BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
II. Bayezid, 15. yüzyılın sonlarında, ipek tüccarları ve malları için Bursa’da büyük bir kervansaray inşa ettirdiğinde ne yaptığını çok iyi biliyordu. O dönem Osmanlı İmparatorluğu zaten bir tekstil süper gücüydü; Bursa ise İpek Yolu’nun en önemli duraklarından biriydi. Dahası da gelecekti. Tekstil ticareti ve üretimi, Sanayi Devrimi kapıya dayanına kadar üç yüzyıl boyunca Osmanlı ekonomisini şekillendirdi. Bayezid’in yaptırdığı, “Koza Han” olarak bilinen bu kervansaray, ipekböceği kozasından adını aldı ve imparatorluğun ana tekstil merkezi haline geldi.
Koza Han bugün hâlâ ayakta. Avlusunda ziyaretçiler irmik helvası ve dondurma yerken, galerilerde ipek şallar satan dükkânlar sıralanıyor. Ancak Osmanlı mirasını tanımlayan bu sektör bugün derin bir kriz içinde. Türkiye hâlâ dünyanın önde gelen tekstil tedarikçileri arasında yer alıyor; fakat küresel pazar payı yüzde 3’ün altına inerek son 30 yılın en düşük seviyesine geriledi. 2025’in ilk yarısında Bangladeş ve Vietnam’ın ihracatları çift haneli büyürken, Türkiye’nin ihracatı yüzde 6,9 düştü.
İhracat son üç yıldır geriliyor: 2022’deki 22 milyar dolarlık zirveden, bu yıl tahmini 17 milyar dolara düşerek yüzde 23’lük kayıp yaşandı. Yaklaşık 310 bin tekstil ve hazır giyim çalışanı işten çıkarıldı; 6 bin işletme kapandı, yüzlercesi özellikle Mısır’a taşındı.
Bu düşüşün en açık nedeni Türkiye ekonomisinin genel durumu. Aşırı yüksek faiz oranları ve aşırı değerli Türk lirası, üç yıl önce üç haneli olan enflasyonu yüzde 33’e indirdi, ancak bu kombinasyon iş gücü ve üretim maliyetlerini artırarak sektörü zora soktu. 2022 başında asgari ücret 383 dolar iken, bugün 620 dolara çıktı — yüzde 60’ın üzerinde artış. Bir zamanlar düşük faizlerden yararlanan ihracatçılar artık sıkışmış durumda.
Türk hazır giyim ürünleri geleneksel olarak Çin ya da Hindistan mallarından daha pahalıydı, diyor Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe, ama bu fark kaliteyle dengelenebiliyordu. Artık o formül işlemiyor. “Avrupalı müşteriler biz diğerlerinden yüzde 15–20 pahalıyken bizi tercih ediyordu,” diyor Gültepe. “Ama fark yüzde 50’ye çıkınca artık tercih etmiyorlar.”
Sonuç olarak, yabancı siparişler yeniden Asya’ya kayıyor. AB’ye yapılan Çin menşeli tekstil ve giyim ihracatı yılın ilk yarısında yüzde 20 arttı — büyük ölçüde, Amerikan tarifeleri nedeniyle yön değiştiren ticaretten dolayı.
Son on yılda sektörün bazı bölümleri göçmen ve mülteci emeğine dayandı. Ancak burada da tablo değişiyor. Tahminlere göre 250 ila 400 bin Suriyeli, çoğu düşük ücretlerle, Türkiye’de atölyelerde ve fabrikalarda çalışıyordu. Suriye’deki iç savaşın bitmesi ve Esad rejiminin geçen Aralık’ta çökmesiyle, bu işçilerin yaklaşık yüzde 20’si geri döndü, diyor Giyimkent Başkanı Muzaffer Cevizli.
Kriz kısa vadeli bir sarsıntıdan fazlası. Türkiye, yıllarca süren enflasyon ve kötü yönetimden kaynaklanan ekonomik kaosu atlatsa bile, sektörün eski gücüne dönmesi zor görünüyor. İş gücü hem pahalılaşıyor hem de azalıyor. Türk tekstil şirketleri artık rekabetçi maaşlar sunsa bile çalışan bulmakta zorlanıyor. “Gençler artık masa başı işlerini tercih ediyor,” diyor Cevizli.
Büyük ölçekli üretim geçmişte kalabilir; yerini markalaşma, tasarım, hızlı teslimat ve niş ürünlere odaklı bir modele bırakabilir. (Bir sektör temsilcisinin dediği gibi: “Türkiye artık Avrupa’nın Çin’i olmaya çalışmayı bırakmalı.”) Üretimi yurt dışına kaydırmak da bir çözüm olabilir. Eroğlu ve LC Waikiki gibi büyük markalar üretimlerinin bir kısmını Mısır’a taşıdı; diğerleri de onları izleyebilir. Sektörün yeniden büyümek için gerekli potansiyeli hâlâ var, ancak önce kendini yeniden icat etmesi gerekecek.





