1998 yılında yaşanan Rusya Finansal Krizi, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ülkenin karşılaştığı en büyük ekonomik felaketlerden biri olarak hafızalara kazındı. Ancak bu kriz yalnızca iç ekonomik sorunlardan değil, aynı zamanda Batı destekli finansal ve siyasi müdahalelerden beslendi.
George Soros ve Açık Toplum Operasyonu
George Soros’un yönettiği Açık Toplum Vakıfları, 1990’ların başında “demokrasi inşa etme” söylemiyle Doğu Avrupa’ya ve Rusya’ya yüz milyonlarca dolar aktardı. Ancak bu fonların önemli kısmı, Batı yanlısı elitlerin, oligarkların ve özelleştirme programları üzerinden servet transferi yapmalarını sağladı. Soros’un kendisi 1998’de Rusya piyasalarında yaklaşık 2 milyar dolar kaybetti ve bunu kariyerinin en ağır darbesi olarak tanımladı.
IMF ve Harvard Ekibi
Uluslararası Para Fonu (IMF), Rusya’ya ekonomik reformlar adı altında “şok terapi” uyguladı. Bu süreçte Harvard bağlantılı uzmanlar Anatoly Chubais öncülüğünde Rusya’nın kamu varlıklarını Batılı fonlara açan özelleştirme programlarını şekillendirdi. Bu programlar, yolsuzluk, servet eşitsizliği ve kurumsal çöküşleri beraberinde getirdi.
Clinton ve Yeltsin: Kriz Gölgesindeki Zirve
Eylül 1998’de ABD Başkanı Bill Clinton, Moskova’ya giderek Boris Yeltsin ile kriz üzerine bir zirve gerçekleştirdi. Görüşmeler, Rusya’nın döviz rezervleri tükenmişken ve ruble üçte iki oranında değer kaybetmişken gerçekleşti. Yeltsin’in sağlık sorunları ve Kremlin’in zayıflığı zirvenin etkisini sınırladı. ABD’nin desteğiyle Yeltsin görevde kaldı ancak kamuoyunda itibarını büyük ölçüde yitirdi.
Ruble Çöküyor, Putin Yükseliyor
1998’in Ağustos ayında ruble %300’e varan oranda değer kaybetti. Bankalar iflas etti, maaşlar ödenmedi, tasarruflar yok oldu. Ekonomik çöküş, Vladimir Putin’in sahneye çıkmasının zeminini hazırladı. Yeltsin, Batı destekli oligarklara sırt çevirerek “yeni bir yol” arayışına girdi ve 1999 sonunda istifa ederek görevini Putin’e devretti. “Rusya’yı koru” sözüyle…
Kontrol, Demokrasi Maskesi Altında Geldi
1998 krizi, Batı’nın demokrasi değil kontrol hedefli bir müdahalesinin ürünüydü. IMF politikaları, Soros’un fonları, Harvard danışmanları ve uluslararası bankerlerin oynadığı rol, Rusya’yı bağımsız değil, bağımlı hale getirdi. Ancak bu süreç aynı zamanda Putin’in yükselişiyle Rusya’nın kendi çıkarlarını yeniden tanımladığı bir dönüm noktası oldu.