BS Ekonomi Bağımsız Medyasını Destekleyin
Eğer abone iseniz giriş yapınız.
Fransa Başbakanı Sébastien Lecornu, görevde bir aydan az süre kaldıktan ve kabinesini açıkladıktan sadece saatler sonra istifa etti. Muhalefet partileri ve bazı bakanlar, kabinenin yapısını eleştirdi. Aşırı sağcı Ulusal Birlik de dâhil olmak üzere rakipler, Emmanuel Macron’u seçim çağrısında bulunmaya zorladı. Ancak Cumhurbaşkanı Macron, Lecornu’dan Çarşamba akşamına kadar diğer siyasi partilerle görüşerek bir istikrar planı geliştirmesini istedi.
İsrail, geçen hafta Gazze’ye yardım götürmek için yola çıkan bir filo girişimi kapsamında gözaltına alınan 450 aktivistten 170’ten fazlasını sınır dışı etti. Sınır dışı edilenler arasında İsveçli aktivist Greta Thunberg de vardı. Bu sırada Donald Trump, İsrail ve Hamas müzakerecilerine Gazze barış planı için “hızlı hareket edin” çağrısı yaptı. Her iki taraftan yetkililer pazartesi günü görüşmeler için Mısır’a ulaştı.
Çip üreticisi AMD, toplamda 6 gigawatt enerji tüketimine sahip olacak çipleri OpenAI’a satmayı kabul etti. Anlaşma kapsamında OpenAI, AMD’nin hisselerinin %10’una kadarına karşılık gelen hisse garantisi elde edecek. Bir başka çip üreticisi Nvidia ise kısa süre önce OpenAI’ın kendi yapay zekâ çiplerini alabilmesi için şirkete 100 milyar dolarlık yatırım yapacağını açıklamıştı.
Bir federal yargıç, eyalet ve yerel yetkililerin engelleme girişimlerine rağmen Trump yönetiminin Ulusal Muhafızları Illinois’e göndermesinin şimdilik önünü açtı. Daha önce bir başka federal yargıç, yönetimin Portland, Oregon’a asker göndermesini durdurmuştu. Beyaz Saray, güvenlik güçlerinin şiddetli protestoları bastırmak için gerekli olduğunu savunuyor; ancak bu iddia Oregon valisi ve mahkeme tarafından reddedilmişti.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, yaklaşık 20 yıl önce Darfur’da işlenen suçlardan dolayı bir Sudanlı milis liderini mahkûm etti. Ali Muhammed Ali Abd-Al-Rahman, Janjaweed milislerinin komutanı olarak savaş suçları ve diğer vahşetleri emretmekten suçlu bulundu. Kadınlara tecavüz etmesi ve köyleri yağmalamasıyla bilinen Arap milislerinin lideri için ilk yakalama kararı 2007’de çıkarılmıştı.
Nobel Tıp Ödülü, Amerika ve Japonya’da görev yapan üç bilim insanına, “periferik immün toleransla ilgili keşifleri” nedeniyle verildi. Stockholm’deki Karolinska Enstitüsü bünyesinde Nobel Tıp Komitesi, Mary Brunkow, Fred Ramsdell ve Shimon Sakaguchi’nin bağışıklık sistemini anlamada özellikle düzenleyici T hücrelerini keşfederek “kesin” ilerlemeler sağladığını açıkladı.
“Bonkbuster” türünün kraliçesi olarak bilinen Dame Jilly Cooper, 88 yaşında hayatını kaybetti. 1975’teki ilk çıkışından bu yana “Mount!” ve “Score!” gibi başlıklarla 40’tan fazla roman yazan İngiliz yazar, entrika dolu, hızlı kurgular içinde yol alan aristokrat karakterleriyle tanınıyordu. Eserleri prestijli edebiyat ödülleri kazanmasa da sadece Britanya’da 11 milyon kopya sattı. Okurlar, cüretkâr hikâyelerinin yanı sıra eserlerindeki eğlenceli havası nedeniyle de Cooper’ın kitaplarını benimsedi.

Fransa’nın siyasi kaosu
Fransa, merkezci Başbakan Sébastien Lecornu’nun pazartesi günü beklenmedik şekilde istifa etmesinin ardından bir kez daha siyasi istikrarsızlıkla karşı karşıya. Lecornu, görevde dört haftadan az kalmıştı. İstifası, neredeyse bir önceki hükümetin kopyası gibi görünen yeni kabineyi açıklamasının hemen ardından geldi. Bu durum, muhalefet partilerinin güvensizlik oylaması önergesi vermesine yol açarken, hükümetin koalisyon ortakları olan merkez sağ Cumhuriyetçiler bile çekilme tehdidinde bulundu. Lecornu, her biri parlamentoda çoğunluğa sahipmiş gibi davranan partilerle çalışmanın imkânsız olduğunu söyledi. Oysa gerçekte hiçbir siyasi blok çoğunluğa sahip değil.
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, bir yıldan biraz fazla sürede şimdiye dek dört başbakanını kaybetmiş oldu. Macron yeni bir başbakan atamayı deneyebilir; bu isim merkezci grubunun dışından da gelebilir. Ancak bu, kilitlenmiş parlamentoyu değiştirmeyecektir. Diğer ihtimal ise erken genel seçim kararı almak. Fakat bu durumda Macron’un merkezci hareketi muhtemelen sandalye kaybedecek, asıl kazanan ise Marine Le Pen’in aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi olacaktır.

