BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Alaska’daki Vladimir Putin görüşmesinden önce Donald Trump’ın, Ukrayna’da barışı sağladıktan sonra Nobel ödülü kazanması gerektiği fikrini yoklamak için Norveç maliye bakanını aradığı bildirildi. Ancak zirve, Putin’e istediğini verdi: kırmızı halı ve Rusya’nın izolasyonunun sona erdiğini gösterebileceği bir fırsat. Üstelik Putin, sahada baskıyı artırırken hiçbir şey vermedi: ne ateşkes, ne yol haritası, ne de sembolik bir taviz. İki lider üç saat konuştu. Anlaşmaya varılıp varılmadığına dair çok az detay ortaya çıktı.
Trump açısından, zirveyi “öldürmeleri durdurma” fırsatı olarak tanıttıktan sonra bu tablo tam bir utanç oldu. Ukrayna ve Avrupa için ise asıl tehlikeli an henüz gelmedi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, pazartesi günü Washington’a gitmeyi kabul etti. Trump’ın burada Rusya lehine bir nihai anlaşmayı kabul ettirmeye çalışabileceği konuşuluyor. Alaska’dan Beyaz Saray’a dönen Trump, bu yeni görüşmeyi öne çıkardı ve “Rusya ile Ukrayna arasındaki korkunç savaşı bitirmenin en iyi yolu doğrudan bir Barış Anlaşması yapmaktır” dedi.
Daha 1 Ağustos’ta Trump, saldırısını sürdürdüğü için Putin’e öfke saçıyor ve Çin, Türkiye ve diğer ülkelerdeki Rusya’nın ekonomik destekçilerini hedef alacak kapsamlı ikincil yaptırımlar da dahil olmak üzere sert önlemler vaat ediyordu. Hindistan’ın Rus petrolü alımı da yaptırımlara maruz kalacaktı. Hatta iki nükleer denizaltıyı Rusya’ya doğru göndermişti. Ancak Anchorage’da “yaptırımlar” kelimesi ağza alınmadı ve zirveden sonra Trump, en azından şimdilik, bu seçeneğin masada olmadığını söyledi. Bunun yerine, Rusya ile yeniden iş yapmaktan övgüyle söz etti.
Zelenski en son Şubat ayında Oval Ofis’e gittiğinde, Trump onu “elinde koz yok” diyerek küçümsemiş ve odadan kovmuştu. Şimdi tekrar oturduğunda muazzam bir baskıyla karşılaşması muhtemel. Trump uzun süredir Ukrayna’nın zayıf konumda olduğunu, Rusya ile anlaşma yapması gerektiğini savunuyor. Onun hayali, Putin’le büyük bir pazarlık yaparak savaşı sona erdirmek, Avrupa’da güvenliği yeniden şekillendirmek ve enerjiden Arktik’e kadar pek çok konuda anlaşmalar yapmaktır.
Putin de Anchorage’taki basın toplantısında bunu açık etti ve çatışmanın “temel nedenlerini” ele alma gereğini vurguladı. Bu, Kremlin’in kod diliyle Ukrayna’nın bağımsız bir ülke gibi hareket edebilme yetisi demekti. Rusya’nın bir talep listesi var: işgal ettiği Ukrayna topraklarının ilhakının tanınması, Ukrayna ordusuna sınırlamalar getirilmesi, NATO’ya ve muhtemelen AB üyeliğine giden yolun kapanması. Putin ayrıca Zelenski’nin iktidardan uzaklaştırılmasını ve Ukrayna siyasetinin istikrarsızlaştırılmasını da istiyor. Trump’ın bu listeyi ne kadar kabul etmeye hazır olduğu belirsiz, ancak Putin’le yaptığı görüşmede büyük ilerleme kaydettiğini söylemesi dikkat çekti.
