
Ukrayna, ABD ile stratejik bir maden anlaşması üzerinde nihai uzlaşıya vardı. Kyiv yönetimi, bu anlaşmanın sadece ekonomik kazanç sağlamayacağını, aynı zamanda Trump yönetimi ile ilişkileri geliştireceğini ve uzun vadeli bir güvenlik taahhüdüne zemin hazırlayacağını düşünüyor.
İlk taslak metinde, ABD’nin Ukrayna’nın doğal kaynak gelirlerinden 500 milyar dolara kadar hak talep etmesi büyük tepki çekmişti. Ancak, Zelenski’nin sert direnişi sonrası, Washington bu talebinden vazgeçti. Yeni anlaşma, ABD’nin Ukrayna’da ortak yatırımlara katılmasını öngören bir fon oluşturulmasını içeriyor.
Kyiv yönetimi, ABD’den güvenlik garantisi almayı umuyordu. Ancak son metinde bu tür bir güvenceye yer verilmedi. ABD’nin, Rusya ile ikili müzakerelere başlaması ve Avrupa müttefiklerini dışarda bırakması, Ukrayna cephesinde endişeleri artırıyor.
ABD tarafı, Ukrayna’nın anlaşmayı bir an önce imzalamasını istiyor. Beyaz Saray basın sekreteri Karoline Leavitt, gazetecilere verdiği demeçte, “Bu anlaşmanın imzalanması kritik önem taşıyor” dedi.
Öte yandan, Ukrayna hükümeti hala bazı çekincelere sahip ve anlaşmanın parlamento onayı gerektirdiğini vurguluyor. Muhalefet partileri, parlamentoda sert tartışmalar yaşanacağını şimdiden ilan etti.
Washington, Ukrayna’ya yönelik politikasında köklü bir değişime gitmiş görünüyor. Trump yönetimi, savaş sonrası dönemde Ukrayna’yı tam anlamıyla Batı’nın bir parçası yapacak adımlardan kaçınıyor.
ABD, artık Ukrayna’ya doğrudan askeri destek vermektense, ticari işbirliği ve yatırım odaklı bir ilişki kurmayı tercih ediyor. Ancak bu yeni yaklaşımın, Ukrayna için ne kadar sürdürülebilir olduğu büyük bir soru işareti.
Kyiv yönetimi, bu anlaşmayı ABD ile bağlarını koparmadan yoluna devam etme fırsatı olarak görüyor. Ancak güvenlik taahhüdü olmadan, Ukrayna’nın geleceği belirsizliğini koruyor.
