BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
29 Eylül’de Beyaz Saray’dan konuşan Donald Trump, bunun “medeniyetin gördüğü en büyük günlerden biri olabileceğini”, “ebedi barışa” yol açabilecek bir gün olduğunu söyledi. Abartıyı bir kenara bıraksak bile, Gazze’de iki yıldır süren savaşı sona erdirmeye yönelik şaşırtıcı derecede önemli bir dönüm noktasına ulaşıldı. Trump, oyalayıcı tavırlar sergileyen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu Oval Ofis’e çağırdı ve sonunda birçok Arap ve Müslüman ülke liderinin onayladığı bir ateşkes planını kabul ettirmeyi başardı. Plan, Gazze için şaşırtıcı derecede dengeli ve sofistike bir yaklaşım sunuyor. Asıl sorular ise Hamas’ın iktidarı ve silahlarını devretmesini gerektiren bir teklifi kabul edip etmeyeceği, Netanyahu’nun aşırı uç müttefiklerine karşı durup duramayacağı ve Trump’ın, Gazze’nin yeniden inşası kurulunun başkanı olarak dünyanın en zor dönüşümüne gerçekten hazır olup olmadığı.
20 maddelik Trump planında hâlâ ayrıntılar, haritalar ve takvimler eksik; bunlar taraflar arasında zahmetli bir arabuluculukla şekillenecek. Yine de temel hatlar belli. Anlaşmanın ilk aşaması, ateşkesin yürürlüğe girmesinden sonraki 72 saat içinde, neredeyse iki yıldır Gazze’de tutulan hayatta olan ya da hayatını kaybetmiş 48 İsrailli rehineni serbest bırakılmasını öngörüyor. Karşılığında İsrail, 250’si İsraillileri öldürmekten müebbet alanlar olmak üzere 1.950 Filistinli mahkûmu serbest bırakacak. Bu, acı bir taviz.
Bir sonraki aşama Hamas’ın silahsızlanmasını düzenliyor. Ardından İsrail askerleri kademeli bir geri çekilme sürecine girecek. İsrail, bugüne dek Gazze’nin güvenliğinden sorumlu olmayı şart koşmuştu. Plana göre sonunda yalnızca şeridin çevresini, Mısır sınırı da dahil olmak üzere, kontrol edecek; “Gazze, yeniden terör tehdidinden tamamen arındırılana kadar.” Gazze içindeki güvenlik ise oraya konuşlandırılacak bir “Uluslararası İstikrar Gücü”ne ait olacak. Kamu hizmetleri dâhil olmak üzere sivil yönetimi, “teknokratik, apolitik bir Filistin komitesi” üstlenecek. Yardımlar ulaştırılacak. Trump, Gazzelileri çıkarıp yerine sahil kenti inşa etme hayalini terk etti. Bunun yerine, Tony Blair gibi isimlerin yer alacağı bir “Barış Kurulu”na başkanlık edecek. Kurul, Gazze’nin yeniden inşasını yürütecek; Gazze halkı “tercihli” gümrük tarifelerinden yararlanacak.
Bu planın ilk engeli, Gazze’deki Hamas kalıntıları ve dışarıdaki liderlerin bir anlaşmaya razı olup olmayacağı. Rehinelerin serbest bırakılması Hamas için zor bir taviz, zira bunlar en büyük pazarlık kozları. Grup, şimdiden hepsini bulamadığını iddia ediyor. İsrail’in rehineleri aldıktan sonra saldırıya devam etmeyeceğine dair Hamas’ın ne tür güvenceler alacağı belirsiz. İslamcı grup, silahlarını “direniş” kimliğinin ayrılmaz parçası olarak görüyor ve Gazze’de İsrail varlığı sürerken stoklarının tümünden gönüllü olarak vazgeçmesi pek olası değil.
Varsayalım ki İsrail çekildi ve Hamas en azından kısmen silahsızlandı; o zaman iş yeni istikrar gücüne kalıyor. Şimdiye dek hiçbir ülke kesin olarak asker göndermeyi taahhüt etmedi. Komşu Mısır işin içinde olacak; Endonezya gibi uzak ülkelerden bile bahsediliyor. Bu güç, Hamas’ın örtülü iş birliğine dayanacak. İsrail, milislerin liderlerinin çoğunu ve binlerce savaşçıyı öldürmüş olsa da, hâlâ gerilla saldırıları yapan ve Gazze tünel ağında saklanan binlercesi var. Gazze’nin “teknokrat” sivil hükümeti güya Hamas’tan bağımsız olacak. Ancak 2007’den beri Hamas için çalışan memurlara ne olacak? Plana göre Hamas liderleri sürgüne çıkabilir. Fakat gitmeyi reddederlerse, siyaseti etkilemeye ve muhaliflerini sindirmeye çalışmayacaklar mı?
