Özet:
Ukrayna ve ABD, ülkenin doğal kaynaklarının ortak geliştirilmesini içeren bir “yeniden inşa yatırım fonu” kurulması konusunda anlaşmaya vardı. Ancak, Washington’un ilk teklifine kıyasla çok daha sınırlı bir kapsamda şekillenen bu anlaşmada, Ukrayna’nın talep ettiği güvenlik garantileri yer almadı. Fonun yönetimi ve gelirlerin dağıtımı konularında ise halen birçok belirsizlik bulunuyor.
ABD’nin Talepleri Yumuşatıldı, Ancak Belirsizlikler Devam Ediyor
25 Şubat’ta imzalanan ve ilk olarak Financial Times tarafından yayımlanan anlaşma, ABD’nin başlangıçtaki taleplerine kıyasla daha dar kapsamlı. Washington’un, Ukrayna’nın doğal kaynaklarından 500 milyar dolara varan gelir elde edileceğine dair önceki referansları anlaşmadan çıkarıldı. Ayrıca, ABD’nin Ukrayna’ya doğrudan güvenlik garantisi vermesi konusundaki beklentiler de karşılanmadı.
Ukraynalı müzakereciler, ABD’nin ilk teklifine kıyasla daha avantajlı bir metin elde etmeyi başarsa da, kritik ayrıntılar henüz netleşmiş değil.
Gelirler ve Fon Yönetimi: ABD Kontrolü Altında mı Olacak?
Anlaşmaya göre, Ukrayna hükümeti, devletine ait doğal kaynakların gelecekte ticarileştirilmesinden elde edeceği gelirlerin %50’sini ABD ile ortak kurulacak “Yatırım Fonu”na aktaracak. Bu fonun Ukrayna’nın yeniden inşası ve ekonomik kalkınması için kullanılması öngörülüyor. Ancak, yatırımın yalnızca madencilik sektörüyle sınırlı olup olmayacağı belirsiz.
Fon, ABD ve Ukrayna hükümetlerinin ortak mülkiyetinde olacak, ancak yönetim ve karar alma süreçleri ilerleyen dönemde “fon anlaşması” ile netleştirilecek. Washington’un başlangıçta fonun %100’üne sahip olma ve yönetimde tek söz sahibi olma talebi geri çevrildi. Ancak, mevcut metin, ABD yasalarına uygun olacak şekilde maksimum sahiplik oranı ve karar alma yetkilerinin belirlenmesini öngörüyor.
Örneğin, ABD Uluslararası Kalkınma Finans Kurumu’nun (DFC) böyle bir fona katılımı halinde, mevcut yasalar gereği en fazla %30 oranında hisse sahibi olabileceği belirtiliyor. Ayrıca, hiçbir tarafın diğerinin onayı olmadan fondaki hisselerini satamayacağı hükme bağlandı.
Gelirler Ukrayna’ya mı Akacak, ABD’ye mi?
Fonun gelirleri yıllık olarak Ukrayna’nın güvenliği, refahı ve kalkınması için yatırılacak. Ancak, tüm gelirlerin Ukrayna’ya kalacağına dair kesin bir hüküm bulunmuyor. Metin, fonun gelecekte nasıl dağıtılacağı konusunda ek düzenlemeler yapılacağını belirtiyor.
Bu durum, fonun bir kısmının doğrudan ABD’ye yönlendirilip yönlendirilmeyeceği konusunda soru işaretleri yaratıyor. ABD yönetimi, anlaşmayı “önceki yardımların geri ödenmesi” olarak nitelendirerek, kazançların bir kısmının ABD’ye aktarılmasını savunabilir.
Ukrayna’nın Hangi Doğal Kaynakları Kapsamda?
Anlaşma, Ukrayna’nın doğrudan veya dolaylı olarak devlete ait olan kritik minerallerini ve enerji kaynaklarını kapsıyor. Bunlar arasında lityum, grafit, kobalt, titanyum, nadir toprak elementleri, petrol, doğalgaz ve kömür bulunuyor. Buna ek olarak, bu kaynakların lojistik süreçleri de anlaşmaya dahil ediliyor.
Ancak, halihazırda vergi, lisans ücreti veya telif hakkı ödemesi yapan devlet şirketleri kapsam dışında tutuldu. Bu durum, Ukrayna’nın en büyük enerji şirketleri olan Ukrnafta ve Naftogaz gibi firmaların doğrudan anlaşma dışında kalmasına yol açıyor.
Diğer yandan, Ukrayna’nın mineral yatakları büyük ölçüde keşfedilmemiş durumda ve ciddi yatırımlar gerektiriyor. Rusya’nın kontrolündeki bölgelerde bulunan kaynaklara erişim de şu an için mümkün değil.
ABD’nin Beklentisi: Yatırım mı, Jeopolitik Kalkan mı?
ABD Başkanı Donald Trump, anlaşmayı Ukrayna’ya yapılan önceki yardımları telafi etmenin bir yolu olarak tanımlayarak, buradan 350 ila 500 milyar dolar arasında bir gelir elde edileceğini öne sürdü. Ancak, Ukrayna’daki madencilik projelerinin büyük yatırımlar gerektirdiği ve kısa vadede kârlı hale gelmelerinin zor olduğu göz önüne alındığında, bu rakamların gerçekçi olmadığı belirtiliyor.
Trump yönetimi, anlaşmaya dahil olan Amerikan ekonomik çıkarlarının, Ukrayna’yı gelecekteki Rus saldırılarına karşı caydırıcı bir unsur olacağını savunuyor. Ancak, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin açık güvenlik garantisi talebi karşılanmadı.
Zelenskiy, “Ukrayna’nın istediği tüm güvenlik garantilerini içermese de, en azından anlaşmada bu konuda bir cümle geçmesini istedim ve bu sağlandı” diyerek hayal kırıklığını dile getirdi.
Trump ise Çarşamba günü düzenlediği kabine toplantısında, “Bundan daha fazla güvenlik garantisi vermeyeceğim” ifadelerini kullanarak, ABD’nin Ukrayna’ya yönelik güvenlik taahhüdünü minimum seviyede tutmayı tercih ettiğini vurguladı.
Sonuç ve Olası Gelişmeler
Anlaşma, Ukrayna için ekonomik kalkınma açısından önemli bir fırsat sunsa da, ABD’nin elde edeceği ekonomik ve stratejik kazanımlar konusunda büyük belirsizlikler barındırıyor. Ukrayna’nın en kritik taleplerinden biri olan güvenlik garantileri ise sağlanmadı.
Zelenskiy ve Trump’ın anlaşmayı Cuma günü Beyaz Saray’da imzalaması beklenirken, bu görüşmenin güvenlik konusunda daha fazla detaylı müzakerelere kapı aralayıp aralamayacağı merak konusu.
Önümüzdeki dönemde fonun yönetimi, gelirlerin paylaşımı ve ABD’nin Ukrayna üzerindeki ekonomik nüfuzu daha fazla tartışma yaratacak gibi görünüyor.