BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
LINDA KISSEL stadyuma gitmekten korkuyordu. 21 Eylül’de Arizona Cardinals adlı Amerikan futbol takımının sahası, Utah’taki bir üniversite kampüsünde yaklaşık iki hafta önce suikasta kurban giden muhafazakâr kışkırtıcı Charlie Kirk için bir anma törenine dönüştürüldü. On binlerce kişi, üzerinde MAGA şapkaları, kovboy tarzı kıyafetler ve kırmızı–beyaz–mavi renkler olan kalabalıklar halinde stadyuma akın etti. Etkinlik bir yandan anma töreni, bir yandan mega kilise ayini, bir yandan da siyasi miting niteliğindeydi. Yine de Kissel huzursuzdu. Stadyumun bir başka saldırının hedefi olmasından endişeleniyordu. “Çok bölünmüş hissediyorum” diyor. “Tekrar Birleşik Amerika olmak istiyorum.”
Donald Trump’ın planları ise başkaydı. Öğleden sonra boyunca başkan ve Cumhuriyetçi Parti’nin üst düzey liderleri, Kirk’ün adeta şehit olduğunu ve onun “fedakârlığının” siyasi ve ruhani hareketlerini daha da güçlendireceğini savundu. Genç muhafazakârları örgütleme ve her rakiple tartışmaya hazır olma misyonunu anlatırken, ordu, zırh ve asker dilini kullandılar. Turning Point USA yalnızca Kirk’ün siyasi örgütünün adı değil, aynı zamanda onun ölümünden sonra Batı medeniyetinin rotasını düzelteceği anın bir işaretiydi. Trump konuşmasında, “Özgürlüğün en büyük vaizimiz, ölümünde ölümsüz oldu” dedi.
Anma töreni, Kirk’ün öldürülmesinin Amerikan siyasetinde nasıl yankılanmaya devam edeceğine dair ipuçları verdi. Bu hüzünlü ortam bile Trump’ın rakiplerine sataşmasını engellemedi. “Rakiplerinden nefret etmiyordu. Onlar için en iyisini istiyordu. İşte benim Charlie ile ayrıldığım nokta burası” dedi. Ardından “Ben rakibimden nefret ediyorum” diye ekledi. Gülerek söylediğinde kalabalık da kahkahalar attı; beş saate yaklaşan konuşmaların ardından başkanın stand-up tadındaki esprisi adeta ferahlatıcı oldu.
Trump’ın siyasi dehasının bir parçası, Cumhuriyetçiler hem Kongre’yi hem de başkanlığı kontrol ederken bile kendini yozlaşmış düzene karşı savaşan isyancı gibi sunabilmesiydi. Bir tür cenazede konuşmasına rağmen neşeliydi, çünkü bu ona en sevdiği şeyi yapmaya, yani seçim kampanyası yürütmeye devam etme fırsatı veriyordu. Chicago’ya asker göndermekten, Adalet Bakanlığı’nı sol grupların üzerine salmaktan, Jimmy Kimmel’in geç gece programını askıya almaktan (“ne yetenek var ne de reyting”) söz ederek doğaçlama yaptı. “Bir yıl önce ölü bir ülkemiz vardı” dedi, “ve şimdi dünyanın en sıcak ülkesi biziz!”
Trump’ın bir cenaze töreninde miting konuşması yapmasından daha dikkat çekici olan şey, Evanjelik hareket ile Cumhuriyetçi siyasetin tamamen iç içe geçmiş olmasıydı. Pew Araştırma Merkezi’ne göre Evanjelikler zaten en güvenilir şekilde Cumhuriyetçilere oy veren dini gruptu. Ancak bu yönetimde en üst düzeyde daha da görünür hale geldiler. Savunma (ya da Savaş) Bakanı Pete Hegseth, “Bu bir siyasi savaş değil, hatta kültürel savaş da değil. Bu ruhani bir savaş” dedi. Bu savaşın düşmanları neredeyse hep belirsizdi: onlar, kötüler, şeytaniler. Çare olaraksa her konuşmacı yaklaşan bir dini uyanışa işaret etti. İsa’nın mesajını yaymak havada hissediliyordu. Konuşmalar arasında katılımcılar gözleri kapalı, elleri havada Hristiyan rock şarkılarıyla coşkuyla salınıyordu. Phoenix’in kuzeybatısından Julie Fallon muhabire “İsa’yı bulmalısınız” diye öğüt verdi.
Bu ruhani hareketin ön saflarında, kocasının ölümünden sonra Turning Point USA’nın başına geçecek olan Erika Kirk vardı. Onun konuşması siyasiden çok diniydi ve diğerlerinden daha büyüleyiciydi. Kirk, kocasının öldürülmekle suçlanan 22 yaşındaki Tyler Robinson için affetmeden bahsetti. Acısını yaşarken kalabalığı büyüleyebilmesi, örgütün siyasi bir güç merkezi olarak konumunu koruyacağının işaretiydi. Nitekim grup vakit kaybetmedi. Stadyumdan çıkan insanlar Turning Point gönüllüleri tarafından klipboardlarla karşılandı. Tek bir soru vardı: “Oy kullanmak için kaydınızı yaptırdınız mı?”