- Trump’ın H1-B vize ücretini 100,000 dolara çıkarması, yabancı beyaz yakalıların ABD’ye girişini fiilen kapattı.
- ABD’den çıkamayan genç beyinler Londra’ya kayabilir; Starmer yönetimi beyin göçünü tersine çevirme fırsatı yakalıyor.
- ABD’li dev firmalar yatırımlarını İngiltere’ye kaydırarak aynı mühendislerle remote modeli üzerinden çalışmayı sürdürebilir.
Trump’ın Vize Hamlesi, Londra’nın Yeni Teknoloji Merkezi Olabilir
Donald Trump’ın H1-B vizeleri için başvuru ücretini 1,000 dolardan 100,000 dolara çıkarması, Silikon Vadisi’ni yıllardır ayakta tutan Hintli ve Asyalı mühendis akışını fiilen durdurdu. Bu adım sadece Amerika iç siyasetinde değil, küresel teknoloji haritasında da büyük bir kırılmaya işaret ediyor. Aynı dönemde ABD ile İngiltere arasında açıklanan “Tech Prosperity Deal” paketinin zamanlaması dikkat çekici. Bir yandan Amerika yabancı beyaz yakalıların girişini kısıtlarken, diğer yandan Londra teknoloji yatırımlarını ve yetenek akışını üzerine çekmeye hazırlanıyor.
ABD içeride yalnızca Amerikalıları çalıştırma hedefini öne çıkarıyor. Böylece Trump, milliyetçi tabanına güçlü bir mesaj veriyor: “Amerikan işçisi önce.” Ancak bu kısıtlama, teknoloji şirketlerini boşlukta bırakacak gibi görünmüyor. Zira ABD’den vize duvarına çarpan nitelikli beyinlerin doğal adresi Londra olacak. Ortak dil, uygun saat dilimi ve güçlü finans ekosistemi, İngiltere’yi yeniden cazip hale getiriyor.
İngiltere için bu tablo tarihi bir fırsat. Brexit sonrası Avrupa’dan yetenek çekmekte zorlanan Londra, kaybettiği genç mühendisleri geri kazanma şansı yakalayabilir. ABD’den ayrılan tech talent akını, ülkenin hem start-up ekosistemini hem de büyük ölçekli yatırımlarını güçlendirebilir. Özellikle yapay zekâ, fintech ve siber güvenlik gibi alanlarda Londra’nın merkez olma iddiası yeniden gündeme gelebilir.
ABD’li dev firmalar ise bu yeni düzende kayba uğramayacak. Londra’da yatırım yaparak aynı Hintli ve Çinli mühendislerle uzaktan çalışma modeli üzerinden işbirliğini sürdürecekler. Yani göç resmi olarak engellenecek, fakat yetenek havuzu tamamen kapanmayacak. Trump içeride Amerikalıları istihdam ederken, ABD’li şirketler Londra üzerinden küresel iş gücüne erişmeye devam edecek.
Starmer yönetimi için de tablo parlak. Uzun süredir beyin göçünü tersine çeviremeyen İngiltere, Trump’ın politikaları sayesinde bir tür “tersine yetenek göçü” süreci yaşayabilir. Bu durum hem ülkenin teknoloji markasını güçlendirecek hem de Londra’nın Avrupa teknoloji başkenti olma yolunda elini kuvvetlendirecek.
Ancak riskler de yok değil. Vize bariyerleri ABD’ye gidişi zorlaştırırken, küresel inovasyonun kalbi olan Silikon Vadisi’nin dinamizmi azalabilir. Bu, teknoloji üretiminde verimliliği düşürürken yatırımcıların da stratejilerini değiştirmesine yol açabilir. Londra’nın yükü artacak; konut, altyapı ve regülasyon alanlarında yeni düzenlemeler gerekebilir.
Sonuçta Trump göçü azaltırken, Starmer kaybettiği yetenekleri geri çağırıyor. ABD’li büyük firmalar aynı mühendislerle Londra üzerinden yoluna devam ediyor. Bu denklemde kaybeden Silikon Vadisi olurken, kazanan Londra olabilir.