Donald Trump’a göre öyleydi. Veriler ise farklı şeyler söylüyor.
Başkan DONALD TRUMP, Amerikan imalatını yeniden canlandırma sözü verdi. Uyguladığı kapsamlı gümrük tarifeleri, firmaları faaliyetlerini Amerika’ya geri taşımaya teşvik etmeyi ve ülkeyi bir sanayi süper gücüne dönüştürmeyi amaçlıyor. Trump’ın mesajı kulağa hoş geliyor çünkü, mavi yakalı işçilerin montaj hatlarında çalışarak orta sınıf yaşam sürdüğü bir döneme duyulan nostaljiyi canlandırıyor. 1950’de her üç Amerikalı çalışandan biri imalat sektöründe istihdam ediliyordu; bugün bu oran 12 çalışanda bir. Ancak başkanın Amerika’yı eski sanayi ihtişamına döndürme çabaları, güçlü ve uzun vadeli ekonomik dinamiklere karşı yürütülen bir mücadeleyi temsil ediyor.
Zengin ülkelerdeki imalat istihdamının azalması, onlarca yıldır politika yapıcıları endişelendiren bir konu. Tarihsel olarak imalat sektörü, yüksek verimlilik seviyeleri ve ekonominin diğer alanlarına yayılan olumlu etkiler sayesinde ekonomik büyümenin motoru olarak görülmüştür. Bu işler çoğu zaman, düşük ve orta vasıflı işçilere iyi maaşlar sunduğu düşünülen romantize edilmiş istihdam türleri olarak algılanır. Bu işler olmadan, işçilerin daha düşük ücretli hizmet sektörü işlerini kabul etmek zorunda kalacağı ve bunun da orta sınıfın “içinin boşalmasına” ve gelir eşitsizliğinin artmasına yol açacağı öne sürülür.
Büyüme sancıları
Sanayinin toplam istihdam içindeki payı, 1801–2019*

Ancak fabrika işlerinin yok olması, ekonomik kalkınmanın kaçınılmaz bir parçasıdır. Hollanda merkezli Groningen Büyüme ve Kalkınma Merkezi’nin tarihsel verileri, imalat istihdamının ters-U şeklinde bir desen izlediğini ortaya koyuyor. Sanayileşme sürecinde istihdam, tarımdan sanayiye kayar. Ülkeler zenginleştikçe istihdam yeniden sanayiden hizmetlere yönelir ve imalat işleri azalır (bkz. grafik).
Peki Amerika gibi zengin ülkeler neden sanayisizleşti? Trump’a göre bunun suçlusu uluslararası ticaret. Çin ve diğer gelişmekte olan ekonomiler küresel ticaret sistemine entegre edildiğinde, birçok firma daha düşük maliyetlerden faydalanmak için faaliyetlerini yurtdışına taşıdı. Trump yönetimine göre bu durum, “imalat altyapımızın yurtdışına kaymasına” neden oldu ve Çin’in “önemli imalat sektörlerinde küresel üstünlük” kazanmasını sağladı.
Amerika’nın Çin’e doğru büyük bir offshoring (yurtdışına üretim kaydırma) dalgası yaşadığı yadsınamaz. Ancak çoğu ekonomist, imalat istihdamındaki düşüşün esas nedeninin verimlilik artışları olduğunda hemfikir. Yeni teknolojiler, işçi başına üretimi artırarak imalat ürünlerinin göreli fiyatlarını düşürdü. Indiana’daki Ball State Üniversitesi’nden Michael Hicks ve Srikant Devaraj’ın yaptığı bir araştırmaya göre, Amerika’da 2000–2010 yılları arasında imalat istihdamındaki düşüşün %88’i verimlilik artışlarından kaynaklanıyordu. Ticaretin payı ise sadece %13’tü.
Tüketim alışkanlıklarındaki değişim de bir başka etken. Yoksul ülkelerde gelirler arttığında, insanlar gıda harcamalarını azaltıp imalat ürünlerine yönelir — bu olgu “Engel Yasası” olarak bilinir. Zengin ülkelerde ise gelir arttıkça tüketim, imalat ürünlerinden hizmetlere kayar. 1950’de Amerikalıların tüketim harcamalarının yaklaşık %60’ı mallara giderken, günümüzde bu oran üçte bire düşmüş durumda; harcamaların üçte ikisi artık hizmetlere yönelmiş durumda.
Dolayısıyla sanayisizleşme, Amerika’nın ekonomik çöküşünün değil, zenginleşme sürecinin bir parçası. Hizmet sektöründeki işler daha verimli ve daha yüksek ücretli iken, fabrikalardaki işleri diriltmeye çalışmak çok da mantıklı değil. Yapay zekâdaki gelişmeler bu eğilimi daha da hızlandıracak. Trump’ın geçmişe odaklanan yaklaşımı, Amerika’yı daha verimsiz ve daha fakir hale getirecek çıkmaz bir yol.