İkinci büyük engel İsrail. Kâğıt üzerinde plan, İsrail’in resmî savaş hedeflerini yerine getiriyor: Hamas’ın askeri ve yönetim yapılarını Gazze’de dağıtmak ve rehineleri geri almak. Ancak Netanyahu, Ramallah merkezli Filistin Yönetimi’nin (FY) Gazze’ye dönmesine karşı çıkıyor, onu terörü desteklemekle suçluyor. Yeni Gazze yönetimi resmî olarak mevcut Filistin gruplarından bağımsız olsa da, Arap ülkelerinin talebi üzerine anlaşmada “reform programını tamamladıktan sonra” FY’nin dönüşü ve Filistin devletine giden sürece dair bir işaret var. Netanyahu bunları defalarca reddetti.
Basın toplantısında, “FY leoparının beneklerini değiştirebileceğine” şüpheyle yaklaştığını ve bir Filistin devletine karşı olduğunu söyledi. Bu, uzak gelecekteki bir engel. Daha acil sorun ise, planın Netanyahu’nun koalisyonundaki aşırı milliyetçilerin arzularına ters düşmesi. Onlar Gazze’yi kalıcı olarak işgal etmeyi, nüfusunu yerinden etmeyi ve orada İsrail yerleşimleri kurmayı açıkça planlıyor. Netanyahu, radikal ortaklarını yanına almak için fırsat bulursa geri adım atabilir. Öte yandan, ortakları çekilirse, seçimlere gitmek zorunda kalabilir ve kazanma şansı düşük olur.
Bundan sonra ne olacağı, iki tarafa da ne kadar baskı yapılabileceğine bağlı. Hamas’ın hamileri Katar ve Türkiye, kabul etmesi için baskı yapacak ama grup Doha merkezli daha pragmatik siyasi kanat ile Gazze’deki sertlik yanlısı askerî komutanlar arasında bölünebilir. Trump basın toplantısında, Hamas anlaşmayı reddederse, “İsrail’in Hamas tehdidini yok etmek için işi bitirmesine tam desteğim olur” dedi. Ancak bu hedef muhtemelen ulaşılamaz ve anlaşma olmazsa, savaşın sürmesi ve ölüm sayısının daha da artması daha olası.
Herhangi bir anlaşma için Trump’ın Netanyahu üzerinde sürekli baskı kurması gerekecek; Netanyahu benzer anlaşmalara bir yıldan uzun süredir yanaşmıyor. Başkanın bunu yapmaya hazır olduğuna dair bazı işaretler var. Basın toplantısıyla aynı gün, Netanyahu ile Katar Başbakanı Muhammed bin Abdulrahman el-Sani arasında bir telefon görüşmesi ayarladı; bu görüşmede Netanyahu, tüm Amerika’nın Körfez müttefiklerini öfkelendiren başarısız Doha hava saldırısı için özür diledi.
Trump planının birçok unsuru, Mayıs 2024’te selefi Joe Biden’ın sunduğu planla benzerlik taşıyor. Ayrıca, İsrail’in yılın başında yarıda bıraktığı ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına da benziyor; Trump o sırada ilgisiz görünmüştü. Ancak şimdi Netanyahu’yu herkesten daha ileriye götürmeyi başardı. İsrail liderine planı ilk kez kamuya açık şekilde prensipte kabul ettirdi ve en önemlisi Gazze’nin İsrail tarafından ilhak edilmeyeceğini kabullendirdi. Hamas Gazze’ye ölüm ve yıkım getirdi; İsrail ise kendini izolasyona ve kınamaya sürükledi. Hamas’ın Trump’ın pragmatik vizyonunu benimsemesi ya da Netanyahu’nun bitmeyen savaşından vazgeçmesi hayal gibi görünüyor. Ama Trump’ın “ebedi barışı” ulaşılmaz kalsa bile, bu savaşı bitirmek için bugüne kadarki en iyi fırsatı yaratmış durumda.