BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Her Volodimir Zelenskiy, Donald Trump ile görüştüğünde Ukrayna’nın dostları nefeslerini tutuyor. Amerika’nın başkanı Ukrayna’nın destekçisi mi olacak yoksa azarlayanı mı? İki lider 23 Eylül’de New York’ta buluştuğunda Trump, Ukrayna’ya yönelik tutumunda dikkat çekici bir değişim sergilemiş gibi göründü. Daha sonra Ukrayna’yı Rusya’ya kaybettiği tüm toprakları geri almaya teşvik etti ve Avrupa’ya yoldan çıkan Rus uçaklarını vurma çağrısı yaptı. Ancak büyük ihtimalle bu, savaştan elini yıkayıp çektiğinin işaretiydi. Öyleyse Ukrayna ve Avrupalı müttefikleri Rusya’ya tek başına direnmek zorunda kalacak.
Bu, Trump’ın bir zamanlar düşündüğü görünüme göre—yani Rusya’ya boyun eğmeye göre—çok daha iyi olurdu. Avrupa’nın desteğiyle bile Ukrayna’nın Rusya’nın işgal ettiği toprakların beşte birini geri alabileceğini düşünmek hayalcilik olur. Ancak Beyaz Saray düşmanca davranmazsa, Amerika’nın istihbarat sağlamaya ve Ukrayna’nın silah satın almasına izin vermeye devam edeceği anlaşılıyor—yeter ki masrafları Avrupalılar üstlensin. Öyle olursa, Ukrayna savunma hattını koruyabilir. Refah, güvenlik ve demokrasiyle dolu bir hayat umudu, kalan beşte dörtte yaşanmaya devam eder. Bu da bir tür zafer olurdu.
Ne yazık ki bu sonuca ulaşmak bile giderek zorlaşıyor. Kiev’den bildirdiğimiz üzere, Ukrayna’nın askerleri tükeniyor. Ekonomisi işgücü sıkıntısı ve sürekli bombardıman nedeniyle felç olmuş durumda. Üstelik bu baskı altında demokrasisi de yıpranma belirtileri gösteriyor. İlk iki sorun Ukrayna’nın kontrolünde değil, ama üçüncüsü—siyasetin sağlığı—savaş sürerken bile ele alınması gereken bir alan.
Zelenskiy yönetimi eleştirilere karşı daha az hoşgörülü hale geldi; muhalif medyayı baskı altına alıyor ve siyasi rakiplerine karşı hukuku bir silah gibi kullanıyor. Temmuz ayında, iktidara fazla yaklaşan iki bağımsız yolsuzlukla mücadele kurumunu dizginlemeye çalıştı. Ukraynalılar, Zelenskiy’nin yönetim tarzına artan hoşnutsuzluk gösteriyor; özellikle dar bir danışman çevresine aşırı bağımlılığına ve işine geldiğinde yolsuzluğa göz yummasına tepki var.
Avrupa’nın oynayacağı rol hayati ama çelişkili. Amerika liderlikten geri çekildikçe, Avrupa yardımını keskin biçimde artırmak zorunda. Ukrayna’nın başlıca finansörü olarak Kiev üzerindeki etkisi de artacak ve bu gücü demokratik gerilemeyi önlemek için kullanmalı. Zaten Zelenskiy’nin yolsuzlukla mücadele kurumlarına yönelik saldırısına karşı Ukrayna içindeki protestoları destekleyerek bunu yapabileceğini gösterdi.
Yine de sınırlar var. Tıpkı dev bir banka gibi, Ukrayna “batamayacak kadar büyük”. Savaş yorgunluğu ya da ekipman eksikliği askeri veya ekonomik bir çöküşe yol açarsa, Avrupa’nın kaosa sürüklenmiş bir Ukrayna ile yüzleşmesinin sonuçları ürkütücü olurdu. NATO sınırlarında, ihanete uğramış, silahlarla dolu, öfkeli eski askerlerle dolup taşan, Putin’in kontrolüne girmiş büyük bir ülke hayal edin.
Avrupa’nın Ukrayna’yı yardımı kesmekle tehdit etmesi boşuna olur. Bunun yerine ikna ve telkinle hareket etmeli; Zelenskiy’nin vatanseverliğine ve mirasına seslenmeli. AB’nin ortak pazarına erişim, Ukrayna’nın savunma sanayisine yatırım ve AB üyeliği yolundaki engellerin kaldırılması gibi teşvikler kullanarak argümanlarını güçlendirebilir.
Hayati bir soru da seçimler. Ukrayna hâlâ sıkıyönetim altında ve anayasa gereği bu koşullarda seçim yapılamaz. Ancak Zelenskiy’nin beş yıllık cumhurbaşkanlığı dönemi geçen yıl Mayıs’ta doldu ve meşruiyetini yenileme ihtiyacı giderek artıyor. Bir ateşkesin yokluğunda—ki hâlâ hiçbir işaret yok—seçim düzenlemek hukuken ve fiilen zor olur, ama imkânsız değil. Amerika’nın azalmakta olan ilgisine rağmen Ukrayna’nın hâlâ ayakta durabileceğini gösterecek en iyi yol, demokratik bir yenilenme eylemi olurdu. ■