ABD Başkanı Donald Trump’ın son tarifeleri henüz yürürlüğe girmişken, yeni baskı adımları için hazırlıkların başladığı konuşuluyor. Küresel rezerv para birimi olan doları ihraç eden ABD, kredi kartlarından yabancı bankalara dolar sağlanmasına kadar uzanan geniş bir araç yelpazesine sahip. Uzmanlara göre, bu finansal kaldıraçlar Trump tarafından ticaret müttefiklerini hizaya getirmek için kullanılabilir.
Ancak bu tür adımlar, ABD için yüksek maliyetli olabilir ve hatta ters tepebilir. Yine de, ekonomistlere göre bu olasılıklar tamamen göz ardı edilmemeli. Özellikle tarifelerin ABD’nin ticaret açığını azaltmada başarısız olması halinde Trump’ın daha sert adımlar atabileceği belirtiliyor. Çin’in son misillemesi sonrası ABD borsaları yeniden sert düşüşler yaşarken, belirsizlik artıyor.
Mar-a-Lago Mutabakatı Gündemde
Trump yönetiminin ticaret açığını kapatmak için doları zayıflatmaya çalışabileceği konuşuluyor. Ekonomik Danışmanlar Konseyi Başkanlığı için önerilen isim Stephen Miran’ın yayımladığı bir çalışmaya göre, bu hedefe ulaşmak için yabancı merkez bankalarının kendi para birimlerini dolara karşı değerlendirmeleri yönünde baskı yapılabilir. Bu strateji, 1985’teki Plaza Anlaşması’na atıfla “Mar-a-Lago Mutabakatı” olarak anılıyor.
Çalışmada, ABD’nin gümrük tarifesi tehdidini ve güvenlik desteğini, bu tür tavizleri elde etmek için kullanabileceği ifade ediliyor. Ancak Avrupa ve Çin’in böyle bir anlaşmaya sıcak bakmayacağı tahmin ediliyor. Peterson Institute’tan Maurice Obstfeld, “Bu senaryo bana oldukça düşük ihtimalli görünüyor,” diyerek, tarifelerin zaten uygulanmış olması nedeniyle artık bir tehdit unsuru olamayacağını ve ABD’nin küresel güvenlik konusundaki belirsiz tutumunun bu süreci daha da zorlaştırdığını belirtti.
Euro Bölgesi, Japonya ve İngiltere gibi ülkelerdeki merkez bankalarının, faiz artırımı ve olası resesyon riskini göze alarak para birimlerini güçlendirecek bir anlaşmaya yanaşması beklenmiyor. Çin’de ise yuanı yapay olarak güçlendirmek, zaten durgunlukla mücadele eden ekonomiyi daha da zora sokabilir.
Dolar Swap Hattı Bir Silah Olur mu?
Eğer para birimlerinin yeniden değerlenmesine dair küresel bir anlaşma sağlanamazsa, Trump yönetimi daha agresif yöntemlere başvurabilir. Bunlar arasında, Federal Rezerv’in yabancı merkez bankalarına sağladığı dolar takas hatlarının kesilmesi de var. Bu hatlar, kriz anlarında yabancı merkez bankalarının kendi para birimlerini teminat göstererek dolar borçlanmalarına olanak tanıyor.
Böyle bir adım, dolar cinsinden küresel kredi piyasalarını altüst edebilir. Özellikle Avrupa, Japonya ve İngiltere bankaları ciddi şekilde etkilenir. Bu swap hatları doğrudan Fed’in kontrolünde ve Trump bu kuruma doğrudan müdahale sinyali vermemiş olsa da, düzenleyici kurumlara yaptığı son atamalar piyasalarda tedirginlik yarattı.
Thin Ice Macroeconomics kurucusu Spyros Andreopoulos, “Böyle bir hamle şu an için hayal gibi görünse de, büyük bir pazarlıkta nükleer tehdit olarak masaya konabilir,” değerlendirmesinde bulundu. Ancak bu tarz adımlar uzun vadede doların küresel güvenilirliğini zedeleyebilir.
Kredi Kartı Devleri’de Baskı Aracı Olabilir
ABD’nin elindeki diğer kozlardan biri de küresel ödeme sistemlerindeki hâkimiyeti. Visa ve Mastercard, euro bölgesinde yapılan kartlı ödemelerin üçte ikisini işliyor. Ayrıca Apple ve Google gibi Amerikan teknoloji devleri, mobil ödeme pazarında da büyük paya sahip.
Bu şirketlerin, Rusya örneğinde olduğu gibi, siyasi baskıyla hizmetlerini kesmeleri halinde Avrupa, nakit ya da yavaş banka transferlerine mahkûm kalabilir. Conference Board Avrupa baş ekonomisti Maria Demertzis, “ABD’nin artık dostça olmayan bir aktör hâline gelmesi büyük bir kırılma yarattı,” dedi.
Avrupa Merkez Bankası da bu kırılganlığa dikkat çekmiş ve dijital euro fikrini çözüm olarak önermişti. Ancak bu projenin hayata geçirilmesi yıllar alabilir. Avrupa ülkeleri, Trump’ın adımlarına karşılık vermeyi değerlendiriyor ancak yeni bir kriz tetiklemekten kaçınıyor. Alternatif olarak ABD bankalarının Avrupa’ya erişimi sınırlandırılabilir.
Yine de bu tarz radikal adımlar, Wall Street’in uluslararası etkisi ve ABD’de faaliyet gösteren Avrupalı bankalara yönelik misilleme riskleri nedeniyle zor görünüyor. Buna rağmen bazı uluslararası banka yöneticileri, Avrupa’dan gelecek olası karşı adımlar konusunda endişeli olduklarını belirtiyor.