Karsan, 125 yıllık veride S&P 500’ün Sharpe oranının yaklaşık 0,35, 60/40 portföyün ise yaklaşık 0,37 civarında seyrettiğini hatırlatıyor. Bu tablo, tahvil eklemenin sanıldığı kadar mucizevi diversifikasyon yaratmadığını, portföyün temel kırılganlığının hisse tarafında aynen durduğunu gösteriyor. Ona göre asıl sorun, 40 yıllık tek yönlü rejimi yaşamış nesillerin “artık oyunun kuralları değişti” argümanına ikna edilmesinin çok zor olması. Finans sektörü teşviklerinin, pasif endeks ve 60/40 anlatısını hâlâ en rahat satılabilir ürün hâline getirmesi de tablonun bir parçası.
Yeni rejime göre pozisyon almak için Karsan üç temel eksen öneriyor. Birincisi, gerçek anlamda çeşitlendirme. Bu, sadece hisse ve tahvili karıştırmak değil; trend takip, global macro, long-short, emtia, event driven, kredi, arbitraj ve benzeri 15–20 bağımsız stratejiyi aynı çatı altında toplamak. Amaç getiriyi büyütmekten çok, tek bir kırılma noktasına bağlı kalmayan bir risk yapısı kurmak.
İkinci eksen, portföyün küçük bir bölümünü uzun vadeli volatilite ve tail hedge araçlarına ayırmak. Karsan bunu “frenli yarış arabası” metaforuyla anlatıyor: Frenler kâğıt üzerinde hızını düşürür gibi görünse de, virajda savrulmanı engelleyerek seni oyunda tutar ve uzun vadede hem hayatta kalmanı, hem de virajdan sonra daha agresif hızlanmanı sağlar. Uygun tasarlanmış bir tail hedge, büyük şok anlarında portföyün geri kalanında oluşan kayıpları dengeleyip yeniden dengeleme yoluyla uzun vadeli bileşik getiriyi de yukarı çekebilir.
Üçüncü eksen ise opsiyon kullanımı. Burada özellikle hisseyi doğrudan taşımak yerine, daha az sermaye bağlayarak uzun vadeli out-of-the-money call opsiyonlarıyla “hisse yerine geçme” yaklaşımını öne çıkarıyor. Put tarafının yapısal olarak pahalı, call tarafının ise yapısal olarak ucuz olduğuna dikkat çeken Karsan, piyasadaki covered call fonları ve kurumsal portföy yapısı nedeniyle sağ kuyruk opsiyonlarının düşük primle alınabildiğini vurguluyor. Böyle bir yapı, sert yükseliş senaryosunda asimetrik kazanç, sert düşüş senaryosunda ise kaybın primle sınırlanması anlamına geliyor.
Diğer tarafta New Harbor Financial ekibi, Karsan’ın rejim analizine ve “kayıp on yıl/iki on yıl” riskine büyük ölçüde katılırken, bireysel yatırımcı için pratik uyarılar ekliyor. Karmaşık opsiyon yapılarının ve kalıcı long vol stratejilerinin çoğu kişi için hem teknik, hem psikolojik açıdan zor olacağını, yanlış zamanda öğrenilen opsiyonun çok pahalı bir ders olabileceğini hatırlatıyorlar. Bu nedenle ortalama yatırımcı için daha basit bir çerçeve öneriyorlar: Hisse ağırlığını ciddi biçimde aşağı çekmek, portföyün omurgasını kısa vadeli Hazine kağıtları ve nakit-benzeri varlıklara dayandırmak, popüler büyüme temalarından kademeli çıkmak ve büyük bir düşüşten sonra yeniden giriş için alan bırakmak.
New Harbor, kıymetli madenler ve madencilik hisselerinde yapısal bir boğa piyasası ihtimaline de dikkat çekiyor; ancak pozisyon büyüklüğünün, yatırımcının psikolojik dayanabileceği seviyede kalması gerektiğinin altını çiziyor.
Son tahlilde Karsan’ın anlattığı resim, 2025’i sadece bir ralli yılı değil, olası rejim değişiminin son tepe aşaması olarak görmeye zorluyor. 2026 ise bu çerçevede, hem tarihsel seçim döngüsüyle hem de bugünkü makro koşullarla çakışan “eşik yıl” konumunda. Sorunun formu basit: Pasif büyüme ve 60/40 çağı gerçekten kapanıyorsa, 2026 sadece bir takvim yılı değil, yeni bir yatırım çağının başlangıcı olabilir.
