BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Saldırı gecesi, Doha semalarında yalnızca roketler patlamadı — diplomasinin kendisi hedef alındı. Geçen ay İsrail füzeleri Katar’ın başkentinin kalbindeki bir yerleşim bölgesini vurduğunda, bu sadece bir egemen devlete saldırı değildi; arabuluculuk fikrine yöneltilmiş bir saldırıydı — çatışma ile felaket arasındaki son köprüyü susturma girişimiydi.
O esnada Hamas müzakere heyeti Doha’daydı; Başkan Donald Trump’ın Gazze’de savaşı durdurma planını ilerletecek son öneriyi görüşüyorlardı. Ardından saldırı geldi. Yakındaki okullardaki öğrenciler sığınaklara indi, diplomatik misyonlar alarm durumuna geçti ve çatışmanın başlangıcından bu yana en umut verici diplomatik girişim askıya alındı.
Katar için o öğleden sonrası tarihi bir sınamaydı. İlk görevimiz vatandaşlarımızı ve şehrimizi korumaktı. Ancak güvenliğe odaklanmışken bile arabuluculuk ekiplerimiz çalışmalarını sürdürdü. Kolombiya, Kongo, Ruanda ve Afganistan’dan gelen heyetlere ev sahipliği yapmaya devam ettik. Saldırıdan birkaç gün sonra Katar, Afganistan’da tutulan iki İngiliz ve bir Amerikalının serbest bırakılmasını sağladı ve Kolombiya hükümeti ile kendisini “Gaitanist Ordusu” olarak tanımlayan grubun temsilcileri arasında yeni bir müzakere turunu tamamladı. Bu, Doha diplomasisinin hiçbir zaman durmadığının kanıtıdır.
Bu bir meydan okuma tavrı değil, ilkesel bir duruştu. Katar’ın güvenlik politikası iki temele dayanır: egemenliğin korunması ve diplomatik köprü rolünün sürdürülmesi. Bu açık saldırının barışa olan bağlılığımızı yeniden tanımlamasına izin veremezdik. Diyalogu terk etmek, meşruiyeti aklın değil, gücün belirlediğini kabul etmek olurdu.
İsrail saldırısının ardından verdiğimiz yanıtın iki amacı vardı. Birincisi ulusaldı: Katar’ın güvenliğini sağlamak ve bu tür ihlallerin bir daha yaşanmamasını garanti altına almak. İkincisi uluslararasıydı: Gazze’de yeniden diyalog yoluna dönmek ve kalıcı barış için bir yol bulmak. İkisi ayrılmaz biçimde bağlıdır: Ülkede istikrar olmadan dışarıda arabuluculuk yapılamaz; arabuluculuk olmadan da bölgesel istikrar sağlanamaz.
Saldırıdan sonraki ilk günden itibaren Katar şunu açıkça belirtti: Arabuculuk rolümüzü yeniden üstlenmemiz güvenilir güvenlik garantileri gerektirir. Bu güvenceler verilmeden sürece dönmemiz mümkün değildi.
Bu yolda ilk adımlar, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sırasındaki New York görüşmelerinde atıldı. Amerikan güvenlik garantileri ile yeni saldırılara karşı caydırıcılık sağlandıktan sonra Katar Gazze üzerinde yeniden arabuluculuk rolünü üstlendi. Bunu, Katar ve Amerika’nın ortak ev sahipliğinde düzenlenen ve ABD ile Arap ülkelerini yeniden ortak diplomasi masasına taşıyan toplantı izledi.
Toplantı iki önemli sonuç doğurdu: İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Katar’a düzenlenen saldırı için resmî özrü ve ABD’nin Katar’ın güvenliğine yeniden bağlılık taahhüdü. Bu sayede Katar, baskı ya da tehdit altında kalmadan arabuluculuğa devam edebildi.
