
• Morgan Stanley, TCMB’nin faizi 2026 sonunda %27’ye, 2027 sonunda %21’e indireceğini öngörüyor.
• Enflasyon tahminleri 2025 için %21, 2027 için %17 olarak paylaşılıyor; büyümedeki ivme nedeniyle dezenflasyonun 2027’de yavaşlaması bekleniyor.
• BS Ekonomi yorumu: Bu tahminler, küresel kurumların “yumuşak iniş + kontrollü gevşeme” senaryosunu benimsediğini gösteriyor; ancak içerideki riskler patikayı hızla bozabilir.
Morgan Stanley’nin son Türkiye raporu, Merkez Bankası’nın önümüzdeki iki yıl boyunca temkinli bir gevşeme süreci izleyeceğini işaret ediyor. Kurum, mevcut %39,5 politika faizinin Aralık ayında %38,50 seviyesine çekilmesini, 2026 sonuna kadar kademeli olarak %27’ye, 2027 sonunda ise %21’e gerilemesini bekliyor. Bu patika, hızlı değil “kontrollü ve veri‐bağımlı” bir indirim döngüsü öngörüyor.
Raporun merkezinde TCMB’nin toplantı bazlı karar alma modeli var. Ekonomistler Georgi Deyanov ve Andrea Masia, Merkez Bankası’nın enflasyon verilerindeki sürprizlere, finansal koşullardaki değişimlere ve risk algısındaki dalgalanmalara anlık tepki verecek şekilde opsiyonellik bırakacağını belirtiyor. Özellikle 2025’in ilk çeyreğinde dezenflasyonun belirginleşmesiyle aylık indirim ritminin 150 bp seviyesine kadar çıkabileceği, 2026 sonunda ise yeniden 100 bp seviyesine ineceği öngörülüyor.
Enflasyon tarafında tablo daha net: 2025 sonunda %21, 2027 sonunda %17 beklentisi korunuyor. Buna karşın büyüme dinamiklerinin güçlenmesinin, 2027’de dezenflasyon hızını yavaşlatacağı görüşü öne çıkıyor. Kurum genel olarak enflasyon eğiliminin aşağı yönlü seyredeceğini fakat ara dönemlerde dirençli kalabileceğini söylüyor.
Morgan Stanley’nin çizdiği bu patika, uluslararası kurumların Türkiye için artık “yumuşak iniş + kademeli gevşeme” senaryosuna geçtiğini gösteriyor. Ancak bu senaryonun arkasında üç kırılgan nokta var:
1) Çekirdek enflasyon ile manşet arasındaki makas hâlâ geniş.
Enerji, gıda ve kamu fiyatlamaları 2025 boyunca dalgalanma riski taşıyor. Bu nedenle 150 bp’lik hızlı indirimler yalnızca “veri tamamen hizaya geldiğinde” mümkün olabilir.
2) Maliye politikasının yönü belirleyici olacak.
Seçim sonrası vergi ayarlamaları, bütçe açığı ve kamusal fiyatlar dezenflasyonu kolayca bozabilir. TCMB’nin bağımsız bir faiz patikası tek başına yeterli olmayabilir.
3) Kur dengesi kırılganlığını koruyor.
Portföy girişlerinin zayıflaması, jeopolitik baskılar veya küresel risk iştahındaki ani düşüş, faiz indirim patikasını hızla yavaşlatabilir.
Bu nedenle BS Ekonomi perspektifinden bakıldığında Morgan Stanley’nin çizdiği patika, teknik olarak makul fakat fazlasıyla “ideal koşula bağlı” bir senaryo. Türkiye’de para politikasının gerçek sınavı 2025’in ilk yarısında; maliye politikası ile uyumun sağlanıp sağlanmayacağı belirleyici olacak.
Sonuç: Uluslararası kurumlar iyimserleşse de Türkiye’nin faiz patikası hâlâ “veri, kur ve koordinasyon” üçgenine sıkı sıkıya bağlı.
