BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Florida’daki bataklıkta kurulan devasa göçmen kampı “Alligator Alcatraz”ın kaderi belirsiz. Ağustosta mahkeme çevre kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle kapatılmasına hükmetti, 4 Eylül’de başka bir mahkeme kararı erteledi. Ne olursa olsun, ismi yaşamaya devam edecek. Trump’ın ziyaretini gösteren video Beyaz Saray’ın sitesinde duruyor; Florida Cumhuriyetçi Partisi tişört ve bira soğutucusu satıyor; timsah memleri sosyal medyada dolaşıyor. Alttaki mesaj net: Amerika’ya yasa dışı girersen, sertlikle karşılaşmayı bekle.
Trump güvenlik tiyatrosunun ustası. Amerika’yı gerçekten daha güvenli yapıp yapmadığı tartışmalı olsa da, öyleymiş gibi görünmeyi başarıyor. Önce tehlikeyi abartıyor: sınır dışı edilen göçmenler “en kötünün de kötüsü”, asker göndermek istediği şehirler “dünyanın en tehlikeli yerleri”. 2 Eylül’de Venezuela’dan 11 çete üyesini öldürttüğünde, onları “Amerika’ya savaş açan teröristler” olarak tanımladı.
Sonra da kameraya uygun önlemler geliyor: Washington’da askerler turistlerin görebileceği yerlere konuyor, ICE ajanlarına Trump’ın adı altın harflerle yazılmış kamyonetler veriliyor, Venezuela’lı çetecilerin botu ateş topuna dönüşürken Pentagon video yayımlıyor. Amaç çok yönlü: destekçilerine Amerika’yı koruduğunu göstermek, suçluları caydırmak, aynı zamanda başkanlık yetkilerinin sınırlarıyla ilgili süren mahkeme savaşında kendine alan açmak. Trump, uyuşturucu kaçakçılarının yargısız infaz edilebileceğini iddia ediyor; bunu da çeteleri “terörist” ilan ederek komutan sıfatıyla öldürme hakkına sahip olduğu gerekçesine dayandırıyor. Mahkemeler bu savı reddetse de yönetim sürekli tekrar ediyor.
Bu tiyatronun sahnelenmesi özenli senaryo gerektiriyor. Dışişleri, El Salvador’da ciddi insan hakları ihlali olmadığını söylerken, İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem kalabalık bir hapishane hücresi önünde Rolex saatiyle kameraya çıkıp, “Ülkemize yasa dışı girerseniz, işte karşılaşabileceğiniz sonuçlardan biri,” diye uyarıyor. İkili mesaj şu: mahkemeler için sorun yok, ama potansiyel göçmenler için korku var.
İstatistikler ise sahneyi boşa düşürüyor. Temmuz’da gözaltına alınanların sadece %34’ü sabıkalıydı, Haziran’da şiddet veya mal varlığı suçu işlemiş olanların oranı %10’un altındaydı. Buna rağmen Trump daha çok “sıradan göçmenleri” hedef alıyor. ICE içinde önceliğin suçlulara verilmesi gerektiğini söyleyenlere, yardımcıları Stephen Miller’ın öfkelendiği bile iddia ediliyor.
Güvenlik tiyatrosu aynı zamanda Demokratları köşeye sıkıştırmak için kullanılıyor. Demokrat valiler Ulusal Muhafızlara izin vermediğinde, Trump onları “suçluların yanında” olmakla suçluyor. Bu da uygulamaların kırmızı ve mavi eyaletlerde farklı görünmesine yol açıyor: Cumhuriyetçi eyaletlerde ICE genelde hapishanelerden sessizce alım yaparken, Demokrat eyaletlerde gösterişli sokak baskınları öne çıkıyor. Temmuz’da Los Angeles’taki MacArthur Park baskını, zırhlı araçlar, atlı birlikler ve hatta yüz korumalı midillilerle tiyatroya dönüştü. Belediye yetkilileri bunu “gösteri” diye niteledi.
Anketler ise soğuk: Economist/YouGov’a göre Amerikalıların %49’u toplu sınır dışı programını “çok ileri” buluyor, %21 “yeterince değil”, %24 “yerinde” diyor. Asker gönderilmesine ise destekten çok karşıt var: %46’ya %40. Bazı Demokratlar Trump’ı tehditleri abartan, düşmanlarını “terörist” diye yaftalayan ve iç politikada ordu kullanımını normalleştiren otokratik rejimlere benzetiyor. Diğerleri ise alay ediyor. Los Angeles’taki baskını havadan görüntüleyen bir muhabir canlı yayında hapşırıp, “Kusura bakmayın, saçmalığa alerjim var,” dedi.