Los Angeles’ta göçmen baskınlarına karşı düzenlenen gösterilerin büyümesi ve zaman zaman şiddete evrilmesi, Donald Trump yönetiminin kamu düzeni ve sınır güvenliği politikalarına yeni bir ivme kazandırdı. Federal otoritelerin protestolara karşı olağanüstü hal yetkileriyle müdahale etmesi, iç güvenlik söylemlerinin seçim döneminde yeniden merkezî bir stratejiye dönüştürüldüğünü gösterdi.
Kurumsal Arka Plan: ICE Baskınları ve Yerel Direnç
4 Haziran 2025 sabahı başlayan ve iki gün süren ICE (Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza) baskınları, federal hükümet ile yerel yönetimler arasında süregelen yetki tartışmasını yeniden gündeme taşıdı. Los Angeles belediyesi ile California eyaleti, 2017’den bu yana uyguladığı “sığınmacı şehir” (sanctuary city) statüsü kapsamında federal göçmenlik operasyonlarına yerel polis desteği vermeme kararı almıştı.
Trump yönetimi, bu tavra karşın 44 göçmenin gözaltına alındığı geniş çaplı operasyonlar gerçekleştirdi. Operasyonlar sırasında bazı kişilerin aile üyeleriyle birlikte gözaltına alınması ve kamuoyuna yansıyan görüntüler, protesto çağrılarını hızlandırdı.
Protestolar ve Federal Müdahale
Gösteriler, kısa sürede Los Angeles genelinde yayılarak kamu binaları önünde yoğunlaştı. Bazı bölgelerde araçların ateşe verilmesi, taşlı saldırılar ve polise direniş gibi eylemler üzerine, Trump yönetimi 1960’lardan bu yana ilk kez Title 10kapsamında valilik onayı olmadan Kaliforniya Ulusal Muhafızlarını görevlendirdi. 2.000 asker protestoların bastırılması için şehre sevk edildi.
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, gerektiğinde aktif ordu birliklerinin de devreye alınabileceğini belirtti. DHS ve DOJ yetkilileri ise Los Angeles Belediye Başkanı Karen Bass ve California Valisi Gavin Newsom’un federal soruşturmalara direnmesi durumunda “hukuki yaptırımla” karşılaşabileceklerini bildirdi.
Kamu Düzeni Söyleminin Yeniden İnşası
Göçmen protestolarının ardından kullanılan askeri müdahale yetkileri, Trump yönetiminin “hukuk ve düzen” (law and order) temasına geri dönüş yaptığını gösterdi. Federal yetkililer, olayları “uluslararası suç örgütlerinin ve düzensiz göçün” sonucu olarak nitelendirerek, ICE operasyonlarının meşruluğunu vurguladı.
Trump’a yakın kaynaklara göre, seçim sürecinde “eyaletlerin federal otoriteye direnmesi” teması, hem kampanya stratejisinde hem de kamuoyunda iç güvenlik temelli mesajların önceliklendirilmesini sağlıyor. ICE Direktörü Tae Johnson, “yerel yönetimlerin federal yasalara uymadığı yerlerde kamu güvenliğini ancak ulusal ölçekte sağlayabileceklerini” ifade etti.
Yasal Zemin ve Siyasal Alan
Federal hükümetin valilik izni olmaksızın Ulusal Muhafızları göreve çağırması, ABD Anayasası’nda sınırlı biçimde tanımlanmış olağanüstü hal yetkileri kapsamında gerçekleşti. 1807 tarihli Insurrection Act’e dayandırılan bu müdahale, 1992 Los Angeles isyanlarından sonra ilk kez kullanılmakta.
Columbia Üniversitesi Anayasa Hukuku Merkezi’ne göre, söz konusu müdahale “federal otoritenin eyalet sınırlarını genişletme eğiliminin yeni bir örneği” olarak değerlendiriliyor. California eyaleti, uygulamanın anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle dava hazırlığında.
Jeopolitik ve Toplumsal Etki
Los Angeles’taki gelişmeler, göçmen kökenli topluluklar başta olmak üzere Meksika ve Orta Amerika ülkeleriyle diplomatik düzeyde de yankı buldu. Meksika hükümeti, baskınlarda alıkonulan vatandaşlarının konsolosluk desteğiyle korunacağını açıkladı. Olaylar, ABD’nin güney sınırındaki göçmen politikalarının yalnızca iç politika değil, dış politika ekseninde de önemli bir parametre haline geldiğini ortaya koydu.
Gösterilerde taşıdığı Meksika bayrağıyla dikkat çeken bir göstericinin araç yaktığı anların sosyal medyada yayılması, muhafazakâr çevrelerde protestoların milliyetçi hassasiyetlerle bağdaştırılması yönünde tepki doğurdu. Bu görseller, kamuoyunda federal müdahaleyi destekleyen kesimlerin argümanlarında sıkça kullanılmaya başlandı.
Ekonomik ve Sosyal Etkiler
Kent genelinde süren protestoların ardından birçok ticari işletme faaliyetlerini durdurdu. Özellikle düşük gelirli Latin topluluklarının yoğun olduğu mahallelerde kamu hizmetlerine erişim kısıtlandı. Los Angeles Ticaret Odası verilerine göre olayların yalnızca ilk 48 saatte yaklaşık 125 milyon dolarlık ekonomik zarara neden olduğu tahmin ediliyor.
Buna karşın, federal yetkililer “kamu düzeninin sağlanması için gerekli her adımın atılacağını” ifade ederek operasyonların ekonomik etkisini ikinci planda tutan bir yaklaşım sergiliyor.
Seçim Yılı Perspektifi
Gelişmeler, 2024 seçimlerinde kullandığı “duvar”, “sınır kontrolü” ve “göçmenlikle mücadele” söylemlerine geri dönen Trump için 2025’te de benzer bir stratejinin sürdürüleceğini işaret ediyor. Özellikle Demokrat eyalet yönetimlerinin federal müdahaleye direnci, seçmen nezdinde Trump’ın güvenlik kartını yeniden devreye almasına zemin sağlıyor.
Seçim analizlerine göre, eyalet-federal çekişmesinin medya ve kamuoyunda geniş yer bulması, Cumhuriyetçi seçmenleri mobilize edici etki yaratabilir. Demokrat yönetimlerin yerel düzeyde kontrolü sağlayamaması algısı, merkezi güvenlik politikalarının güçlenmesine yol açabilir.
Sonuç: Federal Müdahale, Siyasi Avantaja Dönüştürülüyor
Los Angeles’taki protestoların bastırılmasında kullanılan olağanüstü yetkiler ve askeri güç, Trump yönetiminin federal otoriteyi pekiştirme yönündeki stratejisini görünür kıldı. Yaşananlar, yalnızca kamu güvenliği bağlamında değil, 2025’teki politik arenada güvenlik temelli mesajların öncelik kazanacağı bir dönemin işaretlerini veriyor.
Göçmenlik, kamu düzeni ve eyaletler arası yetki sınırlarının kesişiminde gelişen bu kriz, federal hükümetin toplumsal olayları siyasi stratejiye entegre etme kapasitesini açık biçimde ortaya koyuyor.