New York’taki görüşmeler ateşkesin ötesine geçerek yapısal bir sürece odaklandı: Tarafları kendilerini sınırlamaya ve sürdürülebilir ateşkes çerçevesine bağlı kalmaya nasıl ikna ederiz? Bu yaklaşım, Trump’ın 20 maddelik planının ruhunu yansıtıyordu: mükemmel değil ama süreci tetikleyici. Katar’ın görevi, arabulucuların uyum içinde çalışmasını sağlamak ve paralel süreçleri tek bir diplomatik yola dönüştürmekti. Çünkü istikrar güç bloklarıyla değil, barış koalisyonlarıyla sağlanır.
Sonrasında gelen görüntüler gerçeküstüydü: İsrailli ailelerin sevdiklerine kavuşurken yaşadıkları sevinç ve Gazzelilerin yavaş yavaş evlerine dönmeye başlaması. Bu sahneler, 13 Ekim’de Şarm El-Şeyh’te düzenlenen Gazze barış zirvesinin anlamını güçlendirdi. Toplantı törensel değil, sonuç odaklıydı — ateşkesi kalıcı barış sürecine dönüştürmeyi amaçlıyordu. Rehinelerin ve Filistinli tutukluların serbest bırakılması ilk somut başarı oldu ve müzakerelerin hayat kurtardığını, askeri stratejilerin ise bunu başaramadığını hatırlattı.
Masada kimse bunun nihai çözüm olduğunu sanmıyordu. Ateşkesin devam etmesi barış görüşmeleri için tek şanstır. Fakat ateşkes şimdiden baskı altında: İsrail 19 Ekim’de Hamas’ın birliklerine saldırdığı iddiasıyla Gazze’nin güneyine hava saldırıları başlattı — Hamas ise bunu reddediyor.
Ayrıca çözülmesi gereken asıl zor konular hâlâ masada: Gazze’nin yönetimi, denetimli geri çekilmeler, silahsızlanma ve yeniden inşa süreci. İlerleme uzlaşma, disiplin ve sabır gerektiriyor — ki ateşkesi mümkün kılan da bunlardı. Arabulucular her mutabakat maddesinin beklemeden uygulanmasını savundu. Çünkü bu kademeli yaklaşım süreci canlı tutuyor; “ya hep ya hiç” mantığını kırıyor.
Katar şimdi ikinci aşamaya odaklanıyor: Gazze’ye engelsiz insani yardım girişi ve barışı koruyacak uluslararası bir denge gücünün konuşlandırılması. Müzakere masasında kazanılan iyi niyetin sahada da korunması gerekiyor. Katar önümüzdeki aylarda anlaşmanın uygulanması için yapıcı rol oynamaya hazır.
Bu hikâyenin verdiği evrensel ders net: Dünya, kopan bağları yeniden kurabilecek ülkeler olmadan barışı koruyamaz. Katar’ın arabuluculuk modeli taraflarla ilişki kurmaya, insani önceliğe ve sessiz kararlılığa dayanıyor.
Katar, diğer arabulucularla birlikte bu görüşmelerin başarıya ulaşması için elinden geleni yapacak. Zorluk, tarafları masada tutmak ve taviz vermeye razı etmek. Şarm El-Şeyh’teki zirve, bölgeye huzur ve refah getirecek bir gelecek için verilen kolektif barış garantisiydi — Filistinlilerin ve İsraillilerin yan yana, güvenlik ve onur içinde yaşayacağı bir gelecek.
Fakat arabulucuların da korunması gerekiyor. Diplomasi hedef haline getirildiğinde, gelecek barış girişimleri zayıflar. Uluslararası toplum arabulucuları korumazsa, kısa sürede onları kaybedecek ya da etkisizleştirecektir.
Arabuluculuk bir iyimserlik eylemi değil; dayanıklılık eylemidir. Umut azaldığında ve öfke yükseldiğinde masada kalmayı seçmektir. Katar bu çatışmanın ilk günlerinden beri bunu yaptı ve yapmaya devam edecek. İsrail’in Doha’ya saldırısı, bölgesel güvenliğin kırılganlığını ve barış için sabır ve akılcılık gerektiğini ortaya koydu. Şimdi görev, anlık başarılarla yetinmek değil; kırılgan ateşkesleri kalıcı istikrara dönüştürmek.





