BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Yılın en kutsal günüydü. Ancak Britanyalı Yahudiler için Yom Kippur artık trajik bir anıyla anılacak. 2 Ekim’de Suriyeli kökenli bir terörist, Manchester’daki Heaton Park Hebrew Congregation önünde toplanan ibadet edenlere saldırdı; önce arabasıyla kalabalığın içine daldı, ardından bıçakla insanları yaraladı ve polis tarafından vurularak öldürüldü. Cemaatten iki kişi hayatını kaybetti, birkaç kişi de yaralandı. Ölenlerden biri ve yaralananlardan biri polis kurşunuyla vurulmuş gibi görünüyor; bu da toplu yasın ortasında yetkililerin ciddi sorularla karşı karşıya kalmasına yol açtı.

Bu, Britanya topraklarında Yahudilere yönelik 30 yıldır gerçekleşen ilk terör saldırısıydı; en son 1994’te Londra’daki İsrail Büyükelçiliği’ne yapılan saldırı hatırlanıyor. Ne yazık ki bu saldırı şaşırtıcı değildi. Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısının ardından İsrail’in Gazze’de iki yıldır sürdürdüğü savaş boyunca, Britanya’daki Yahudiler de Avrupa’nın diğer bölgelerindeki gibi giderek daha fazla tehdit altında hissetmeye başladılar. Manchester saldırısından kısa süre önce yapılan bir ankette, Yahudilerin üçte biri kendini güvensiz hissettiğini belirtmişti; bu oran 2023’te yalnızca %9’du. Ülke genelindeki sinagoglar, böyle bir günün geleceğini öngörerek güvenliklerini çoktan artırmışlardı.

Yahudilerin kaygılarının bir nedeni de antisemitik nefret olaylarının artması. Yılın ilk altı ayında 1.500’den fazla olay bildirildi; bu, on yılda üç kat artış anlamına geliyor. En sık yaşanan durum, Yahudilerin sokakta sözlü olarak hedef alınması ve çevrimiçi ortamda hakarete uğramaları. Yahudi okulları ve işyerleri kırmızı boyayla saldırıya uğradı; geçen yıl Londra’daki Yahudi mahallesi Hendon’da bir golf kulübünün sığınaklarına gamalı haç ve “Kahrolsun Yahudiler” yazıları kazındı. Bu tür saldırılar, İsrail’in savaşının ilk aylarında zirve yaptı, sonrasında azaldı ama hâlâ eskiye göre çok daha yüksek düzeyde.
Bu, Yahudilerin günlük hayatlarının bir parçasına da işlemiş durumda: işe giderken ya da ibadete giderken kaygı hissediyorlar. Özellikle üniversite kampüsleri ve NHS hastanelerinde, antisemitizmin yaygın olduğu ve çoğu zaman görmezden gelindiği şikâyetleri öne çıkıyor. Şimdi tehdit somut hale geldiği için bu his daha da pekişecek. Manchester’da bir anne, “Kendimizi hoş karşılanmış hissetmiyoruz” dedi; ergen çocuklarının sokakta yalnız yürümelerinden endişe duyduğunu ekledi. Başka bir bölge sakini artık kendini “risk altında” hissettiğini söyledi. Britanya’daki Yahudilerin neredeyse yarısı, antisemitizmi artık “çok büyük bir sorun” olarak görüyor; bu oran 2012’de sadece %11’di.
Antisemitizm sık sık dünyanın en eski nefreti olarak tanımlanır; Britanya’daki Yahudilere yönelik tehdidin doğası bazı açılardan şaşırtıcı derecede az değişti. Community Security Trust adlı yardım kuruluşuna göre 2017’den bu yana Yahudileri hedef alan dokuz terör planının beşi aşırı sağ tarafından tasarlandı. Ancak eski başhaham Jonathan Sacks’in dediği gibi, antisemitizmi yenmek zordur çünkü “bir virüs gibi mutasyona uğrar.”
İsrail Gazze’deki savaşını sürdürürken, Britanya’daki kamuoyu da sertleşti. YouGov anketine göre Britanyalıların neredeyse yarısı bir soykırıma tanık olduklarına inanıyor. Küçük ama sesli bir azınlıkta bu öfke ırksal nefrete dönüşmüş durumda; Yahudiler, İsrail’in eylemlerinden topluca sorumlu tutuluyor. Britanyalıların %6’sı Hamas’ın İsrailli sivillere saldırısını haklı bulduğunu söylüyor—bu oran İtalya ve Fransa’dan düşük olsa da kaygı verici derecede yüksek ve iki yıl öncesine göre artmış. Bazı olaylarda protestocular, Britanyalı Yahudilere sokakta sataştı ve İsrail’in eylemlerini reddetmelerini talep etti.

Yine de bu tür kişiler küçük bir azınlıkta kalıyor—çok daha fazla Britanyalı, toplumların güven içinde yan yana yaşamasını istiyor. Manchester’ın çokkültürlülük konusundaki gururlu geçmişi, saldırının ardından Yahudi ve Müslüman liderlerce yeniden teyit edildi. Başbakan Sir Keir Starmer, “Antisemitizmi yenmeliyiz” dedi. Bu konuda İşçi Partisi içinde bazı ilerlemeler kaydetti. Şimdi bunu ülke genelinde yapması gerekiyor.