Zelenski’ye Trump ile Putin arasında hazırlanmış “fırından çıkmaya hazır” bir anlaşma sunulması mümkündür. Öyle olursa, Zelenski’nin hem Trump’ı öfkelendirmeden hem de geri adım atmadan direnmesi gerekecek. Bu çok zor. Zelenski’nin Rusya’nın işgal ettiği Ukrayna topraklarını tanıması ya da yeni tavizler vermesi siyasi olarak imkânsız. Trump onu bu noktaya zorlamaya çalışırsa, sonuç yeni bir patlama olabilir.
Bu noktada Avrupa’nın kritik bir rolü var. Alaska zirvesinden sonra Trump, Avrupa liderleri ve Zelenski ile bir saatlik bir telefon görüşmesi yaptı. Liderler, Ukrayna’nın toprak konusunda kendisinin karar vermesi gerektiğini, ayrıca silah ve güvenlik garantileri alması gerektiğini vurguladı. Avrupa liderleri yayımladıkları bildiride, “Adil ve kalıcı bir barış sağlanana kadar Rusya’nın savaş ekonomisine baskı uygulamak için yaptırımları ve ekonomik tedbirleri güçlendirmeye devam edeceğiz. Ukrayna, Avrupa’nın ve kendi hayati güvenlik çıkarlarını koruyan bir barış için çalışırken sarsılmaz dayanışmamıza güvenebilir” dediler. Trump’ın, Keir Starmer, Friedrich Merz, Emmanuel Macron ve Alexander Stubb gibi isimleri dikkate aldığına dair işaretler var. Bu nedenle, onların önümüzdeki günlerde yapacağı müdahaleler Trump’ı kötü bir anlaşmayı dayatmaktan uzaklaştırabilir. Ayrıca Kongre’de ya da Amerikan kamuoyunda Rusya’nın tamamen rehabilite edilmesine yönelik destek de pek yok.
Avrupa daha fazlasını yapsa ve harcasa çok daha fazla ağırlık taşıyabilir. Trump ve yardımcısı J.D. Vance, Ukrayna’ya desteğin öncelikli olarak Avrupa’nın sorumluluğu olması gerektiğini düşünüyor ve bunda haksız da sayılmazlar. Uzun süre durum böyle değildi, ancak son aylarda Avrupa’nın tedarik anlaşmaları yoluyla yaptığı askeri yardım nihayet ABD’ninkini geçti (Kiel Enstitüsü’ne göre). Avrupa daha fazla fon sağlayabilir, ABD’den silah alımlarını artırabilir, kendi mühimmat üretimini geliştirebilir ve Ukrayna’nın askeri-sanayi kompleksini tamamlamasına yardımcı olabilir. Bu her senaryoda elzemdir. Ayrıca bu, eğer Zelenski ve Avrupa, Trump ile Putin arasında yapılmış bir anlaşmayı reddederse ve Amerika desteğini tamamen çekerse, Ukrayna’nın savaşa devam edebileceği mesajını da verir.
Anchorage’tan sonra Trump geçici bir ateşkes değil, “kalıcı” bir barış istediğini söyledi. Ancak önümüzdeki günlerde anlaşma olsun ya da olmasın, çatışma devam edecek. Putin için savaş artık içeride siyasi kontrol aracı haline geldi; ağır can kayıpları, ekonomiye ve giderek kırılganlaşan mali sisteme olan yüküne rağmen iktidarda kalmasını sağlayan baskının gerekçesi oldu. Putin sadece toprak kazanmayı değil, Batı ittifakını bölmeyi ve Avrupa’yı zayıflatmayı da hedefliyor. Tehlike şu ki, Trump Kremlin’in gündemine kör olabilir ya da bundan rahatsızlık duymayabilir. Pazartesi günü yapılacak görüşmeler bir atılım getirebilir. Ancak Avrupa ve Ukrayna en kötü senaryoya hazırlanmalı ve bununla mücadeleye hazır olduklarını net biçimde ortaya koymalıdır.