BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.

Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Ukrayna savaşını görüşmek üzere 15 Ağustos’ta Alaska’da bir araya geleceğini söyledi. Trump’ın bu açıklaması, barış anlaşmasının “bazı toprak takaslarını” içereceğini ifade etmesinden birkaç saat sonra geldi. Çin devlet medyasına göre Putin, daha önce Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüştü ve Şi, barış görüşmelerini memnuniyetle karşıladı.
Almanya, “Gazze Şeridi’nde kullanılabilecek” silahların İsrail’e ihracatını yasakladı. Bir zamanlar Hamas’a karşı yürütülen savaşta İsrail’in kararlı destekçilerinden biri olan Almanya, İsrail Güvenlik Kabinesi’nin Cuma günü Gazze Şehri’ni tamamen işgal planını onaylamasının ardından tutumunu değiştirdi. Bu öneri, Britanya ve Birleşmiş Milletler dâhil olmak üzere geniş çaplı eleştiriler aldı.
Ermenistan ve Azerbaycan, Cuma günü Beyaz Saray’da barış deklarasyonu imzalayarak onlarca yıllık çatışmayı sona erdirdi. Komşu ülkeler arasındaki önceki müzakereler defalarca çıkmaza girmişti. Anlaşma kapsamında Amerika, “Uluslararası Barış ve Refah için Trump Rotası” adı verilen bir ulaşım hattını bölgeden geçecek şekilde geliştirmeyi planlıyor.
Amerikan Ticaret Bakanlığı’nın, Nvidia’ya H20 çiplerini Çin’e ihraç etmesi için lisanslar vermeye başladığı bildirildi. Dünyanın en değerli şirketi, bu çipleri, Biden yönetiminin ihracat kontrolleri getirmesinin ardından Çin pazarı için tasarlamıştı. Nisan ayında Trump yönetimi, Nvidia’ya H20 çiplerini Çin’e satamayacağını bildirmişti, ancak şirketin CEO’su Jensen Huang’ın Beyaz Saray’da Trump ile görüşmesinden sonra Temmuz ayında bu karar geri alındı.
Amerikan Adalet Bakanlığı’nın, New York’un Demokrat başsavcısı Letitia James’in ofisine soruşturma açtığı ve iki celp gönderdiği bildirildi. Görünüşe göre bakanlık, Trump’ın ilk başkanlık döneminin ardından kendisine dolandırıcılık davası açan James’in, başkanın haklarını ihlal edip etmediğini araştırıyor. Ayrıca James’in Ulusal Tüfek Birliği’ne (NRA) karşı açtığı bir davayı da inceliyor.
Amerika, gümrük ve sınır koruma ajansından kaynakların Financial Times’a verdiği bilgiye göre, beklenmedik şekilde 1 kilo altın külçelerine gümrük vergisi getirdi. Altının vergiden muaf olacağı yaygın bir şekilde varsayılıyordu. Böyle bir vergi, Amerika’ya önemli miktarda altın ihraç eden İsviçre için özellikle yıkıcı olabilir. Haberin ardından New York’taki altın vadeli işlemleri rekor seviyelere ulaştı.
Kosova Anayasa Mahkemesi, aylardır süren siyasi çıkmazı sona erdirmek amacıyla yeni meclis başkanının seçilme kurallarını değiştirdi. Yargıçlar, hükümet kurulmadan önce doldurulması gereken bu göreve adayların en fazla üç kez aday gösterilebileceğine hükmetti. Ülkenin en büyük partisi, Şubat ayındaki seçimlerden bu yana aynı adayı defalarca göstermişti.

Nagasaki, 80 yıl sonra
Cumartesi günü Nagasaki Belediye Başkanı, şehrin barış anıtında bir anma töreni düzenleyecek. Nagasaki, Amerika’nın İkinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde, 6 Ağustos 1945’te Hiroşima’dan sonra nükleer silahla saldırdığı ikinci Japon şehriydi. Bu yıl dönümleri, endişe verici bir döneme denk geliyor. Rusya, Ukrayna’daki savaşında nükleer silah kullanma tehdidinde bulundu. Nükleer silah kullanımını kontrol altında tutan bu tür tehditlere karşı oluşmuş tabular yıkılmaya başlıyor.
The Economist, “Arşiv 1945” serisinin bir parçası olarak, bombardımanlara ilişkin orijinal haberlerinden bazılarını yeniden yayımladı. 11 Ağustos 1945’te şu ifadeleri yazmıştık: “Nükleer bomba, karşılığı olmayan bir yıkım silahına daha, yanımızda olması iyi ama hiç olmaması en iyisi olan bir korkuya daha dönüştü.” Tarihteki tek atom bombası saldırılarının kasvetli yıl dönümünde, yeni bir nükleer çağ başlıyor.