İsrail için hüzünlü bir yıl dönümü
Salı günü İsrail, Hamas’ın yaklaşık 1.200 kişiyi katlettiği ve 251 kişiyi rehin aldığı saldırının ikinci yıl dönümünü anacak. Ancak bu, ulusal bir birlik anı olmayacak. Gazze’de hâlâ tutulan 48 rehinenin aileleri, Binyamin Netanyahu hükümetini ateşkes anlaşmasını kabul etmeyi reddederek Hamas’a karşı savaşı uzatmakla suçluyor. İsrail hükümeti 7 Ekim için herhangi bir resmî anma töreni düzenlemeyecek; saldırıda yaşamını yitirenlerin yakınları kendi etkinliklerini yapacak.
Bu sırada, 7 Ekim saldırısının ardından İsrail’e yönelik sempati yerini ülkenin eylemlerine yönelik uluslararası kınamalara bırakmış durumda. İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü saldırılar şimdiye kadar çoğu sivil olmak üzere 66 binden fazla kişinin ölümüne yol açtı. Pazartesi günü Mısır’da başlayan Hamas ile müzakerelerin Gazze savaşını nihayet bitirmesi umut ediliyor, ancak önlerinde ciddi engeller bulunuyor. Çatışmalar sona erdikten bir süre sonra ise, hükümetin Hamas saldırısını öngörememesi ve savaş sırasındaki tutumu nedeniyle İsrail yönetiminin ciddi bir hesap verme süreciyle karşı karşıya kalması muhtemel.

Evinize dönün, Kongre üyeleri
Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi Başkanı Mike Johnson’ı dinlerseniz, Amerika’nın hükümet kapanmasının çok da önemli bir mesele olmadığını düşünebilirsiniz. Johnson, cuma günü Temsilciler Meclisi üyelerine, Capitol Hill’de oyalanmak yerine bir hafta daha seçim bölgelerine dönmelerini söyledi. Johnson, Meclis’in eylül ayında geçici bir harcama yasa tasarısını onaylayarak zaten üzerine düşeni yaptığını iddia ediyor. Ona göre, Senato’nun Demokrat lideri Chuck Schumer hükümeti yeniden açmaya karar verdiğinde Meclis geri dönecek.
Ancak Schumer’in kolay kolay geri adım atması beklenmiyor. Aksine, sağlık sigortası sübvansiyonlarının uzatılması konusunda iki partili müzakereler yapılması talebinde ısrarcı. Kongre üyeleri şimdi, eylem için olası son tarih olarak 15 Ekim’e bakıyor: çünkü o gün aktif görevdeki askerler ilk maaşlarını alamayacak. Johnson, oylama gerektiği takdirde 48 saat önceden haber vereceğini söylüyor. Ancak bu, bir süre daha olmayabilir.

Kanada zorlu komşusunu ikna etmeye çalışıyor
Donald Trump anlaşmaları sevdiğini söylüyor. 1930’lardan bu yana Amerika etrafına örülmüş en yüksek gümrük duvarını inşa ederek ve diğer ülkeleri bu duvarda delik açması için kendisini ikna etmeye davet ederek, şimdi pek çok anlaşmaya imza atma fırsatına sahip. Kanada Başbakanı Mark Carney, salı günü tam da bu amaçla Beyaz Saray’a gidiyor.
Şimdiye kadar Kanada nispeten daha hafif etkilenmiş durumda. Yale Budget Lab adlı araştırma merkezinin tahminine göre, Kanada’nın efektif gümrük vergisi oranı %6,7 iken, dünyanın geri kalanı için bu oran %16,7 seviyesinde. Bu da, Kanada’nın düşük orandan faydalanarak rakiplerinden pazar payı çalma ihtimali sayesinde uzun vadede Amerikan tarifelerinden net fayda sağlayabileceğini gösteriyor.
Yine de Carney, Kanada’nın anlaşmasını tatlandırmayı umuyor. Bildirildiğine göre Trump’tan çelik tarifelerini düşürmesini talep edecek. Kanada’nın elindeki pazarlık kozlarından biri ise büyük Amerikan teknoloji şirketlerini doğrudan etkileyen ve Trump’ın takıntılı olduğu Dijital Hizmet Vergisi’nin kaldırılması olabilir.


Thomas Pynchon kurguyu kaybediyor
Thomas Pynchon, Amerika’nın en çok övülen yaşayan romancılarından biri. “Gravity’s Rainbow” (Yerçekiminin Gökkuşağı) ile Ulusal Kitap Ödülü’nü kazandı ve kitaplarını besleyen tarih, komplo, bilim ve pop kültürün garip karışımlarını tanımlamak için kullanılan bir sıfat (“Pynchonesque”) edebiyata kazandırdı. Artık 88 yaşında olmasına rağmen başarılarının üzerinde dinlenmek yerine bugün dokuzuncu romanı “Shadow Ticket” (Gölge Bileti) satışa çıkıyor.
Ne yazık ki bu eser en iyileri arasında değil. “Inherent Vice” ve “Bleeding Edge” gibi, kabaca bir dedektif romanı biçimini alıyor: 1930’ların Milwaukee’sinde özel dedektif Hicks McTaggart, bir peynir servetinin varisini bulmak için Macaristan’a gönderiliyor. Ancak kurgu hiçbir zaman Pynchon’un güçlü yanlarından biri olmadı ve burada da uzun bölümler boyunca adeta unutulmuş görünüyor. Diyalogları her zamanki kadar canlı olsa da tüm karakterler aynı ses tonuna sahip. Pynchon hayranları şüphesiz beğenecek ayrıntılar bulacaktır; fakat geri kalan okurlar için aynı şeyi söylemek zor.