
John Bolton’un 2020’de yayımlanan ve Trump yönetiminin perde arkasını ifşa eden “The Room Where It Happened” (Olayın Olduğu Oda) kitabı, yıllar sonra yeniden gündemde. FBI’ın bugün Bolton’un evine yaptığı baskın, resmi olarak “gizli belgelerin saklanması” soruşturmasıyla ilişkilendirilse de, kulislerde kitabın bazı bölümlerinin bu adım için dolaylı tetikleyici olabileceği konuşuluyor.
Bolton’un en çok ses getiren iddialarından biri Trump’ın Çin Devlet Başkanı Şi Jinping’le yaptığı özel görüşmelere dair. Kitaba göre Trump, 2020 seçimleri öncesinde Şi’den tarımsal ithalatı artırmasını isteyerek kendisine siyasi avantaj sağlamaya çalıştı. Yine Bolton, Ukrayna’ya yapılacak askeri yardımların Biden hakkında bilgi verilene kadar askıya alındığını öne sürdü. ABD diplomasisinin gizli kalması gereken bu pazarlık detayları, kitabın “ulusal güvenliği zedelediği” suçlamalarının merkezine oturdu.
Bolton, İran’a karşı uygulanan maksimum baskı politikasının askeri ve istihbarat boyutlarını kitabında açığa çıkardı. Bu bilgiler, Washington’un en hassas güvenlik kapasitelerine dair ipuçları taşıyor olabilir. Türkiye ile ilgili bölümlerde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Trump arasındaki görüşmeler; Halkbank davası, Suriye’deki operasyonlar ve Pastör Andrew Brunson’ın serbest bırakılması gibi kritik konularda yapılan pazarlıklar aktarılmıştı. Bu satırlar, diplomatik mahremiyetin “fazlasıyla deşifre edilmesi” olarak yorumlandı.
Kitap yayımlandığında Trump yönetimi, içeriğin gizli belgeler barındırdığı gerekçesiyle mahkemeye başvurmuş ancak yayın engellenememişti. Federal yargıç daha sonra Bolton’un gizlilik anlaşmasını ihlal ettiğine ve kitabın bazı kısımlarının “ulusal güvenliği riske attığına” hükmetmişti.
Bugünkü FBI baskınının asıl nedeni resmî açıklamalara göre Bolton’un evinde gizli belgelerin bulunma ihtimali. Ancak uzmanlara göre soruşturmanın perde arkasında, Bolton’un kitapta yer verdiği iddiaları gerçekten belgelerle destekleyip desteklemediği sorusu yatıyor. Yani aramanın dolaylı tetikleyicisi, “Olayın Olduğu Oda”da anlatılan diplomatik ifşaların hâlâ fiziksel kanıtlarla bağlantılı olup olmadığı.
Kısacası, Bolton’un kitabı bir hatırat olmaktan çıkıp, yıllar sonra FBI baskınının gölgesinde yeniden siyasal-entelektüel bir “kanıt dosyası”na dönüştü. Sorunun özünde şu var: Bolton sadece yazdı mı, yoksa hâlâ elinde devletin en gizli belgeleri mi var? İşte bu sorunun cevabı, Washington’daki en son kriz başlığını belirliyor.