İsrail’in tehlikeli tırmanışı
Cuma günü İsrail güvenlik kabinesi, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun “Gazze Şehri’nin kontrolünü ele almaya hazırlanma” önerisini onayladı. Bu adım, İsrail’in Gazze Şeridi’nin tamamında askerî kontrol sağlamayı hedefleyen daha geniş kapsamlı planının ilk aşaması. İsrail, bu süreçte Hamas’ın yerine geçecek “alternatif bir sivil yönetim” kurarak bölgeyi idare etmeyi planlıyor.
İsrail Savunma Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Eyal Zamir ise plana itiraz ederek, bunun aylar süreceğini, Gazze’de tutulan İsrailli rehinelerin hayatını tehlikeye atacağını ve Gazze Şehri’ndeki yüz binlerce Filistinli sivilin savaş bölgesinden çıkarılmasını gerektireceğini uyardı. Zaten savaş sırasındaki tutumundan ötürü İsrail’i eleştiren yabancı liderler de plana karşı çıktı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, ülkesinin Gazze’de kullanılabilecek silah satışlarını askıya aldığını açıkladı. Ancak bu dramatik hamlenin, sağcı koalisyon üyelerini genişlemeci planıyla memnun eden Netanyahu’yu etkilemesi pek olası görülmüyor.

İsrail’in tehlikeli tırmanışı
Cuma günü İsrail güvenlik kabinesi, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun “Gazze Şehri’nin kontrolünü ele almaya hazırlanma” önerisini onayladı. Bu adım, İsrail’in Gazze Şeridi’nin tamamında askerî kontrol sağlamayı hedefleyen daha geniş kapsamlı planının ilk aşaması. İsrail, bu süreçte Hamas’ın yerine geçecek “alternatif bir sivil yönetim” kurarak bölgeyi idare etmeyi planlıyor.
İsrail Savunma Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Eyal Zamir ise plana itiraz ederek, bunun aylar süreceğini, Gazze’de tutulan İsrailli rehinelerin hayatını tehlikeye atacağını ve Gazze Şehri’ndeki yüz binlerce Filistinli sivilin savaş bölgesinden çıkarılmasını gerektireceğini uyardı. Zaten savaş sırasındaki tutumundan ötürü İsrail’i eleştiren yabancı liderler de plana karşı çıktı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, ülkesinin Gazze’de kullanılabilecek silah satışlarını askıya aldığını açıkladı. Ancak bu dramatik hamlenin, sağcı koalisyon üyelerini genişlemeci planıyla memnun eden Netanyahu’yu etkilemesi pek olası görülmüyor.

Britanya’daki sığınmacı otellerinde daha fazla protesto
Bir yıl önce, Axel Rudakubana’nın üç kızı öldürmesinin ardından Britanya’nın birçok kasaba ve şehrinde isyanlar patlak vermişti. O dönemde 17 yaşında olan Rudakubana, Britanya’da doğmuştu. Ancak kısa süreliğine sığınmacı olduğu yönünde söylentiler yayılmış, birçok isyancı da hükümetin başvurularını değerlendirene kadar sığınmacıların yerleştirildiği otelleri hedef almıştı. Bazıları bu otelleri ateşe vermeye teşebbüs etmişti.
Son haftalarda birçok otel önünde protestolar düzenlendi ve bu hafta sonu için yenilerinin yapılması planlanıyor. Protestocuların amaçları farklılık gösteriyor. Bazıları “çocuklarımızı korumak” adına eylem yaptığını öne sürüyor; bazı kasabalarda sığınmacıların yerel kızlara tacizde ya da saldırıda bulunduğuna dair söylentiler dolaşıyor. Diğerleri ise kamu kaynaklarının sığınmacılar için harcanmasına karşı çıkıyor ya da onların tamamen gitmesini istiyor. Protestocuların arasında hem yerel halk hem de aşırı sağ kışkırtıcılar bulunuyor. Polis düzeni sağlamaya çalışacak, ancak bu zorlu bir görev olacak. Pazartesinin gelmesi sabırsızlıkla bekleniyor.

Kongo ile Ruanda arasında kırılgan ateşkes
Bu hafta Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Ruanda’dan heyetler, haziran ayı sonunda yoğun Amerikan baskısıyla imzaladıkları barış anlaşmasının uygulanmasını görüşmek üzere Etiyopya’da bir araya geldi. Söz konusu ateşkes anlaşması, her iki tarafın da silahlı grupları desteklemeyi bırakmasını öngörüyordu. Yılın başında Ruanda destekli M23 milisleri, Kongo’nun doğusundaki birkaç şehri ele geçirmişti. Anlaşmaya göre Ruanda, kendi birliklerini de bölgeden çekmek zorunda. Bu arada Kongo ise, 1994 Ruanda soykırımının ardından Kongo’ya kaçan Ruandalı Hutu aşırılıkçılar tarafından kurulan FDLR milislerini silahsızlandırmayı kabul etti.
Ancak ilerleme yavaş. Taraflar, birliklerin çekilmesi ve silahsızlanmanın nasıl denetleneceğini yeni yeni konuşmaya başladı. Kongo’nun FDLR ile başa çıkmakta zorlanması ve M23 ile yürütülen müzakerelerin sekteye uğraması muhtemel görünüyor. Ruanda ile sağlanan ateşkes ise zor ayakta duruyor. Birleşmiş Milletler, geçtiğimiz ay M23 savaşçıları ve Ruanda askerlerinin Kongo’nun doğusunda 300’den fazla sivili öldürdüğünü bildirdi.

