BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Telefonunda Truth Social olmayan tahvil yatırımcısına acımak gerek. Çünkü Başkan’ın kendi sosyal ağında akşam yemeği sonrası attığı tek bir mesaj, Beyaz Saray’ın Federal Reserve (Fed) ile yaşadığı sürtüşmeyi çok daha kaygı verici bir boyuta taşıdı. Donald Trump, 25 Ağustos’ta paylaştığı bir mektupta, Fed guvernörü Lisa Cook’u “ipotek dolandırıcılığı” iddiasıyla görevden aldığını duyurdu.
Her ne kadar başkanların Fed yetkililerini görevden alma hakkı olsa da, bunu yalnızca “haklı sebep” halinde yapabilirler ve bugüne dek hiçbir başkan bu gücü kullanmamıştı. Cook herhangi bir suçla itham edilmedi, bırakın mahkûm edilmeyi. İddia, iki evini birden “birincil ikametgâh” olarak beyan ettiği yönünde; bu suçlamayı ilk ortaya atan ise, benzer iddiaları başkaları için de dile getiren ancak hiçbirinde hukuki süreç başlatılamayan Federal Konut Finans Ajansı’ndan Bill Pulte idi. Cook, görevden almaya karşı mahkemede mücadele edeceğini ve bu süreçte görevinde kalacağını açıkladı.
Bu adım, Trump’ın bağımsız merkez bankacılığına karşı kampanyasında dikkate değer bir tırmanış anlamına geliyor. İlk döneminde Fed büyük ölçüde tali plandaydı, arada şikâyetler olsa da. Ancak ikinci döneminde Trump için Fed tam anlamıyla bir günah keçisine dönüştü. Faiz indirimlerini yüksek sesle ve alenen talep etti; Fed Başkanı Jerome Powell’ı “çok geç” diye damgaladı. Bir dönem Powell’ı görevden almayı düşündü, hatta Fed’in pahalı genel merkez tadilatını bahane etmeye çalıştı. Yüksek faizleri, konut piyasasını kısıtlamakla suçluyor. “Çoğunluğu sağladığımızda, konut piyasası dönecek” dedi.
Şimdilik Powell ve Fed bu gürültüyü büyük ölçüde görmezden geldi. Aralık ayından bu yana faiz indirimi yapılmadı, fakat Eylül’de bir indirim olasılığı güçlü. Fed’in rahatlığı, yasal güvencelerinden kaynaklanıyor: guvernörler uzun süreli görev yapıyor ve görevden alınmaları oldukça zor. Yüksek Mahkeme kısa süre önce başkanların ajans başkanlarını daha kolay görevden alabilmesine imkân tanıyan bir karar aldı ama Fed’i kapsam dışı bıraktı. Ancak Cook’a yönelik saldırı baskıyı artırıyor. Onun görevi 2038’e kadar sürüyor; Trump’ın başarılı şekilde yerine sadık birini getirmesi, bu savunmaların kırılganlığını açığa çıkarır.
Trump’ın ne kadar zarar vereceğini üç kritik eşik belirleyecek. İlki, Cook davasındaki hukuki mücadele. İddia edilen yanlış beyanın görevden almaya yeteceğini kanıtlamak zor olacak. Belgeler 2021’de, Cook hâlâ özel bir vatandaştayken dolduruldu. Suçun kanıtlanması, beyanların kasten yapıldığını göstermek anlamına geliyor. Hızlı bir çözüm beklenmiyor. Bahis piyasaları, Cook’un Eylül sonuna kadar görevden alınma ihtimalini yalnızca %10, yıl sonuna kadar ise %25 görüyor.
İkinci eşik, her beş yılda bir yapılan, yedi Fed guvernörünün bölgesel Fed şube başkanlarını onayladığı oylama. Bu başkanlar, faiz oranlarını belirleyen 12 üyeli Federal Açık Piyasa Komitesi’ni (FOMC) tamamlıyor. Bir sonraki oylama 2026 başında. Cook’un görevden alınması ve yakın zamanda istifa eden Adriana Kugler’in yerine atamaların Senato’dan geçmesi durumunda, yedi guvernörden dördü Trump’ın atadığı isimler olacak. Böylece bölgesel başkanlar üzerinde etkide bulunabilirler. Ancak bu kadar açık müdahale olası görünmüyor. Trump’ın ilk döneminde atanan Christopher Waller ve Michelle Bowman teknokrat profiline sahip.
Üçüncü eşik, Powell’ın görev süresinin sona ermesi. Trump önce listeyi daraltmış gibi göründü, sonra daha uzun ve şaşırtıcı bir aday listesi sundu. Favoriler arasında, Amerika’nın enflasyonu resesyona girmeden düşürebileceğini öngörerek piyasaları şaşırtan Waller, en güven verici isim olarak öne çıkıyor. Trump eğer sadık bir ismi, örneğin danışmanı Kevin Hassett’i seçerse, FOMC’nin geri kalanı onu dengeleyebilir. Tabii ki bu durum, Cook benzeri görevden almalarla zayıflatılmazsa.
