BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
İki şirket hayal edin. Maximal Trust & Guarantee Co asla kazançlarını raporlamaz. Hissedarlar, aldıkları temettülerin şirketin kârlarını en iyi şekilde yansıttığına güvenir. Şirketin iç işleyişi tam bir sırdır. Low Trust Society Supermarkets ise tam tersine tamamen şeffaftır. Her raf, her satış, her toplantı anlık olarak görünür. Elbette yöneticiler Maximal Trust’ta çalışmayı tercih eder. Yatırımcılar ise Low Trust’a yönelirdi: yönetici yolsuzluğuna daha az açık olur ve hisseleri daha likit olurdu. Ancak bu durum, aşırı ifşa yükünün maliyetini nihayetinde yatırımcıların üstlenmesi anlamına da gelir. İdeal şeffaflık düzeyi bu iki uç arasında bir yerde olmalı, ama nerede?
1970’ten bu yana Amerikan Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC), borsada işlem gören Amerikan şirketlerinin her üç ayda bir tüm detaylarını açıklamasını zorunlu kıldı. Şirketler bunu Form 10-Q adı verilen uzun bir belgeyle yapıyor. 15 Eylül’de Başkan Donald Trump, bunun yerine şirketlerin yılda sadece iki kez rapor vermesini zorunlu kılmayı önerdi. Trump’ın ilk döneminde de gündeme getirdiği bu fikir, hem deregülasyon içgüdülerine hem de devlet kapitalizmine olan hayranlığına hitap ediyor: Trump Truth Social’da yazdığı gibi, Amerikan patronları çeyreklik kârlara odaklanırken, Çinli şirketler yüzyıllık ufukla yönetiliyor.
Trump’ın çeyreklik kapitalizm eleştirisi aslında yeni değil. Kurumsal “kısa vadeciliğin”, Boeing uçaklarının gökyüzünden düşmesinden, Amerika’nın kısmen millileştirilmiş çip üreticisi Intel’deki kaosa kadar birçok şeyin nedeni olduğu öne sürülüyor. Bir araştırma, altı aylıktan üç aylık raporlamaya geçişin (zorunlu hale gelmeden önceki 20 yıl boyunca) şirketlerin sermaye harcamalarını %2’ye kadar azalttığını bulmuştu.
Ama bu argüman da zayıf. Büyük teknoloji şirketleri, uzun vadeli yatırımlar yapmanın yalnızca mümkün olmadığını, aynı zamanda yatırımcılar tarafından fazlasıyla ödüllendirildiğini de son dönemde gösterdi. Geçen hafta Oracle’ın hisseleri, yalnızca 2027’de devreye girecek bir bulut bilişim sözleşmesini açıklamasının ardından fırladı. Kaldı ki, sık sık raporlama yapmak uzun vadeli stratejiyi dışlamıyor. En başarılı perakendecilerden Costco, her ay satışlarını bildiriyor.
Yöneticilerin elleri bağlıysa, bu daha çok piyasa tarafından bağlanıyor, regülatörler tarafından değil. Kâr tahmini vermek isteğe bağlı; ama patronlar yine de bunu yapıyor. Yatırımcıların dikkati ve işlemcilerin hareketi, genellikle kâr açıklamaları ve banka analistleriyle yapılan görüşmeler üzerine yoğunlaşıyor; çoğu zaman günler sonra gelen 10-Q raporları üzerine değil. Bu yüzden zorunluluğun kaldırılması, bilanço sezonunda bile çok az etki yaratabilir. Avrupa’daki şirketlerin yaklaşık yarısı, herhangi bir genel yükümlülük olmamasına rağmen üç aylık raporlama yapıyor.
Raporlama kurallarını hafifletmek için daha güçlü bir gerekçe, küçük şirketler üzerindeki yük olabilir. 2002’de, bir dizi muhasebe skandalı sonrası çıkarılan Sarbanes–Oxley Yasası’ndan bu yana, halka açık olmanın maliyetleri göz korkutucu seviyelere çıktı; şirketlerin uyum birimleri eklemesi ve denetçilere büyük paralar ödemesi gerekiyor. Ancak üç aylık raporlamanın bu maliyetlere çok şey ekleyip eklemediği belirsiz. Nasdaq’ın yaptığı bir çalışma, üç aylık uyum maliyetini 853 saat ve 330.000 dolar olarak hesapladı; bu da küçük halka açık şirketlerin medyan gelirinin yaklaşık %0,2’sine denk geliyor. Halka arzları yeniden cazip hale getirmek için bundan fazlası gerekecek.