Hafta sonu profili: Pascal Soriot, Britanya’dan yorulan ilaç devi
Bir ilaç şirketinin patronu olduğu düşünülürse, Sir Pascal Soriot’nun bilime büyük bir inanç beslemesi pek şaşırtıcı değil. İngiliz ilaç devi AstraZeneca’nın CEO’su olarak, hissedarlara anında getiri sağlamaktan vazgeçip kaynakları yeniden keşiflere yönlendirdi. Bu inancı fazlasıyla karşılığını verdi. 2010’ların başında, dev ilaçlar açısından zayıf bir ürün geliştirme hattına sahip, sağlığı bozulmuş bir şirket olan AstraZeneca, bugün Britanya’nın en değerli halka açık firması haline geldi.
Bu nedenle Sir Pascal, bilimsel araştırmalara kamu harcamalarını azaltan ve Ivy League üniversitelerinin araştırma hibelerini kaldırmakta kararlı görünen Amerika eski başkanı Donald Trump’ın müttefiki olarak beklenmedik biri gibi görünebilir. Ancak iki isim, ilaç araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) maliyetini zengin ülkeler arasında paylaşma misyonunu paylaşıyor. Çözümleri mi? Amerikan tarzı ilaç fiyatlandırmasını Avrupa’ya getirmek.
Bu, Avrupa’nın kamu sağlık sistemleri için büyük bir değişim olurdu. Avrupa hükümetleri ilaç fiyatlarını çeşitli şekillerde kontrol ediyor — Britanya özellikle katı; maliyet-etkinlik eşiğini karşılamayan ilaçlar için ödeme yapmayı reddediyor. Ancak Sir Pascal kavgadan çekinmiyor. 1959’da Fransa’da doğan Soriot, Paris’in kenar mahallelerinde zorlu bir çocukluk geçirdi. Sokak kavgaları yaygındı. Babası vergi memuruydu, annesi ise onu ve üç erkek kardeşini büyütmek için evde kaldı. Sir Pascal gençliğinde atlara düşkündü ve başlangıçta veteriner olarak eğitim aldı. Daha sonra Paris’te prestijli bir işletme okulunda MBA yaptı. 1980’lerde Almanya merkezli bir ilaç firmasında satış temsilcisi olarak çalışmak üzere önce Yeni Zelanda’ya, ardından Avustralya’ya taşındı. Avustralya’nın rahat yaşam tarzına ve iyimserliğine kapıldı ve artık orayı evi olarak görüyor.
Ancak Sir Pascal’ın profesyonel hayatı tüm dünyayı kapsıyor; ilaç şirketlerinde giderek önemli görevlerde bulundu. AstraZeneca için de uluslararası hedefleri var. En büyük iddiası ise Amerika: 2030’a kadar gelirlerinin yarısını buradan elde etmeyi planlıyor. Merkezi Britanya’da olmasına rağmen, AstraZeneca kendini bir İngiliz firması olarak görmüyor — ki bu, Covid-19 aşısını “Britanya’nın bilimsel zaferi” olarak öne çıkaran ülke açısından pek hoş bir durum değil.
Yine de Sir Pascal, Britanya’nın tıpkı Avrupa’nın geri kalanı gibi yenilikçi ilaç harcamalarında “geride kaldığını” söylüyor. Amerika, ilaçlara GSYİH’sinin %0,8’i kadar yatırım yaparken bu oran Britanya’da %0,3. Sir Pascal, Britanya’nın payını %0,6’ya çıkarmasını istiyor. Bu, popüler bir görüş değil. İlaç harcamalarının artması, zaten mali açıdan zor durumda olan Ulusal Sağlık Servisi’ne (NHS) ek yük getirecek. Sir Pascal’ın, şirketin birincil borsa kotunu Londra’dan New York’a taşıma olasılığını görüştüğü bildiriliyor. Bu ihtimal hakkında kamuoyuna yorum yapmasa da, AstraZeneca’nın Britanya’dan kopma tehdidi bile hükümeti ödeme yapmaya ikna edebilir. Trump, Avrupalıların ilaçları için daha fazla ödemesi gerektiğini uzun süredir savunuyor. Görünüşe göre Sir Pascal da aynı fikirde. Peki, bu “sokak dövüşçüsü” amacına ulaşabilecek mi?