Fed’le ciddi şekilde uğraşan son başkan Richard Nixon’dı. 1972 seçimleri öncesi Fed Başkanı Arthur Burns’ü faizleri indirmeye zorladı. Sonuç felaketti. Enflasyon, 1973 petrol şokundan önce yükseldi ve dizginlenmesi on yıl sürdü. Maryland Üniversitesi’nden Thomas Drechsel, Nixon dönemindekinin yarısı kadar yoğun, altı ay sürecek bir siyasi baskının bile fiyatları on yılda %7 artırabileceğini hesaplıyor.
Trump’ın Fed’i baskılama girişimleri, Nixon’ınkinden çok daha pervasız. İkinci döneminde piyasalar Amerika’ya daha kuşkuyla bakıyor. Dolar, diğer gelişmiş ülke para birimlerine karşı %9 değer kaybetti. Hiçbir merkez bankasının itibarıyla bağlı olmayan değer saklama aracı altın fırladı. Kısa vadeli Hazine tahvili getirileri, ekonominin yavaşlamasıyla düşerken, uzun vadeli getiriler yüksek kaldı; bu da Amerika’nın borç yükü ve Fed gibi kurumlara yönelik tehditler konusundaki yatırımcı endişesini yansıtıyor.
Aynı zamanda borsalar karamsarlığı boşa çıkararak rekor seviyelere ulaştı. Cook’un “görevden alınması” açıklandığında hisse senetleri, tahviller ve dolar düşüş yaşadı ama hareketler çok sınırlıydı. Fed’in bağımsızlığına yönelik tehditlerin ciddiye alınması aslında çok daha sert tepkiler gerektirirdi. Peki neden bu sakinlik? Kısmen çünkü Trump’ın önünde hâlâ çok cephe var. Cook’u görevden almak için mahkemeleri ikna etmesi, birkaç yandaşı Senato’dan geçirmesi ve daha bağımsız guvernörleri bölgesel başkanlar için yumuşak adaylar istemeye razı etmesi gerekiyor.
Ama yatırımcıların sakinliği de sorun yaratıyor. Trump’ın alışkanlığı, karşısına bir direnç çıkana kadar bastırmaya devam etmek. Piyasalar, onun geri adım atacağını düşündükleri için rahat; oysa yeniden düşünmesini sağlayacak olan şey belki de piyasa disiplinidir. Fed’i tamamen ele geçirme ihtimali düşük olsa da, başkanın merkez bankacılığına açtığı savaş yine de ciddi zarar verebilir. En önemlisi, Fed bağımsızlığının kutsal kabul edildiği onlarca yıllık normu yıkmış olmasıdır. Eğer Fed’in siyasi kontrolü seçim döngüleri boyunca tutarlı bir Cumhuriyetçi talebe dönüşürse, para politikasının siyasallaşması kaçınılmaz hale gelir.
Amerika’nın ekonomik kurumlarına güvenin aşınması da önemlidir. Fed, pandemi sonrası enflasyonu öngöremediği için zaten sarsılmış durumda. Faiz artışları, ekonomiyi resesyona sokmadan fiyat artışlarını dizginleyebildi; bunun bir nedeni de halkın, Fed’in enflasyonu %2 hedefine indireceğine güvenmesiydi. Böylece 1970’ler tarzı ücret-fiyat sarmalı önlenmiş oldu. Normal şartlarda bile aynı başarıyı tekrar etmek zordur; Amerikalılar artık enflasyon beklentisine daha yatkın. Siyasi baskı altındaki bir merkez bankasıyla ise bu çok daha zor olur.

Fed’e duyulan güvenin kaybı tahvil piyasasında da sorun yaratır. Amerika şu anda GSYİH’nin %7’si oranında bütçe açığı veriyor; bu, Nixon döneminin üç katı. Net kamu borcu GSYİH’nin yaklaşık %100’üne ulaştı. Yatırımcıları bu kadar borcu finanse etmeye ikna etmek hiçbir zaman kolay değildir. Fed’in enflasyonu kontrol altında tutacağına güvenilemediğinde ise neredeyse imkânsız hale gelir. Amerika bugüne kadar cazibesini, güvenli liman statüsü ve diğer gelişmiş ülkelerin de borçlanma oranlarını artırmaları sayesinde korudu. Ancak yatırımcıların alternatifleri var ve birkaç Truth Social paylaşımı daha, onları bu alternatiflere yönlendirmeye yetebilir.