BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Trump’ın zorbalığının bedelini görmek için Çin’e akın eden dünya liderlerini sayın
Dünyanın geleceğini konuşmak için ulusal liderlerin bir araya geldiği yerin Washington DC ya da belki New York’taki BM Genel Merkezi olduğunu düşünebilirsiniz. Oysa Başkan Xi Jinping’in Çin’de 20’den fazla devlet ve hükümet başkanını ağırlamasıyla yeni bir gerçeklik oluşuyor.
Resmî gerekçe, Çin’in Tianjin kentinde yapılan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesi ve ardından 3 Eylül’de Tiananmen Meydanı’nda düzenlenecek askerî geçit töreniyle İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinin 80. yıl dönümünün anılması.
Xi için bu buluşmanın daha yüksek bir anlamı var. Ona göre bu, Çin’in artık küresel bir lider ve istikrar ile refahın kaynağı olduğunu gösteriyor. Günümüzde belirsizliğin kaynağı ise Amerika; Xi’ye göre ABD neredeyse herkesle ticaret savaşı başlatıyor ve kendi askerî ittifaklarını, güvenlik ortaklıklarını baltalıyor.
Xi’nin konuk listesi etkileyici. Yakın dönemde hatırlanabilecek en büyük otoriter rejimler buluşmalarından biri: Rusya’dan Vladimir Putin, İran’dan Mesud Pezeşkiyan ve Belarus’tan Aleksandr Lukaşenko katıldı. Kuzey Kore lideri Kim Jong Un 2019’dan beri ilk kez Çin’i ziyaret ederek zırhlı treniyle geldi.
Daha da dikkat çekici olan, son onyıllarda Batı’ya yakın duran ülkelerin liderlerinin de orada olması: Türkiye, Mısır ve Vietnam. En çarpıcı olan ise Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin varlığı. Bu, Hindistan’ın Amerika’dan Çin’e doğru kayışını gösteriyor. Bu değişimin ardında Donald Trump’ın Hindistan’a rekor seviyede gümrük tarifeleri uygulaması ve Mayıs ayındaki çatışmanın ardından Hindistan’ın düşmanı Pakistan’a yakınlaşması yatıyor.
Xi’nin, Amerika’ya kuşkuyla bakan ülkelerden oluşan küresel bir koalisyonun lideri olduğu iddiası göründüğü kadar hayal ürünü değil. Ticaret alanında, bütün ülkelerin öngörülebilirlik istediği yerde, Çin’in istikrarın dayanağı olduğu yönündeki iddiası artık—en azından görece—gerçeklik kazanıyor. Çin, bu hafta Çin’i ziyaret eden ülkelerin çoğunun ve dünyanın yaklaşık 100 kadar diğer devletinin en büyük mal ticaret ortağı. Trump yönetimi ticaret ortaklarına karşı kesintisiz ekonomik savaş yürütürken, Çin’in merkantilizmi ve devlet kapitalizmi günümüzde daha hafif görünüyor.
Bir başka ortak nokta da yaptırımlara karşı gelişen birliktelik. Amerika’nın kişileri, şirketleri ve ülkeleri dolar bazlı finansal sistemden ve teknoloji platformlarından koparmak için kullandığı yaptırım tehdidi giderek daha çok tepki çekiyor. Eskiden bu korku daha çok dışlanmış ülkelerin sorunu iken, Trump bunu giderek daha az kısıtlamayla ve öngörülebilir bir yasal süreç ya da kurumsal çerçeve olmadan kullanıyor. Rusya ve giderek Çin, dolar ödemelerinden uzaklaşıyor. Hukukun üstünlüğünden yoksun rejimler için güvenilir ve verimli bir alternatif uluslararası sistem kurmak zorlu, hatta imkânsız olsa da, giderek daha fazla ülke Amerika’nın dolar sisteminin dışında seçenekler araştırıyor. Hatta Avrupa bile “küresel euro”yu öne çıkarıyor. Bu durumda daha az ülke Amerikan yaptırımlarını uygulamaya istekli olacak.
Askerî alanda ise birlik o kadar güçlü değil. Tiananmen Meydanı’ndaki geçit törenine esasen otoriter ülkeler katılacak. Hindistan orada olmayacak ve Çin’in Himalayalar’daki sınır çatışmalarının ardından yürüttüğü askerî yığınağa karşı çıkıyor.
Otokratlar törende yeterince uzun süre kalırlarsa, aralarında tartışacak çok şey bulacaklar. Çin’in en yeni füzelerinin ve silahlarının yanlarından geçip gitmesini karışık duygularla izleyecekler. Yine de otokratlar arasındaki güvenlik işbirliği derinleşiyor. Rusya ve Kuzey Kore uzay ve uydu sistemleri üzerinde çalışıyor. Çin’in Ukrayna konusunda desteği karşılığında Rusya’nın, denizaltı tahrik sistemleri ve füze savunma sistemleri dâhil olmak üzere en hassas askerî teknolojilerini giderek daha fazla paylaşacağı düşünülüyor.
Xi’nin kampanyasının en zayıf noktası ise uluslararası kurumlar ve kurallar. Xi kısa süre önce “küresel yönetişim yeni bir yol ayrımına geldi” dedi. Devlet medyası, Çin’in “benzer görüşteki ülkelerle birlikte BM Şartı’nın amaç ve ilkelerini kararlılıkla koruyacağını ve daha adil, daha eşitlikçi bir küresel yönetişim sistemi inşa edeceğini” öne sürüyor. Ancak bu ifadeler çok taraflılık diline bürünmüş olsa da aslında Çin dostu bir dünya düzenini kodluyor; burada büyük güçler—Çin dâhil—etki alanlarını yönetiyor ve küçüklerden daha fazla hakka sahip oluyor. Asya’daki çok az ülke, Çin’in yönettiği bir bölge istemekte.
Xi’nin büyük buluşmasına katılan herkes her konuda aynı fikirde değil. ŞİÖ, NATO tarzı bir ittifaktan oldukça uzak. Bu ülkelerin çoğu, Trump’ın Amerika’sına karşı ortak hoşnutsuzluk dışında çok az ortak payda taşıyor.
Ama farklı çıkarları olan tarafları bir araya getirmek zayıflık değil. Bu, yalnızca süper güçlerin yapabileceği bir şey. Çin’in Tianjin ve Pekin’de dünyanın büyük bir bölümünü ağırlaması, beş yıl önce hayal bile edilemezdi. Xi’nin davetli listesi Çin’in henüz yeni bir dünya düzenini yönettiğini göstermiyor. Ama Trump’ın Amerikan çıkarlarına ne kadar zarar verdiğini gösteriyor.