• Yüksek Mahkeme, Trump’ın gümrük vergilerini “vergi” mi “tarife” mi olduğu üzerinden değerlendiriyor — bu ayrım, başkanın yetki sınırını belirleyecek.
• Davacılar, Anayasa gereği vergilendirme yetkisinin yalnızca Kongre’ye ait olduğunu savunuyor; yönetim ise tarifelerin “ekonomik güvenlik” aracı olduğunu öne sürüyor.
• Tartışma, Trump’ın ticaret stratejisinin hukuki temelleri kadar, “vergi” kelimesinin politik ağırlığını da yeniden gündeme taşıdı.
ABD Yüksek Mahkemesi, Trump yönetiminin onlarca ülkeye uyguladığı gümrük vergilerini tartışırken aslında basit bir sorunun etrafında dönüyor: “Tarife mi, vergi mi?”
Bu kelime oyunu, sadece semantik bir ayrıntı değil — doğrudan başkanın anayasal sınırlarını belirleyecek.
Trump yönetimi, 1977 tarihli bir acil durum yasasına dayanarak Çin’den Avrupa’ya kadar birçok ülkeye ek gümrük tarifesi koymuştu. Ancak mahkeme, bu adımın yürütme yetkisini aşarak Kongre’nin elindeki “vergi koyma” hakkını gasp ettiği iddiasını inceliyor.
Duruşmada küçük işletmeleri temsil eden avukat Neal K. Katyal, “tarifeler vergidir, çünkü Amerikalıların cebinden para alır” diyerek başkanın bu yetkiyi kullanamayacağını savundu. Katyal, kurucu babaların vergi koyma gücünü yalnızca Kongre’ye bıraktığını hatırlattı.
Ekonomik Politika mı, Politik Vergi mi?
Bu dava, sadece Trump’ın ticaret stratejisini değil, Washington’daki ekonomik güç dengesini de test ediyor. Çünkü “tarife” ifadesi, politik olarak korumacı ve milliyetçi bir ton taşırken, “vergi” kelimesi seçmenlerin cebine doğrudan dokunuyor.
Birinde başkan “ülkeyi koruyor”, diğerinde “vatandaştan para alıyor.”
Sonuç: Verginin Adı Değişse de Etkisi Aynı
Yüksek Mahkeme’nin kararı ne olursa olsun, tartışma şunu netleştirdi: Ekonomi politikasıyla siyaset arasındaki sınır giderek daha dilsel hale geliyor. Trump için bu dava artık bir yasa tartışması değil — “vergi mi, tarife mi” sorusuyla şekillenen ekonomik kimlik testi.






